Enver Topaloğlu
Şiir değiştirir
Şair sözcüklerle bir yapı, bir düzen kurar. Bunun için alana ihtiyacı vardır. Şiirin kurulacağı alan, ancak “yıkım”la açılabilir. Yıkımın da, inşanın da aynı zamanda değişim demek olduğunu söylemeye bile gerek yok. “Yıkım ve inşa”yı; “aşma”, “eskitme”, “geçersizleştirme” olarak da anlayabiliriz. Sonuç olarak şiir. yarattığı boşlukta var olur. Şiir bunu, ihtiyacı olan boşluğu, bazen kendisinden öncekini soğurarak da yapar. Silmek ve yeniden yazmaktır aslında söz konusu olan, özetin özeti bu. Fakat söylediklerimizin tersi de mümkündür.
Şairin önündeki engeli kaldırmak ve kendisine, dolayısıyla şiirine alan açmak amacıyla gösterdiği çabanın yetersiz kaldığı, girişiminin hedefine ulaşamadığı da vakidir. Ahmet Hamdi Tanpınar, şair olarak modern Türkçe şiirde bu açıdan tipik bir örnek oluşturur. Tanpınar, hocası (bir başka yorumla “şair baba”sı) Yahya Kemal’in etkisinden çıkarak özgün bir şiir geliştiremez. Özetle, hocasının gölgesinde kalır. Benzer örnekleri Nâzım Hikmet’in, Garip’in, İkinciyeninin takipçilerinde de bulmak mümkün.
Şiir, okurunu yeni bir algılayışa, duyuşa, yeni bir duyguya, bilince farkındalığa, duyarlılığa varması yönünde kışkırtır. Okunan metin, bunu gerçekleştirebiliyorsa şiir olarak tanımlanır. Ayrıca şiir şiirse temas ettiği şeyi değiştirir. Şiirin böyle bir gücü vardır. Kimi şairin şiirdeki değişime katkısı hemen ortaya çıkacak kadar hızlıdır. Kimi şairinse değişimdeki payı uzun zaman aralığı içinde fark edilir. Şiir değişirken değiştirir. Ya da değişirse değiştirebilir. Yeni kuşaklarca, önceki kuşakların deneyimlerine, birikimlerine yaslanılarak gerçekleştirilen biçim, biçem, teknik, yapısal açıdan güncellemeler, açılımlar da şiirdeki değişime işaret eder.
ŞİİRDEKİ SON DEVRİM
İkinciyeni modern Türkçe şiirdeki son devrimdi. Sonrasında da başka bir devrim yaşanmadıysa da şiirin zamanın gerisinde kalmayacak tempoda değiştiğini, güncellendiğini söyleyebiliriz. Şiirin güncel, taze, canlı kalarak sürmesini sağlayan, İkinciyeni sonrasındaki her yeni kuşaktan birçok şair çıktı. Değişime ayak uyduramayanlarsa kaçınılmaz olarak geride kaldılar ve saf dışı oldular.
Şiirin güncellenmesinde, değişim temposunun düşmeden devam ettirilmesinde bugün de katkıları dolayısıyla dikkat çeken isimler var. Altıncı kitabı Pikaresk yayınlarından çıkan Tozan Alkan (1963) da şiirin güncellikten kopmadan sürmesinde rol alan şairlerden.
İlk yapıtı “Zaman ve Maske” 2002’de yayımlanan Alkan’ın ikinci kitabı “Kalbin Akşamüzerleri” 2005’te çıkar. Onu 2007’de yayımlanan “Ve Rüzgâr” takip eder. Tozan Alkan’ın dördüncü kitabı “Sana Şehir Gelecek” adıyla 2011’de, sondan bir önceki kitabı “Açık Kapı”ysa 2014’te okurla buluşur.
Alkan’ın yeni kitabı “İzler Taze” adını taşıyor.
Kitapta “Öndeyiş”le “Sondeyiş” arasında otuz, toplamda otuz iki şiir var. Şair bu durumda, otuz iki sayısının çağrıştırdığı “otuz iki tekmili birden” deyişine de bir gönderme yapmak istemiş olabilir mi?
Kitaba değineceğiz ve ilerlemeye adından başlayacağız, ama daha önce “Öndeyiş”ten birkaç dize aktaralım:
Unutmak için
ardına
hatırlamak için
önüne bakar insan
Sen
içine bak
Bunca yıldır
biriktirdiğin
yüzler için
SORULARIN KILAVUZLUĞUNDA
Bize göre de şiir kitapları adıyla, kapağıyla tasarımıyla, içerdiği şiirlerle tamamlanan ve tanımlanan bir yapıttır. Kapakta yer alan ve ilk göze çarpan ad, okur için önemli bir ipucudur, şiirler için kılavuzdur. Şiir kitabının kendisi de şiir okuru için bir imgedir. İmgelerse okunur, çözümlenir ve yorumlanır. Okurun belli başlı beklentilerinden biri de budur. Okumak, çözümlemek ve yorumlamak yani…
Şairin kitabına verdiği “İzler Taze” adı, bir ipucu sunuyor. Sonra da okuru, verdiği ipucunun neye ilişkin, nelerle bağlantılı olduğunu düşünmeye, sorular sorup karşılığını aramaya, çağrışımlarla ilerlemeye yönlendiriyor.
İzlerin taze olduğu ifadesiyle aynı zamanda, doğrudan bir bilginin de paylaşıldığını dikkate almak gerekir. Kitabın adındaki mesajdan yaşanan anın, geçen zamanın bakiyesi duyguların, düşüncelerin, duyarlılıkların araya mesafe girmeden, sıcağı sıcağına yazılıp kayda geçirildiği sonucunu çıkarmak mümkün. Kitabın “Dün bir halka sarıldım bedenim hâlâ sıcak” epigramıyla başlayan ilk bölümündeki “Yüzleşme” başlıklı şiirden bir betik okuyalım:
Tuhaf bir rastlantı
kimileri anı biriktirirken hayatta…
kimileri anısız kalıyor
hem niye var ki başkaları
insan kendiyle yüzleşsin diye değil mi?
BİR KUTUP YILDIZI
Tozan Alkan’ın kitabında izler taze, şiirler güncel, bunu kaydedelim. Başka nelerin dikkatimizi çektiğini de söyleyelim. Kitapta, şiirin değiştirme kudretinin nasıl gerçekleştiğine ilişkin bir hayli örnek bulunuyor. Şiirin değiştirme kudretinin açığa çıkmasında Alkan’ın sözcük seçiminin rolü büyük. Örnek için fazla aranmaya gerek kalmıyor. Rasgele bir şiir seçilebilir. Paylaşacağımız dizeleri “Dağlarda Uyurgezer” başlıklı şiirden aldık:
Türkiye, kalbini merkeze al
Dağlara çık, ovalarda yüksel
Bekleme yapma kapı önlerinde
Alıntıladığımız betikte geçen ve gündelik dilden alınan “merkez” gibi “bekleme yapma” kalıbının da kırıldığını, ayrıca hem anlam aralığının hem de çağrışım sınırının genişletilerek değişime uğratıldığını söyleyebiliriz. Tozan Alkan’ın kitapta yer alan şiirlerinin birçoğunda bu tutumunun izi sürülebiliyor. Gündelik dilin şiir diline aktarılması risklidir. Kalıplar, klişeler şiiri geriye, aşağıya çekebilir. Şiirin taşıyamadığı safra olabilir. Alkan bu konuda gözü pek davranmış ve sonuçta hem şair olarak kendisi hem de şiir kazançlı çıkmış.
Kitabın ikinci bölüm başlığı diyebileceğimiz “Bazı insanlar ölüsünü saklar, göstermez” dizesinden sonra gelen üçüncü şiir, “Sonradan İzmirli” için bir yaz gecesinin çok yıldızlı göğünde kutup yıldızı gibi diyebiliriz. Şiir dört betikten oluşuyor. İlk ve son betikleri paylaşıyoruz:
Herkesin bir İzmir’i vardır benim İzmir’im sensin
Mucizesini külfet gibi sırtlanan tanrıların
Diliyle konuşuyorum bu yüzden
Kemeraltı çarşısında serçelerle
Benim İzmir’im aklımın kalbime çıkarttığı pasaport
Gençliğimde ara ara flört ettiğim kendim
(…)
Herkesin İzmir’inin bir adı olmalı, benim İzmir’imin adı sensin
Benim İzmir’imin adı Karantina, Varyant, Güzelbahçe
Dört kez daha fazla mutlu olasın diye
Pagos tepesinin eteklerinde kurdum şehrimi
Ruhu Kadifekale’dir, aklı Damlacık
önü arkası sağı solu sekizbinbeşyüz yıllık yalnızlık
sekizbinbeşyüz yıllık sevgili
İRONİ VE ELEŞTİREL MESAFE
Şair şaire, şiir şiire yol gösterir. Bazıları yol göstericilerini karşılaştıkları yerde bırakır. Bazıları yol arkadaşı yapar. Tozan Alkan’ın “Sonradan İzmirli” şiirinde olduğu gibi kitaptaki başka şiirlerde de Cemal Süreya’yı kendisine yol arkadaşı yaptığı söylenebilir. Onun, kılavuzuyla ironi konusunda ve dili kasmadan, sözü akışında şiirleştirmek bahsinde, bir de Türkçenin inceliklerini gözeterek kullanma meselesinde ortaklaştığı söylenebilir.
Tozan Alkan’ın şiirlerinin eksenini gündelik yaşantı oluşturuyor. Bunla ilişkili biçimde varlık hali, varoluş durumu, toplumsal ve kişisel ilişkiler şiirin çerçevesi içerisinde yakın plana getiriliyor. Duygusal baskıya karşı eleştirel mesafesini ödünsüz koruduğunu söylemeliyiz.
Tozan Alkan, “Kanamalı Okur İçin Acil Ped” başlıklı şiirinde, okurla bir hesaplaşma, hatta bir tür meydan kavgasına giriyor.
Şairlerin Puşkin’den bu yana zaman zaman okurlarla şiirin içinden, şiirin diliyle çatıştıkları, hatta okura silah çektikleri de olmuştur. Bahsi geçmişken Puşkin’in “Şair’e” başlıklı şiirinin ilk dörtlüğünü hatırlayalım:
Ey şair! Kulak asma, sevgisine sen halkın
O canım methü sena, anlık gürültü, geçer;
Kuru kalabalığın gülüşünü duyarsın,
Ve aptalın hükmünü; fakat metin ol, boşver.
Alkan’ın kavga eden şairinin de, şiirinde hedef aldığı okurun da maskesiz oluşu ilginç. Kim oldukları herhangi bir biçimde gizlenmemiş. Yani Tozan Alkan, okurla kavgasının aslında kendisiyle, yazma süreciyle alakalı olduğunu saklama gereği duymamış. Yaratma ya da üretme sancısından kaynaklı sıkıntıların baskısıyla çıkmış ya da çıkarılmış bir çatışma, o nedenle girişilmiş bir yüzleşme izlenimi veriyor. Şiirin son betiğini okuyalım:
Ey okur, vedalaş artık bayat kelimelerle, karanlığa
boşalt beyninin pis kanını, git yat
göz kapakların düşüyor bak mürekkebin üstüne
her şey üst üste geldi: eylül, ekim, kasım
boşuna ana fikir arayıp durma
bir ağaca gölge olmak belki ana fikri hayatın.
“Ey okur” diye sesleniyor şair, ama ey şair diye de okunabilir. Tozan Alkan’ın kavgası ya da hesaplaşması, aslında hem şair hem de kendi kendinin okuru olmanın yalnızlığıyla gibi de diyebiliriz.
YALINLIK VE KENDİLİĞİNDENLİK
Haydar Ergülen, “İzler Taze” ile ilgili yazısında, Tozan Alkan’ın şiirine ilişkin genel bir değerlendirme yapıyor ve dikkat çekici tespitlerde bulunuyor: “Tozan Alkan’ın şiirinde değişmeyen şey, şiirin onun doğal hali oluşudur. Büyük çatışmalar, kopuşlar, kırılmalar aramaz yazmak için, kayıplar, ayrılıklar da büyük olmak zorunda değildir.” Alkan’ın şiiri için şu iki sözcük ya da kavram da anahtar olabilir diye düşünüyoruz: Yalınlık ve kendiliğindenlik.
Özellikle belirtmek istediğimiz bir husus olarak şunu kaydedelim: Yazımızın başlığına “Şiir Değiştirir” savını çıkarmamıza, önemli ölçüde “İzler Taze”nin bu düşüncemizi pekiştirmesi vesile oldu. Bitirirken kitaptan son bir alıntı yapalım. Paylaşacağımız iki dize “Sondeyiş”ten:
Her çağın yalnızı, her aşkın artığı
Her kışın yabanı, her yazın eskisiyiz
Şiirin değiştirme kudreti olduğu savımız test edilmeye açık. Ayrıca yolunu, yöntemini de söylememize gerek yok elbette. Nasılsa şiir okuru, şiir okuyarak gerçekleşeceğini çoktan anlamıştır.
Enver Topaloğlu: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’de yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eyül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.