Şöhret olmak isteyen hakim ve savcılar memleketi

Tayinle ilgili tweet attığı için meslektaşımız Fırat Can Arslan’ı tutuklayanlar Resmi Gazete’yi, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu da tutuklamayı düşünürler mi? Malum, bilginin kaynağı buralar.

Salı sabahına yine gazetecilere operasyon haberiyle uyandık. Sabaha karşı Ankara’da T24 editörü Sibel Yükler ve Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Fırat Can Arslan ile İzmir’de yine MA muhabiri Delal Akyüz’ün evini bastı polis. Meslektaşlarımızdan, evlerinin neden basıldığından, suçlamanın ne olduğundan haber almamız uzunca süre mümkün olmadı.

Tam olanı biteni anlamaya başlamışken, gün içinde İstanbul’da bianet editörü Evrim Kepenek’in evine polis gittiğini duyduk. Diyarbakır’da ise gazeteci Evrim Deniz, ifadeye çağrıldı. Kepenek, elinde plastik kelepçeyle evinden; Deniz ise ifade için gittiği karakolda gözaltına alındı.

İlk işittiğimiz, soruşturmanın Diyarbakır merkezli olduğuydu. Son zamanlarda olan biteni anlayabilmek için adetimize dönüştüğü üzere sanki bir polisiye dizisindeki dedektiflermiş gibi tahmin yürütmeye başladık gazeteciler olarak. Yaptıkları haberleri araştıranlar mı dersiniz, sosyal medya hesaplarında geriye doğru kayan parmaklar mı… Ama bir türlü beş meslektaşımızın Diyarbakır merkezli bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmasına bizim açımızdan olmasa da en azından savcı açısından makul bir gerekçe bulamadık.

13 ay boyunca cezaevinde tutulan ve ilk celsede tahliye edilen gazetecilerin davasını genişletme çabasına dair şüphelerimiz ağır basarken avukatlar gelen bilgi üzerine yapbozun ilk kısmını tutturduğumuz ama ikinci kısımda feci yanıldığımız ortaya çıktı. Meselenin Diyarbakır merkezli bir önceki gazeteci operasyonuyla ilgisi vardı ama ilgi sandığımız gibi çıkmadı. O davanın aylar sonra hazırlanan iddianamesindeki haberlere benzer haberler yapan, yani gazetecilik mesleğinin asgari gerekliliklerini yerine getiren meslektaşlarımıza sorulan tek soru, bir tweetle ilgili çıktı.

Neydi o tweet?

Fırat, 18 Temmuz’da kendi hesabından bir Tweet atmış. Gazetecilerin gözaltına alındığı sırada 6 RT almıştı bu tweet. Ne demiş Fırat, gelin beraber bakalım:

“13 ay boyunca tutuklu kalan gazetecilerin iddianamesini hazırlayan savcı Mehmet Karababa ve mahkeme heyetindeki eşi üye hakim Seda Karababa’nın görev yerlerinin değiştirildiği ortaya çıktı!

11 Temmuz'daki duruşmada evli oldukları öğrenilen Karababa çifti, Vezirköprü'ye atandı...”

Gazetecilerin davasında savcı ve üye hakimin evli oldukları ilk duruşmada açığa çıkmıştı. Avukatlar itiraz etmiş, kamuya açık görülen bir dava olması hasebiyle gazeteciler de elbette bunu yazmıştı. Çünkü ortada tuhaf bir durum vardı. Suç isnat edenle, suç olup olmadığına karar verecek olanın evli olması herhalde bir gazetecilere tuhaf gelmedi. Akşam yemeğinde mi karar verecekler gazetecilerin suçlu olup olmadığına? İşin yasal boyutu bir yana, etik olarak bir sıkıntı yok mu bu durumda? Mütalaayı hazırlayacak savcı, eşine dönüp “Hanım, şu mütalaada imla hatalarını bir düzeltsene” diye rica edecek mi dilimlenmiş meyvelerini yerken?

Diyelim biz yanıldık. Gerçekten de özel hayatları ile yürüttükleri kamu görevini ayırt edebiliyorlar. O zaman bunun nasıl mümkün olduğunun kamuoyuyla olmasa bile en azından yargılanan gazetecilerle, onların avukatlarıyla paylaşılması gerekmez mi? “Endişe etmeyin, biz özel sohbetlerimizde bugüne kadar davalarla ilgili hiç konuşmadık, ispatı da budur” demelerini beklemek çok mu büyük bir şey? En ufak bir sivil toplum kuruluşunda bile “çıkar çatışması” üzerinden düzenlemeler beklenirken, koskoca devletin koskoca adalet sistemindeki kamu görevlilerinden çıkarlarının çatışmamasını istemek en doğal hakkımız değil mi?

Hadi bizi, gazetecileri, toplumu geçelim; kendi kariyerleri, mesleki saygınlıkları açısından da sıkıntı değil mi bu durum? Hazırlayacakları iddianamelere, mütalaalara; verecekleri kararlara her türlü gölge düşürmez mi? Bunu, haksız yere gazetecileri cezalandıracakları önyargısıyla demiyorum. Beraat verildiğinde, mahkeme heyeti savcının mütalaasını olduğu gibi kabul ettiğinde bu sefer meslektaşlarımızın “masumiyetine” gölge düşürmüş olacaklar. Emin olsunlar, bizim aklımıza gelen meslektaşlarımızı dört duvar arasına sokmayı görev belleyen iradelerin de aklına gelir.

Bunun üzerine, Karababa çiftinin başka bir yere tayin edildiği ortaya çıktı. Bu da birçok yerde haber oldu. Neden olmasın? Kamuoyunu yakından ilgilendiren, açık görülen bir davadaki hakim ve savcının görev yerinin Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararnamesiyle değiştirilmesi her yerde, her zaman haberdir. Basit bir Google aramasıyla bile böyle binlerce haber bulmak mümkün. Keza, HSK kararnamesi gizli belge değil. Resmi Gazete’de yayınlanan, herkese açık bir belge. Hâlâ duruyor atamalar.

Bu tayinle ilgili tweet attığı için meslektaşımız Fırat Can Arslan’ı tutuklayanlar Resmi Gazete’yi, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu da tutuklamayı düşünürler mi? Malum, bilginin kaynağı buralar.

HAKİMLER, SAVCILAR MİT AJANI MI?

Peki, 5 gazetecinin gözaltına alınmasına, birinin tutuklanmasına sebep olan kanun maddesi ne? Terörle Mücadele Kanunu madde 6. Meali, “terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetini açıklama ve yayma”. Ceza ne kadar? Bir yıldan üç yıla kadar. Bunun meali de yatarının olmadığı.

Yatarı dahi olmayan bir “suçtan” eve baskını, tutuklamayı bir kenara bırakalım. Daha mühim sorular var burada.

İlki, hakim ve savcılar “terörle mücadele görev almış kamu görevlileri mi” sorusu. Daha önce de tartışıldı, tartışılacak da belli ki. Ancak kanunda kast edilen, tarafsız ve bağımsız olması beklenen ve gereken hakim ve savcılar değil. Bu, çok açık.

İkincisi, davadaki hakim ve savcıların kimliği gizli mi ki haber yapan gazeteciler hedef göstermiş olsun? Hakimler, savcılar MİT ajanı mı? Gizli operasyonlar yaparak “terörle mücadele” mi ediyorlar? Böyle görüyorlarsa kendilerini, böyle yorumluyorsak olanları bu durumda nerede adalet?

Üçüncüsü, terör örgütlerinin internet kullanma becerisi yok mu ki bir gazetecinin bir elin parmağını geçmeyecek kadar kişi tarafından paylaşılan tweeti üzerinden hakim ve savcıları hedef alacaklar. HSK kararnamesi, Fırat’ın tweetinin ulaştığı kişi sayısından daha fazla kişiye çoktan ulaştı zaten. Günlük mesaisinin önemli bir bölümü kararnameleri düşer düşmez incelemek olan yargı muhabirleri, editörleri gördü ve haber yaptı.

Bu tarzın piri, eski hakim yeni Adalet Bakanı Yardımcısı Akın Gürlek’ti. Kendisi aynı madde üzerinden o kadar çok gazeteciye dava açtı ki, Gürlekzedeler birleşse en etkili basın meslek örgütünü kurabiliriz.

Akın Gürlek’in adını da zaten açtırdığı davalar üzerinden duyduk. Yasada iddia edilen kimliğini açıklama işini kendisi yaptırdı. Şimdi de Karababa’ların adını duyuyoruz. Belli mi olur, gazeteci tutuklatmanın, yargılatmanın ikbaliyle kendilerini de ileride Adalet Bakanlığı’nda yeni koltuklara otururken görürüz.

Malum, oksimoronun dibindeyiz. Bize bu kadar aşikar olan, savcı ve hakimlerimize de aşikardır herhalde. Diyarbakır Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Ahmet Faruk Karakuş’un ‘resen’ başlattığı soruşturmayla bir gazeteci tutuklandı. Böylece Karababa çifti meşhur oldu. Bahsi geçen tweet, atan kişi içerideyken paylaşım rekorlarına koşuyor.

Şimdi Karakuş’un adını yazdık diye bize de dava açılırsa bu sefer şöhret zincirine yeni halka eklenir. Böylesi bir şöhretin hiçbir bedeli olmaz kendileri açısından ama daha önceki örneklerden gördüğümüz üzere koltuğu olur…


Yıldız Tar: 2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı'nda editör, Özgür Radyo'da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014'ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org'ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor. Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları "Yoldaş Ben İbneyim" başlığıyla, trans kadınlarla röportajları "Dönmelere Doyamadık" ve Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması "Patikalar: Resmî Tarihe Çentik" ismiyle kitaplaştı. Yazı ve söyleşileriyle T24 ve Gazete Duvar’a katkı sundu. Artı TV’de Odak Ankara programını hazırlayıp sunmaya devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yıldız Tar Arşivi