Sol Hafıza, sokak, Twitter ve “içindeyken arşiv olma” arzusu

Sol Hafıza’yı yaratıcısı anlattı: Sokak devreden çıkıp Twitter’a hapsolduğumuz ölçüde, Gezi Direnişi’ne ilişkin gösterileri tekrar anımsatmak bile eskiden olduğu kadar etkileşim yaratmıyor.

Twitter’daki Sol Hafıza sayfasını gördünüz mü? Türkiye’de solun tarihiyle birazcık dahi olsa ilgiliyseniz bu soruya cevabınız muhtemelen “evet”. 100 bini aşan takipçi sayısıyla Sol Hafıza, memleketteki solun direniş, yenilgi, ayağa kalkma, hapishane, işkence, sokak eylemleri ve hepsinden önemlisi birikimini anlık akışın olduğu bir mecrada bizlerle buluşturuyor.

Sosyal medyada her gün “acaba bir şey paylaştı da ben kaçırdım mı” diye kontrol ettiğim üç beş hesaptan birisi Sol Hafıza. Bazen büyük işçi eylemlerini, bazen de memleketin ücra bir köşesinde, unutulmuş bir siyasi cinayeti hatırlatıyor. Yorumlamadan, o dönemin gazete kupürleri, yazılarıyla olduğu gibi veriyor arşivi. Yorum kısmını takipçilerine bırakıyor. Takipçileri de sayfa kadar aktif neredeyse. Aktardığı dönemi yaşayan takipçileri hiçbir paylaşımı kaçırmıyor. Hatıralarında kalanları aktarıyor. Bilmeyenlerse bazen şaşkınlıklarını bazen siyasi yorumlarını katıyor çorbaya. Ortaya, tozlu raflarda unutulmaya bırakılmış bir arşivden fazlası çıkıyor böylece.

Ne zamandır sayfanın gerisini, nasıl yola çıktığını, paylaşımlarda yorum yapmayan adminin içinden geçtiğimiz dönemi nasıl okuduğunu meraktaydım. Kendi merakımı gidermek için yazdım DM’den. 78’li admin, Gezi’de 20’lerinin en güzel anlarını yaşayan bendenizin sorularını yanıtladı.

“Tam tamına ‘sol tarihte bugün’ tarzı bir işten”, onun da boyutlarını aşan bir bilgi seline dönüşen Sol Hafıza’yı yaratıcısından okuyalım…

“KATILIMI, PAYLAŞIMI, DÜŞÜNSEL ÇEŞİTLİLİĞİ ÖNEMSİYORUM”

Sosyal medya çoğu zaman anlık paylaşımların mecrası. Ama siz bu anlık hengamede artık külliyat diyebileceğimiz bir arşivi paylaşıyorsunuz. Nerden ve nasıl çıktı bu fikir?

Benim Twitter’a ilk girişim Haziran 2013’dedir. Gezi Direnişi’yle birlikte ilk kez bir anonim hesap açtım. Şubat 2015’e kadar bugünkünden farklı bir hesapla güncelliğe takılı kaldım. Sonra bir gün Twitter’daki bir tartışma ortamında, ülkücü faşist hareketle ilgili paylaşımların yetersiz ve tartışılmadan genel kabul gören bilgilerin birçoğunun hatalı olduğunu gördüm. Bu biraz da yaşça 78’liler kategorisinde olup, 16 Mart katliamı vb. olayların öğrenci hareketlerine ve genel sol/sosyalist hareketlere yansımalarına kendi hayatımdan az-çok vakıf olmamdan da kaynaklandı. Eğrisiydi-doğrusuydu derken, birkaç paylaşımdan sonra bu işin görünenden çok daha boyutlu olduğunu, kendi bilgilenmelerimin de eksik ve hatalı kalabileceğini görerek daha derinlemesine ilerlemek gerektiğini anladım. İnternet sitelerine girmek haricinde, Cumhuriyet’in elektronik -neredeyse Cumhuriyet’le yaşıt- arşivine abone olarak arşiv taramasına başladım.

Yeri gelmişken, böylesi bir arşivi oluşturanlara, emek harcayanlara şükran borcumu tekrar ifade edeyim, var olsunlar.

Gitgide, sol mücadele tarihinin önemli olaylarını gazete haberi formunda tweet hesabına yazma, var ise görselini tweete iliştirme işinde buldum kendimi. Bu, tam tamına “sol tarihte bugün” tarzı bir işti. Hesabımın ismini ve profilini bu mecraya göre değiştirdim haliyle.

Müthiş heyecan verici ama bir o kadar da tedirgin ediciydi benim için. Büyük bir iddia ve çok ciddi bir sorumluluk! Hem hata yapma lüksünüz yok hem de eni konu bir gazete haberinin -başka kaynaklardan teyit etme şansınızın pek olmadığı bir haberin- doğruluğuna mahkumsunuz. Üstelik, bir kez başladığınızda, her gün ciddi bir zaman ve mesai harcamanız lazım, “buraya kadar” deyip bırakamazsınız…

Hesap ilgiyle karşılanıp olumlu tepkiler ağır basmaya başlayınca gazete taramasıyla sınırlı kalmayıp olabildiğince çok kaynaktan (ansiklopediler, kitaplar, dijital yayınlar vs.) taramalar ve alıntılarla hesabı zenginleştirme ve çeşitlendirmeye koyuldum.

Tabii kendi yetersizliklerinizin de ne boyutlarda olduğunu böylesi bir faaliyette “iş üzerinde” görme ve mümkün mertebe giderme şansınız da oluyor, bu bir artı oldu kendim için. Geri beslemeler, tepkiler, eleştiriler vs. işi daha ciddiyetle ele almamı sağladı. Daha da kamçılandım. Süreç zarfında silip tekrar yazdığım çok tweet olmuştur, halen de oluyor haliyle.

İşin zorluğu, tipik bir gazete haberinin bire bir aynısını kullanmadan twitter karakter sayısı kısıtlığına uyarak -başlangıçta çok kısıtlıydı, ancak 2018 sonrası arttı da bir nebze rahatladım- doğru, tarif edici ve politik bir yazım tarzını birlikte tutturabilmekti, bunu iyi-kötü becerdiğimi düşünüyorum. Zaman geçtikçe yeterli bir olgunluğa ve pratikliğe erişiyorsunuz.

“Sol tarihte bugün” formatı, twitter gibi “güncel”in hakim olduğu bir mecrada arkaik kalıyor haliyle. Bir-iki yılın çevrimini arşiv taramasıyla yazıp tamamladıktan sonra güncelde öne çıkan, önem arzeden konuları tweet zincirleriyle birer dosya formatına kavuşturmak için ciddi çabalarım oldu. Gezi Direnişi, Tek Tip Elbise, F Tipi Cezaevleri ve Tecrite Karşı Direniş, Hayata Dönüş, Gazi Katliamı… derken, hemen tüm önemli dönemeçlere ilişkin olabildiğince derli-toplu tweet zincirleri ortaya çıktı; yine aslen gazete arşivinin ve ayrıca internet, kitap vs. arşivin taranmasıyla.

Güncele tekrar dönersek.. Günlük politik hayatta Twitter üzerinden sıkça konuşulmaya, tartışılmaya başlanan önemli hadiselerin bir tarih bütünlüğü içinde kavrayabilmesi ve tabii ileride başvuru kaynaklarından biri olması amacıyla yaptığım taramalar da oldu, oluyor. 2015 Haziran ve Kasım seçimleri arası neler olup bittiğine dair yaptığım -belki de en ses getirip en çok paylaşılan- zincir buna bir örnek. Keza, R.Tayyip Erdoğan’ın 1994 - 1998 dönemi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemi başka bir örnek. Bu tür kapsamlı dosyaların haricinde güncelde aniden öne çıkan bir konuda geçmişte yazdığım bir tweet’e veya zincire güncel tweeti/haberi iliştirerek hatırlatmalarda bulunuyorum yeri geldikçe. Bu tarz hatırlatmalarda kendi yorumumu katmak yerine takipçilerin yorumlamasına açık olmasını tercih ediyorum. Katılımı, paylaşımı, düşünsel çeşitliliği önemsiyorum.

Uzun süredir takip ediyorum sayfanızı ve bir yandan arşiv paylaşıyorsunuz ama bir yandan da güncel siyasi meselelere değen olayları da hatırlatıyorsunuz. Nasıl tepkiler geliyor?

Güncelle ilgili arşivdeki tweet hatırlatmalarına gelen yorumlar, gerek alıntılar gerekse tweet altı yorumları “muhtelif”… Salt küfür amaçlı veya bilip-bilmeden bir şeyler yazanlar haricinde -az sayıdadır bunlar- kendi siyasi meşrebi doğrultusunda ciddi ciddi yorum yapanlar da var tabii. Yanı sıra, kendisinin veya yakının da o tarihte ilgili olayın içinde olduğunu aktaranlar da oluyor ki, amaçladığım şeylerden biri bu zaten. Katılım, paylaşım ve geçmişten bugünlere hep beraber ışık tutmak.

Geçmeden değineyim: Farklı takipçilerce en sık yapılan yorum “Hiçbir şey değişmiyor bu ülkede” tarzında. Bu da solumuzun tarihsel olarak onurlu ama “makus talihi”yle alâkalı olsa gerek…

SOKAĞIN DEVREDEN ÇIKMASI, TWITTER’A HAPSOLMAK…

En geniş anlamıyla solun tarihinde gezinirken, bu tarihe dair neleri fark ettiniz? Kesintisiz bir tarihten söz etmek mümkün mü?

Bu ülke tarihinde geniş anlamda “Sol”un bütününü kesen, etkileyen tarihsel kesintiler (müdahaleler, darbeler) yaşandı, bu malum. Ama yargısıyla, kolluk gücüyle devlet şiddeti aynı ölçekte vurmadı, vurmuyor solun bütününe. Devlet nezdinde “illegal sol” olarak kodlanan sosyalist hareketlerin ve Kürt hareketinin önemli bir kısmı ve bunların legal uzantıları her bir darbede, kesintide un ufak edilip ayağa kalkma fırsatı dahi tanınmazken, 60’larda “ortanın solu”ndan 70’lerde “demokratik sol”a evrilen düzen içi sola görece daha toleranslı davranıldı. Hatta kesintilerle de olsa kısa sürelerle iktidar olma şansı buldu Cumhuriyet tarihiyle yaşıt bu gelenek.

Yaptığım arşiv çalışmasına dönersek; büyük ölçüde gazete haberlerine dayalı olduğu için ağırlıklı olarak “legal sol”un ve demokratik kitle örgütlerinin mücadele tarihine ilişkin haberlerle sınırlı haliyle. Diğerleri (legal olmayan sol, onun legal uzantıları ve Kürt hareketi, çoğu kez açılan davalar, operasyonlar, cezaevi direnişleri, işgal ve boykot hareketleri, çatışmalar vb. hareketlerle gazete haberlerine konu olduğu kadarıyla benim çalışmamda yer bulabildi.

Bu fotoğrafın resmin bütününü kapsamadığı, legal olmayan solun köklü, geleneksel ana gövdelere dayalı, ciddi iç tarihleri ve dönemeçlerini içermeden dört başı mamur bir “sol tarih” çalışması olamayacağı ortada. Ancak, ağırlıklı olarak gazete haberlerine dayalı, hatırlatma-bilgilendirme babında sınırlı bir işleve sahip Twitter çalışmasının öz itibariyle ancak bu boyutlarda ve içerikte olabileceği kanaatindeyim.

Paylaşımlarınızın en karamsar dönemlerde umudu çağıran bir yanı da var. Ülkedeki en baskıcı dönemlerde bile direnişi hatırlatan kupürlerle karşılaşıyoruz. Ne zaman, neyi paylaşacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?

Gazete arşivinde sayfa sayfa o günün olayları arasında tarama yaparken neyin Sol Arşiv’e dahil edilmesine o anda karar veriyorum. Bunu yaparken de mücadele tarihinin olmazsa olmazı olduğunu düşündüğüm protestolar, mitingler ve gösterileri atlamamaya özen gösterdim hep. Git gide protesto hakkının budanıp neredeyse kimseye protesto ve gösteri yaptırılmayan bugün geldiğimiz noktada, arşivdeki bu tarz haberlerin tweetlerini atmanın takipçide ne tür bir etki yarattığından emin değilim açıkçası. Ama farkında olduğum bir şey var: Arşivin bugünkü formata oturduğu 2017 yılı ve sonrasındaki ilk bir-iki yıl -üstelik takipçi sayısı bugünkünden çok daha az iken- bu tarzda tweetler daha çok ilgi çeker, beğenilir, paylaşılır ve konu edilirdi. Artık uzun süredir çok sınırlı etkileşim aldığını görüyorum. Sokak devreden çıkıp Twitter’a hapsolduğumuz ölçüde, Gezi Direnişi’ne ilişkin gösterileri bile tekrar anımsatmak eskiden olduğu kadar etkileşim yaratmıyor.

“HER ŞEY TARİH OLUR BİR GÜN”

Kendi adıma, tanık olduğum dönemleri sayfanızda hafıza olarak görünce tuhaf hissediyorum. Gezi direnişiyle ilgili paylaşımlar bunların başında geliyor. Yakın tarihte en erken hangi tarihe kadar gidiyorsunuz? Ve tabi zaman geçtikçe bu günler de tarih olduğunda Sol Hafıza sayfasında yer alacak mı?

Arşiv çalışmasına başlarken, Gezi Direnişi’nin başladığı ve uzatmalarla sönümlendiği Haziran - Ekim 2013 dönemini hedef olarak belirlemiş, günü gününe gazete taramayı da bu dönemin sonunda bitirmeyi hedeflemiştim. Ancak, izleyen dönem ve yıllara ilişkin önemli gelişmeler taramayı birkaç yıl daha sürdürmemi gerektirdi. Mücadelenin sokaklardan çekildiği, rejimin tüm ceberutluğuyla toplumsal muhalefete nefes aldırmadığı şu son yıllara ilişkin gazete arşivi taramalarım ise daha çok spesifik dosyalar özelinde -SADAT, Sedat Peker, Kanal İstanbul, 6 Şubat Depremleri ve sonrası tweet zincirleri gibi- geçmişten bugüne zincirleri oluşturmak maksadıyla yapılageldi. Bundan sonra da pek farklı olmayacak.

Belki bir gün; özgürlük rüzgarlarının güçlü estiği, mücadele azminin ivme kazandığı, sokakları tekrar zaptettiğimiz günler geri geldiğinde geriye yönelik bir “nereden nereye” arşiv taraması yapma ortamı doğabilir. Bunun için öncelikle o ortamın yaratılması gerekir ki, öylesi günlerde tweet atmak yerine sokaklarda, işyerlerinde mücadele edenlerin arasında olmayı yeğlerim açıkçası. İçindeyken arşiv oluruz da belki de bizi bu kez başkaları yazar daha sonra…

Sol Arşiv’in kapsadığı dönem genel hatlarıyla Cumhuriyet döneminin tümünü -bazı durumlarda Osmanlı döneminin sonlarını- kapsıyor. Türkiye ile sınırlı olmadığı için dünya mücadele tarihinden anlamlı olabilecek olaylar -Paris Komünü, Ekim Devrimi vs.- ve hatta felsefe tarihinden seçme metinlerle de bezeli bir arşiv bu. Bu kadar geniş bir dönem gün be gün taranarak tarihlendirilmiş durumda. Twitter hesap arşivimden her bir güne ilişkin öne çıkabilecek önemde olan olaylara dair tweetleri seçip her gün tekrar takipçilerin önüne düşürüyorum. Klasik, standart işleyişi bu şekilde hesabın. Bu haliyle, mücadele tarihi için önemli olan kişilerin hayatını kaybettiği günlerde onları anma, hafızalara kazınan olayları -1 Mayıs’lar, 8 Mart’lar, katliamlar, zafer günleri vs.- tekrar hatırlatma vesilesi oluyor aynı zamanda.

Bu rutin işleyişin dışında, gündemde öne çıkan bir konuda arşivimde hatırlatmaya değer bir tweet veya zincir var ise onu taratıp gündemdeki haberi kendi arşiv tweetime iliştiriyorum, dün ve bugünün benzerlik ve farklılıklarıyla görülebilmesi saikiyle.

Marks ve Engels’in Alman İdeolojisi’nde, “Tek bir bilim tanıyoruz, tarih bilimi” sözlerini de hatırda tutarak; tarihle bu kadar haşır neşir olan size bu tarihi biraz yorumlamanızı da isterim. Bütün bu arşivden bugüne baktığınızda ne görüyorsunuz? Solun kendisi, tarih olmuş ve bitmiş durumda mı?

Her şey tarih olur bir gün elbette, ama geçmişten bugünlere ne bıraktığınıza bağlı olarak ya “yaşayan tarih” olursunuz ya da sizden ileriye nostalji babında dahi anılmaya değer pek bir şey kalmaz.

Türkiye solu için iddialı betimlemelerde bulunmaktan kaçınırım. Ama yaşanılan korkunç yoksullaşmaya, hak kayıplarına, her türden adaletsizliğe, nefessiz bırakan kültürel çölleşmeye, ard arda zifiri karanlığa açılan kapılara, kahredici tepkisizliğe ve en kötüsü tüm bu iklime gün be gün alışmaya karşı müşterek bir çıkış örgütleyemezsek, bugünler bir “mücadele tarihi” olmaktan çıktığı gibi, önceki tarihimizdeki anılmaya değer şanlı sayfaları bile gün gelir soldururuz.

Buna hakkımız olmadığını düşünüyorum. Zira eni konu tarih bilincimizdir bizi bugünlerde var eden ve yarınlarda var edecek olan. İleriye bugünlerden ne bırakacağız ki yarın bizleri yazacak olanlar anılmaya, ders çıkarmaya değer ne bulacaklar?

Enseyi karartmayalım ama fazla vaktimiz kalmadığını da idrak edelim.


Yıldız Tar: 2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı'nda editör, Özgür Radyo'da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014'ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org'ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor. Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları "Yoldaş Ben İbneyim" başlığıyla, trans kadınlarla röportajları "Dönmelere Doyamadık" ve Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması "Patikalar: Resmî Tarihe Çentik" ismiyle kitaplaştı. Yazı ve söyleşileriyle T24 ve Gazete Duvar’a katkı sundu. Artı TV’de Odak Ankara programını hazırlayıp sunmaya devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yıldız Tar Arşivi