Hayko Bağdat
Sus da unutalım seni Davutoğlu
Muhalefetin büyük umutlarla oluşturduğu 6’lı Masa seçimlerden sonra utanç verici bir şekilde dağıldı. Liderler, birkaç ay önce sarmaş dolaş pozlar verdikleri muhataplarını küçük düşüren, suçlayan, itibarsızlaştıran açıklamalar yapıyorlar. Yenilginin sebebi olarak birbirlerini işaret ediyorlar.
İyi Partili bazı isimlerden ‘beklenildiği üzere’ Cumhur İttifakı’na göz kırpan söylemler gelmeye başladı bile.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde pek çok önemli isim, Davutoğlu ve Babacan’a verilen vekil sandalye sayısını “enayilik” olarak adlandırmaya başladı.
Ahmet Davutoğlu ise dün Medyaskop’ta Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtlarken baklayı ağzından çıkardı.
“En son tercihim seçime CHP listelerinden girmekti. Açık söylüyorum. Ondan önce her şeyi denedim. Üç partiye ‘gelin birlikte girelim’ dedim. İyi Parti’ye teklif götürdüm, ‘Bu sağ seçmen CHP’ye oy vermez beraber olalım’ dedim. Bütün yolları denedim ben. Kimse bizim oportünist bir tavır sergilediğimizi söyleyemez. 10 Milletvekili ile ölçülemeyecek bir fedakarlık yaptım.”
Bu sağ seçmen CHP’ye oy vermezmiş, ondan kaybetmişiz.
Ahmet Davutoğlu çok fedakar bir insanmış.
Peki bu sol seçmen, laik seçmen, Kürt seçmen, Alevi seçmen, Ermeni seçmen, kadın seçmen, LGBTİ+ seçmen, çevreci seçmen, tutsak yakını seçmen, KHK’lı seçmen içinde Ahmet Davutoğlu’nun, Meral Akşener’in, İdris Naim Şahin’in, Sadullah Ergin’in olduğu tarafa oy verirken içi rahat mıymış?
AKP’nin 2. Genel Başkanı, Eski Dışişleri Bakanı, 62. Başbakan Ahmet Davutoğlu her ne kadar silik bir profili çizmiş olsa da bu rejimin “yargılanacak sorumluları” arasında değil midir?
Mayıs 2009’da Dışişleri Bakanı olarak yaptığı ilk açıklamada “Stratejik Derinlik” kitabının yeni oluşturacağı diplomasinin referansı olacağını söylemişti. O “derinlik” Suriye’yi iç savaşa sürükleyen sürecin barutu olmadı mı?
Esad yönetiminin haftalar içerisinde yıkılacağı hesabıyla Suriye’yi kan gölüne ve harabeye çevirmediler mi?
IŞİD’in başta Ezidi soykırımı olmak üzere 2. Dünya savaşından beri insanlığın gördüğü en büyük vahşetine yol vermediler mi?
Milyonlarca Suriyelinin ülkesine terk etmek zorunda kalmasında, Türkiye’nin milyonlarca zorunlu göçmeni köleleştirmesinde hiç suçu yok mu bu adamın?
Hakkında en çok gensoru verilen dışişleri bakanlarından biri olan Davutoğlu görev yaptığı günlerde, bir televizyon canlı yayınında "IŞİD radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır. Oradaki yapı, daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede geniş bir reaksiyon doğurdu" demedi mi?
Yanına varıp “IŞİD’e katılan oğlum eşini de götürdü” diyen anneye “İyi ki beraber gitmişler, birbirlerini desteklerler” demedi mi?
Davutoğlu’nun öfkeli çocukları 7 Haziran 1 Kasım 2015 seçimleri sürecinde memleketi kana buladı. 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta Kobani’deki çocuklara oyuncak ve kıyafet götüren SDGH’li gençlerin açıklama yaptığı sırada bir IŞİD’li canlı bomba kendini patlattı. 33 kişi hayatını kaybetti, 100'den fazla kişi yaralandı.
10 Ekim 2015 tarihinde, Ankara’daki barış mitinginde IŞİD canlı bomba eylemi yaptı. 103 insan katledildi. Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısıydı bu eylem.
Ne dedi “Stratejik Derin Başbakan” Davutoğlu?
"Türkiye'de kokteyl bir terör oluşturmaya çalışıyorlar. DAEŞ, PKK ve Paralel yapının terör eylemlerinde parmağı var."
Yine 2015 Eylül’de HDP binaları yakılırken, seçim çalışmaları yapan HDP üyeleri katledilirken “Anketlerde yükseliyoruz” açıklamasını yapan, 20 Ekim 2015 Van Mitinginde “AKP iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak” diyendi Ahmet Davutoğlu.
Hendek döneminde başta Cizre, Sur, Yüksekova olmak üzere haritadan silinen Kürt şehirleri için “Sur’u Toledo yapacağız” diyebilecek densizliği gösterendi.
28 Kasım'da, Sur'daki Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaparken öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi cinayeti için. "İki ihtimal var, birisi suikast. Bu olay mutlak surette aydınlatılacaktır. Bizim dönemimizde faili meçhullere izin vermeyiz. Öyle bir durum varsa mutlaka araştırılacaktır, kim bunu yaptıysa ortaya çıkarılacaktır" sözünü verdi.
Üstelik AKP’den kovulduğunda, muhalif tarafa geçtiğinde bizlere dişe dokunur hiçbir şey söylemedi, hiçbir katliamın aydınlatılmasında yardımcı olmadı.
Davutoğlu "Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran - 1 Kasım arasındaki dönem olacaktır” cümlesini 2019 yılında sarf etti.
O tarihten beri de bir daha “itirafçı” olması gereken, yüzlerce vatandaşın katledildiği süreçler hakkında konuşmadı.
Fedakar siyasetçi Davutoğlu…
Şimdi tekrar sorayım.
Sol seçmen, laik seçmen, Kürt seçmen, Alevi seçmen, Ermeni seçmen, kadın seçmen, LGBTİ+ seçmen, çevreci seçmen, tutsak yakını seçmen, KHK’lı seçmen içinde Ahmet Davutoğlu’nun olduğu tarafa oy verirken ne hissetti?
Memleketin insanca bir yaşama kavuşabilmesi için kimler ne fedakarlıklar yaptı uzun uzun konuşuruz. Fakat dün elinde devlet mührü ile katlimize ferman vermiş çapsızların aklımızla dalga geçmesine müsaade edemeyiz.
Sus da unutalım seni Davutoğlu…
Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002'de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007'de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteciliğe ve üretmeye devam ediyor.