Cem Erciyes
Tarikatın öfkesi
Radikal İslam ve radikal Kemalizmin çatışmasını anlatan Kızıl Goncalar dizisinin yeni bölümleri yayımlanamadı. Çünkü ilk iki bölümü, çatışmanın İslami tarafında kalan kesimin öyle bir tepkisini çekti ki iki bölümde bir dizinin başına gelebilecek her şey oldu.
Tarikatlara karşı önyargılı olduğuna dair bir sosyal medya esintisinin ardından İsmail Ağa Cemaati kendi hesaplarından açıklama yaptı ve dizinin kaldırılması çağrısında bulundu. Bu arada seti basıldı, resmi kurumlardan alınmış izinleri iptal edildi ve çekim yaptıkları mekanlardan kovuldular ve tabii ki RTÜK hemen devreye girdi. İki bölümlük yayın durdurma cezası kesildi.
Yapımcı firma Gold Film diziyi çekmeye devam edeceklerini söylüyor. Dizinin yayınlandığı Fox’taki rating’leri de Youtube’da aldığı 4.5 milyonluk izlenme de onları cesaretlendiriyor olmalı.
Ömer ve Kızılcık Şerbeti ile başlayan akımın en son halkası Kızıl Goncalar. Bu dizilerin öncelikle başörtülü kadınların televizyon dizilerindeki görünürlüğünü artırdığı ve bu anlamda toplumsal hayatımıza bir katkıda bulundukları ortada. Hikayelerini yıllardır üstünde yaşadığımız toplumsal fay hattından, laik-dindar çatışmasından üretiyorlar. Batılılaşma ve ona bağlı bireysel-toplumsal çatışma edebiyatımızın en eski ve en temel konusu. Bunun sinemada sayısız örneği var ama popüler kültürün bu konuda daha mesafeli durduğunu söyleyebiliriz. Şimdi bu mesafe aşılmış görünüyor.
Ben de Kızıl Goncalar’ı ilgiyle seyrettim. Yeni bölümü yayımlandığında izleyeceğim ve takip etmeye çalışacağım. Muhafazakâr hayat tarzının daha ötesinde bir şeyi, tarikatları konu alıyor bu dizi. Tarikatlar her ne kadar artık Türkiye’yi yönetecek kadar güçlenip yaygınlaşmış olsalar da pek çok açıdan gizemlerini koruyorlar. Mekanları, insanları, iç ilişkileri, ritüelleri, örgütlenme biçimleriyle bir televizyon dizisinde bir tarikatın konu alınması gerçekten ilgi çekici.
İsmailağa Cemaati belki dizi Fatih’te çekildiği için vazife bilerek diziye cephe aldı. O andan itibaren de dizinin zora gireceği belli oldu. Günümüz Türkiye’sinde en etkili kesim onlar. Ama neden bu kadar kızdıklarını anlamak zor. Çünkü diziyi seyreden herkesin göreceği gibi Kızıl Goncalar aslında tarikatlara karşı gayet dikkatli ve hatta şefkatli. Kız çocuklarının evlendirilmesi, okula gönderilmemesi gibi meseleler bir sır değil. Bunu açıkça savunanlar var.
Anlatılan tarikat ehli içinde insani hırslar ve zaaflar. Ama akıllı kız çocukları, özverili anneler, adil şeyhler, şefkatli abi ve ablalar da var. Hatta ilk iki bölüm için karşı taraf diyebileceğimiz laik ailenin daha fazla eleştirildiğini, daha olumsuz gösterildiğini bile söyleyebiliriz. Çocuk çalma, sevgisizlik, ideolojik takıntılar, önyargılar hepsi o tarafta. Ama yine de diziye tepki gösteren İslamcı kesim oldu. Bunun temel sebebi tarikatların kapalı kapılarının aralanmasına, iç ilişkilerinin sorgulanmasına ve tabii ki eleştiriye karşı tahammülsüzlükleri. Laik kesimden kendilerine dönük önyargısız bir şey gelmeyeceğine yürekten inanıyorlar.
Furkan Vakfı Lideri olarak tanınan Alparslan Kuytul bir video çekmiş. Diziyi izlemediğini ama dizinin yayınlandığı kanala bakarak İslama ve cemaatlere düşmanlık maksadıyla yazıldığının aşikar olduğunu söylüyor. Kuytul’a göre bu dizi ‘resmen milletin kutsallarıyla alay etmektir ve buna müsaade edilemez’.
Tarikatlar konusunda çok uzun yıllardır çalışan gazeteci Ruşen Çakır, kendi kanalı Medyascope’da bu konuyu İhsan Eliaçık’la konuşmuş. İhsan Eliaçık da dizide gerçek dindarlıkla ilgili olumlu şeylere işaret edildiğini söylüyor. Yine de herkesin bu tür dizileri bir maç seyreder gibi, takım tutarak izlediğine inanıyor. Tarikatları kızdıran şeyinse, aile içi meseleleri konu alması olduğunu anlatıyor. Eliaçık’a göre tarikatlar ‘bu kadarı da fazla, bu Kemalistler işin dozunu iyice artırdı, namahremimiz bile kalmadı, aile içine de girmeye başladılar’ diye düşünüyorlar. Neticede verilen cezalar da bir güç gösterisi. Artık yeni Türkiye’de eskiden olduğu gibi ‘hacı hocaları’ kötü göstermeye müsaade edilemeyeceğine dair bir işaret.
Bu konudaki görüşlerini dile getiren bir başka ilahiyatçı ise Mustafa Öztürk. Öztürk’ün kendi Youtube kanalında anlattıkları da epey ilginç. Kızıl Goncalar için “İsmailağa Cemaati’nin tepkisinin aksine muhafazakarları aşağılayan, Müslümanlarla alay eden, İslami değerleri yok sayan bir dizi değil” diyor. Hatta tam tersi, dizi “tarikata hedef göstererek ateş ederken, laikçi kesime mitralyözle saldırıyor”.
Buradan ilginç bir yere varıyor Mustafa Öztürk, dizinin arkasında ‘muhafazakar bir akıl’ olduğunu savunuyor. Bu dizinin, ‘artık tarikatların sınırı aşmasından rahatsızlık duyan’ iktidar çevrelerince desteklendiğini ima ediyor. Hatta Müslüman karakterler içinde bağımsız, entelektüel, imam hatip lisesi öğretmeni Birgül’ün ideal muhafazakarlığa işaret eden en pozitif karakter olarak kurgulandığını savunuyor.
Sanki herkes kendi zaviyesinden bakıyor gibi. Öztürk’ün yaklaşımı bana abartılı geliyor, yayımlanması zora girmiş bir dizinin iktidarın desteğiyle yapıldığına ikna olmak kolay değil. Zaten kendisi de ‘eğer dizi kaldırılırsa benim bu görüyüm çöker’ diyor en baştan…
İlahiyatçı görüşlerinin hiçbirinde muhafazakar hayatın aktarılma biçimine, detaylara dair bir eleştiri olmaması da dikkate değer. Anlıyoruz ki işin bu kısmı iyi yazılıp çekilmiş. Burada ilginç bir detay da şu: Dizinin iyi işleyen senaryosunu yazan Şükrü Necati Şahin. Şu sıralar ikincisi gösterimde olan Atatürk filminin de senaryo yazarı. Ama aynı zamanda muhafazakâr mahalleye de yabancı olmadığı belli.
Kızıl Goncalar keşke tarikatlar hakkında daha fazla kapı aralayıp daha fazla şey anlatabilseydi. Ama gizemli şeyhin odasına girebileceğimizi, girsek de gerçeklerle karşılaşacağımızı çok sanmıyorum. Hele bu ilk tepkilerin sertliğinden sonra biraz geri adım atıp, Nasreddin Hoca misali herkese ‘sen de haklısın’ diyerek ortayı bulmaya çalışacaktır yapım şirketi. Tarikat tepkisini azaltmak için oradan gittikçe uzaklaşıp doktorun evine odaklanacağını tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla dizinin önümüzdeki günlerde bir başka kesimin, bu kez de Kemalistlerin tepkisini çekeceğini öngörebiliriz. Oysa tarikatlar hakkında anlatılacak, tartışılacak daha çok şey olduğunu biliyoruz. Ama günümüz Türkiye’sinde bu kadarı bile bir cesaret meselesi.
Cem Erciyes: Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.