Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Taşıma sandıkla başkan olamaz, olsa da fazla kalamaz

İçişleri Bakanı ‘Huzur battı mı size’ diye soruyor ancak YSK yeteri kadar ‘huzurlu’ bulmamış olacak ki HDP oylarının çoğunlukta olduğu sandıkları taşıma kararı verdi.

Seçimler yaklaştıkça artık daha sık "Allah’ım sen benim aklıma mukayyet ol" moduna giriyoruz.

Reiz Isparta’da konuşuyor:

"Üniversiteyi kim yaptı Isparta’ya? Biz getirdik biz!"

AKP 2002 sonunda iktidara geldi.

Yani Erdoğan’a inanacak olursak Isparta şehrine üniversitenin 2002’den sonra kurulduğunu sanırız.

Oysa üniversitenin "S. Demirel" imzalı logosuna bakan herkes görecek Isparta’daki Süleyman Demirel Üniversitesi’nin 1992’de kurulduğunu.

O tarihte Reiz daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bile olmamıştı. Ülker Bisküvileri’nin Anadolu Yakası Bölge Bayisiydi.

Daha önce de yapmadığı şeyler için "biz yaptık" diye sahipleniyordu ara sıra ama seçim yaklaştıkça bu daha da arttı.

Bir keresinde Zonguldak’ta da kendi sorup kendi yanıtlamıştı:

"Karaelmas Üniversitesi’ni kim kurdu? 2007’de biz kurduk. Zonguldak’ta üniversite var mıydı? Yoktu. ‘Kuracağız’ dedik, kurduk."

Oysa Karaelmas Üniversitesi’nin kuruluş kanunu Temmuz 1992’de çıkmış, kurum da Ocak 1993’te tüzel kişilik kazanmıştı.

Seçim sathı mailinde G20 konusunda da yine tarihi şaştı Reiz’in.

"Geldiğimizde Türkiye G20’de miydi? Şimdi G20’de."

Oysa G20 1999’da kurulmuştu ve Türkiye o tarihten beri üyesiydi.

Geçenlerde "Şu koskoca İzmir’in doğru dürüst bir havalimanı var mıydı? Ya biz geldik, Adnan Menderes Havalimanı’nı yaptık ya" demişti.

Oysa sözünü ettiği yer 1987’de İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en büyük havalimanı olarak açılmış ve Adnan Menderes adını almıştı.

Reiz böyle yapar da tayfası durur mu…

24 Haziran yaklaştıkça yalanlar, dolanlar, sahtekârlıklar, ikiyüzlülükler, hakaretler hatta küfürler daha fazla havada uçuşmaya başladı.

Zonguldak’ın yerel gazetesi Halkın Sesi ortaya çıkarmış; Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, seçim çalışmaları çerçevesinde gittiği altı farklı kentte aynı fabrikanın sözünü vermiş. Özlü, ziyaret ettiği Zonguldak, Sakarya, Konya, İzmir, Niğde ve Karabük kentlerine aynı "yerli otomobil fabrikası"nın müjdesini götürmüş.

Seçim sathı mailine girince İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da coşmuş, muhalefet liderlerine tek tek "Ne battı size?" diye sormuş o asil devlet adamı üslubuyla:

"Doğu ve Güneydoğu’daki huzur mu battı size? Gecenin ikisine, üçüne kadar o insanlar, Doğu ve Güneydoğu’da sokaklarda geziyorlar. 16 yaşındaki kız anasının dibinden dağa götürülüp terörist yapılamıyor. Akşener, sana bu mu battı? Erbakan’ın partisi, sana bu mu battı? Sayın Muharrem İnce, sana bu mu battı? Belediyelerin paraları teröre akmıyor. 6 bin 300 kilometrenin üzerinde sıcak asfalt yapıldı.10 milyon metrekare parke taşı döşendi. Oradaki insanların çocukları üniversiteye hazırlanıyorlar. Onlar da çocuklarını doktor, mühendis yapmak istiyorlar. Çocuklarını terörist yaptırmak istemiyorlar. Bu mu battı size? Yazıklar olsun."

İçişleri Bakanı’na göre Kürt illerinde her şey yolunda demek ki; insanlar gece yarılarına kadar sokaklarda geziyor, bölgede sıcak asfalt yapılıyor, milyonlarca metrekare parke taşı döşeniyor. Yani Kürt illeri huzur içinde.

Onun için de kızıyor muhalefet liderlerine Bakan Soylu, "Huzur mu battı size" diye soruyor.

Ancak görünen o ki, muhalefetten çok, bakanın sözünü ettiği "huzur" Yüksek Seçim Kurulu’na "batmış".

YSK, "güvenlik" nedeniyle 19 ilde 144 bin seçmenin sandıklarının taşınmasına karar verdi dün.

Millet gece yarısına kadar sokakta, asfalt dökülüyor, parke döşeniyor ama bölgenin bazı köy ve mahallelerinde seçim yapmak "güvenli" değil.

Ne hikmetse bu "güvenli" olmayan sandıklar HDP’nin yüzde 80, hatta 90 oy oranını yakaladığı yerlerde.

Nedense "güvenli" oldukları yerlerin büyük bölümü de kalekolların kurulduğu, korucuların olduğu köyler.

Seçim günü yaşanacak rezillikleri bugünden tahayyül etmek çok mümkün.

Zaten yaratılan propaganda eşitsizliğiyle, HDP adayı Demirtaş’ın cezaevinde rehin tutulmasıyla zedelenmiş seçim meşruiyetine ağırlıklı olarak HDP seçmeninin olduğu sandıkları taşıyarak ağır bir darbe daha indirilmiştir.

Türkiye’nin Olağanüstü Hal koşullarında ne kadar eşitsiz bir seçime gittiğini anlamak için HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen’in dün söylediklerine bakmak yeterli:

"YSK temsilcimiz Mehmet Tiryaki de Demirtaş’n 30 Mayıs Çarşamba günü Fox TV’de yayınlanacak Liderler Fox’ta programına cezaevindeki ankesörlü telefondan katılması ve haftalık 10 dakika olan telefon görüşmesi hakkını burada kullanabilmesi için girişimde bulunulmasını istemiştir."

Reiz, bunca eşitsizliğin, haksızlığın yarattığı fırsattan istifade edip "Başkan"lığını ilan etmek istiyor.

16 Nisan Referandumu’nda kanuna aykırı olarak yapılan hileler bu seçimde yasa maddesine dönüştürüldü.

Şimdi kanuni dayanaklar üzerinden hileye başvurulup özellikle HDP oylarının yoğun olduğu bölgelerde sandık taşımalar başladı.

Ama şimdiden Reiz’i uyarmakta fayda var; bütün bu hileler, bu sandıklardan "Başkan" olarak çıkmasına yetmeyecek.

Nasıl ki taşıma suyla değirmen döndürülmezse, taşıma seçmenle de "Başkan" seçilemez. Seçilse bile uzun süre "Başkan" olarak kalamaz.

Çünkü, Saray’daki hesap sandığa uymaz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi