Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

‘Tek adam rejimi’ bütün kötülüklerin babasıdır!

Bakan Albayrak’ın istifa açıklamasında belirttiği gibi gerçekten ‘at izi it izine karıştı’, ‘hak ile batılı ayırt etmek zorlaştı.’ Gerçekten de ‘Cenab-ı Allah sonlarını hayretsin…’

Meğer damat-bakan Berat Albayrak doğruyu söylüyormuş da biz yanlış anlayıp boşuna "ti"ye almışız.

Daha birkaç gün önce ne diyordu damat-bakan Albayrak:

"Biz dolarla uğraşmıyoruz. İstesek düşürürüz."

El hak doğruymuş.

Önceki gece 19.15 sularında sosyal medya hesabından Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa ettiğini duyurdu, dün akşama doğru dolar 8,50’lerden 8,15’lere doğru düştü. Euro da 10,14’lerden 9,65’lere indi.

Başka bir deyişle dolar ve euro karşısında TL bir günde yaklaşık yüzde 5 değer kazandı.

Demek ki boş bakanlık koltuğu, dolu olduğundan daha başarılı yönetiyormuş ekonomiyi!

Sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı istifa açıklamasını "Sonumuzu hayreylesin" diye bitiriyordu Bakan Albayrak.

Damat-bakanın istifasının ardından Saray da hükümet de AKP Genel Merkezi, iktidar milletvekilleri de küçük ortak MHP de büyük bir sessizliğe gömüldü.

Hele Saray medyası tam bir felaketti. İstifa haberini AA ve TRT geçmediği için hiç görmemeyi tercih etmişti.

Sosyal medya platformları istifa haberiyle çalkalanıyordu. Uluslararası medya mecralarının Türkçe servisleri istifa haberini doğrulatıp yayın yapıyordu.

Birkaç bağımsız televizyon ve gazete dışında tek bir istifa haberi yer almıyordu.

Tamı tamına 25 saat boyunca Saray televizyonları istifa haberini görmedi.

Bu durumun vahametini en iyi anlatanlardan biri Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Üyesi İlhan Taşçı’nın saptamasıydı:

"RTÜK İzleme Merkezi’nde 1780 radyo ve televizyonu takip ediyorum, beş televizyon kanalı dışında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifa haberini veren kanal yok. Bu gazeteciliğin bittiğinin resmidir."

Saray’a bağlı bütün gazeteler de damat-bakanın istifa haberini görmemişlerdi.

Resmen ıslık çalıyorlardı.

Saray’dan beslenmeli bir gazete ancak istifanın üzerinden 18 saat geçtikten sonra haberi "son dakika" olarak girip komik duruma düşüyordu.

Saray’ın televizyonları ancak istifanın duyulmasından 26 saat sonra olayı konuşmaya başladılar.

AKP Genel Merkezi de ıslık çalanların başında geliyordu.

Dün AKP MYK toplantısı vardı. Her toplantı sonunda olduğu gibi parti sözcüsü Ömer Çelik çıkıp açıklama yapacaktı.

Olayın üzerinden 24 saat geçtikten sonra belki de iktidar kanadından yapılacak ilk açıklama olacaktı bu; herkes nefesini tutmuş, Çelik’i bekliyordu.

Çelik çıktı açıklamasını yaptı. Ancak istifa konusuna tek satır olsun değinmedi. Bir gazetecinin sorusu üzerine "Gündemimizde istifa konusu yoktu, cumhurbaşkanının takdiridir" demekle yetindi.

Anlaşılan Erdoğan "partili cumhurbaşkanı" olmaktan da vazgeçmişti; başkanı olduğu partinin MYK toplantısında istifa konusunu konuşmamayı seçmişti!

Elbette son 25 saatte yaşadığımız bu süreç sadece Saray medyasının çoktan gazetecilikten vazgeçip Saray’ın PR bülteni olduğunu resmen ilan etmesiyle sınırlı değildi.

Yaşanılan bu olay aslında bütün bir sistemin çöktüğünün resmen ilanıydı.

AKP iktidarının sondan bir önceki başbakanı olan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu dün çöken bu tabloyu tüm köşeleriyle tanımlıyordu:

"Dün gece hem devlet teamüllerimiz, hem demokrasimiz, hem basın özgürlüğümüz hem de ülkemizin eğitim kalitesi açısından ciddi bir hüzün ve hicap duydum."

Davutoğlu’nun "eğitim kalitesi"nin altını çizmesinin nedeni damat-bakanın sosyal medyadan yaptığı istifa açıklaması metninin imla hataları ve anlatım bozukluklarıyla dolu olmasıydı.

Davutoğlu, bakan-damadın istifa metnini gördüğünde "Bu gerçek olamaz" demiş.

"Böyle bir istifa olmayacağından değil. Sayın Hazine ve Maliye Bakanı, Sayın Cumhurbaşkanı’na saygısı dolayısıyla bunu yapmayacağından değil. Türkiye Cumhuriyetinde bakanlık makamına gelmiş birisinin böyle kötü bir Türkçe kullanmasına inanmadığım için. Bu Türkçe ile bırakın bakanlık idare etmeyi, herhangi bir küçük kurum bile yönetilemez… Dün yaşananlar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bütün hastalıklarını bir gecede bütün semptomlarını, belirtilerini ortaya koymuştur."

(Gerçi bu açıklamanın üzerine insan "AKP’nin başbakanı olduğu dönemde damat-bakanın Davutoğlu kabinesinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak görev yaptığı gerçeğini de hatırlatmaktan kendini alıkoyamıyor.)

AKP hükümetlerinde bakanlık, başbakan yardımcılığı yapmış DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan bütün bu yaşananları "Dün gece istifa değil, iflas açıklanmıştır" diye tanımlıyordu.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na göre ise bir devlet kriziyle karşı karşıyaydık.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de diğer muhalefet liderleriyle aynı teşhisi koyuyordu yaşanan kaotik duruma:

"Bu ciddiyetsizliklerin, beceriksizliklerin temel sebebi; iktidar ve küçük ortağının milletimizin başına musallat ettiği, Partili Cumhurbaşkanlığı isimli bu ucube sistemdir. Herkesin bir kişinin ağzının içine baktığı bu sistem; milletimize yükten başka bir şey değildir."

Sonuç olarak yaşanan ekonomik bir krizin yansımasıdır.

Bir hükümet krizidir.

Hatta AKP’nin de krizidir.

Aynı zamanda Saray’ın ve Erdoğan ailesinin krizidir.

Bütün göstergelerden ortaya çıkan gerçek şu ki, damat-bakan, Erdoğan’ın bilgisi dışında bir tepki geliştirmiş, Erdoğan’ın iradesine rağmen istifa etmiştir.

O nedenle de Saray’dan aileye kadar uzanan bu derin krizin üzerinden 27 saat geçene kadar konuyla ilgili tek bir açıklama yapılamadı. Ortalıkta da resmi bir istifa mektubu görülmedi.

Abisi Türkiye’nin en büyük havuz medyasının yöneticisi olduğu halde, birkaç bağımsız gazete ve televizyonla sosyal medya olmasa damat-bakanın istifasından bütün dünyanın haberi olacaktı ama bu ülkede yaşayanlar bir bakanın istifa ettiğini öğrenemeyecekti.

Bakan Albayrak’ın istifa açıklamasında belirttiği gibi gerçekten ‘at izi it izine karıştı’, ‘hak ile batılı ayırt etmek zorlaştı.’

Bunun tek sebebi de ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ denen ucubedir.

Bütün bu çok yanlı krizlerden toplam bir sonuç çıkartmak mümkün; "tek adam rejimi" bütün kötülüklerin babasıdır!

Damat-bakan haklı; gerçekten de "Cenab-ı Allah sonlarını hayretsin…"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi