Celal Başlangıç
Türkiye; ‘kasvetli totaliter bir hapishane’
285 çok önemli bir sayı.
Bir gün bu ülkenin 285’i tutturacağına inanmak mümkün değildi ama oldu işte.
Aslında bu 285’in eninde sonunda başımıza geleceğini anlamalıydık.
Atlamışız işte.
Bütün sinyalleri bir yana 12 Eylül 2010 referandumundan önce Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşmadan çıkarmalıydık bir gün 285’e varacağımızı.
Hatırlıyorsunuz değil mi mitingde Erdoğan’ın Diyarbakırlılara yaptığı vaadi:
"Eski cezaevini yıkıyoruz, yeni cezaevini süratle yapıyoruz."
Meğer bu "vaat" yalnızca Diyarbakırlılara değil, tüm Türkiye’ymiş.
İşte Erdoğan hiç değilse bu konudaki vaadini tuttu ve 285’i tutturdu.
Gelelim şimdi bu 285’in ne olduğuna.
HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün Meclis’teki konuşmasından öğreniyoruz ki bu 285 "Türkiye’nin cezaevi katsayısı"ymış.
Yani Türkiye’de her 100 bin yurttaşa karşılık 285 yurttaş cezaevindeymiş.
"Bir ölçü olması için" başka ülkelerle de karşılaştırıyor Kürkçü:
"Bir ölçü olması için, Finlandiya’da bu 57. Türkiye’den daha beter durumda Rusya var ama şaşıracağınızı düşünüyorum, medeniyet götürmek için ordular seferber ettiğimiz Suriye’de ve Irak’ta durum çok daha iyi. Suriye’de bu katsayı 60, Irak’ta 123."
Gerçekten de kısa bir tarihsel süreç perspektifinden bakınca Türkiye’de cezaevleri ile ilgili veriler baş döndürücü.
AKP, 2002 sonunda iktidara gelmeden önce son olarak "Rahşan affı" çıkmıştı ve cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 50 binin altına inmişti.
Kürkçü’nün verdiği sayılarla sürdürünce karşımıza çok vahim bir tablo çıkıyor.
2011’de tutuklu ve hükümlü sayısı 128 bin 604.
2017 yılı sonu itibariyle bu sayı neredeyse iki kat artarak 228 bin 993’e fırlıyor.
Karşı karşıya kaldığımız tablonun ürküntü verici yanını dile getiriyor Kürkçü:
"Türkiye nüfusu 2011 ile 2017 yılları arasında yüzde 10 kadar artmış, cezaevi mevcudu yüzde 100 kadar artmışsa zaten saçma sapan bir durumla karşı karşıyayız demektir."
Elbette tutuklu ve hükümlü sayısının artışının yol açtığı başka bir facia da var.
"2017 yılı sonu itibariyle 228 bin 993 tutuklu ve hükümlü var" diyor Kürkçü "Cezaevlerinin yatak kapasitesi 208 bin 830. Yani 20 bin tutuklu ve hükümlünün yatacağı yeri yok. Belli ki başkasının yatağında yatıyor. Aslında yatakları olanlar da üçer kişi için yapılmış odalarda, hücrelerde, koğuşlarda sekiz, 10, 12 kişi kalıyorlar."
Kürkçü’nün bu aktardıklarına ek veriler de var elbette.
2017 itibarıyla Türkiye’de denetimli serbestlik nedeniyle belli periyotlarda gidip resmi makamlara imza verenlerin, yurtdışı çıkış yasağı konulanların toplam sayısı da 350 binin üzerinde.
Belli ki bunların büyük bölümü de tutuklanacaktı ancak cezaevinde "tutuklu ve hükümlü fazlalığı" nedeniyle "denetimli serbestlik"le yırtmışlar.
Yoksa 285 olan "Türkiye’nin cezaevi katsayısı" çoktan 400’leri, 500’leri aşacakmış.
Bu verilere bir de cezaevlerinde 402’si ağır olmak üzere 1054 hasta tutuklu ve hükümlü olduğunu, 700 çocuğun da anneleriyle birlikte cezaevinde büyüdüğünü ekleyelim.
Gelelim bu tablo içersinde HDP-DBP çizgisinin payına düşen "siyasi soykırım"a.
HDP Bilgi İşlem Merkezi’nin verilerine göre 2015 Temmuz’undan bu güne gözaltına alınan HDP üyesinin sayısı tamı tamına 11 bin 631.
Bunlardan 3 bin 382’si tutuklanmış.
Bu verilere göre HDP’nin üye sayısının 37 bin 551 üyesi olduğu göz önüne alınırsa her üç parti üyesinden biri, hatta daha fazlası gözaltına alınmış. Yaklaşık 10 üyesinden biri de tutuklanmış.
Yine Temmuz 2015’ten bu yana 43 HDP il eş başkanı, 101 HDP ilçe eş başkanı tutuklanmış.
Elbette HDP’nin Eş Genel Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ’ın, dokuz milletvekilinin tutuklu olduğunu söylemeye bile gerek yok.
HDP’nin bileşeni olan DBP’nin de durumu farklı değil.
Aynı tarihler arasında kesin olmayan verilere göre tutuklanan DBP’li yönetici ve üye sayısı beş bin dolayında.
Zaten DBP’nin Eş Genel Başkanları Mehmet Aslan ile Sebahat Tuncel de halen tutuklu.
DBP’nin 102 belediyesinden 94’üne kayyum atanmış durumda. 55 belediye eş başkanı halen tutuklu.
İşte bu tablonun var olduğu Türkiye üzerine dünkü Washington Post Gazetesi’nde yayınlanan başyazı pek yenilir, yutulur cinsten değildi.
"Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimi altında bir tweet suça, sorunlu bir demokrasi de diktatörlüğe dönüşüyor. Yavaş yavaş ama durdurulamaz biçimde aydınlanmış ılımlılığın bir örneği olan ülke, Erdoğan tarafından kasvetli totaliter bir hapishaneye dönüştürülüyor."
AKP iktidarındaki Türkiye’nin; içine yüzlerce küçük kapalı cezaevi kurulmuş koskocaman bir "yarı açık" cezaevine çevrildiği artık dünyadan gizlenemiyor