Ali Duran Topuz

Ali Duran Topuz

Uçan tekmedeki imkanlar

Zor bir seçim. Çantada keklik yok kimse için. Akşener’in tekmesinin getirdiği en önemli imkan da bu esasen: Sahte kazançlar yerine gerçek kayıpların yeğ olduğu bir mücadele herkesi bekliyor.

Akşener tekmesinde çok imkanlar var dedik, oradan devam edelim. Önce, tekmenin yol açtığı ilk kaygıyı dümdüz soralım.

Akşener tekmesi zannedildiği gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yeni bir imkân mı sunuyor? Ya da şöyle: Akşener’in tekmesi Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimalini sona mı erdiriyor?

Tekmenin sahibinin hesabının buna dayandığı, en azından bu korkuya yol açmayı hedeflediği pek şüphe götürmez lakin cevap vermeden önce “tekme sonrası” beliren manzarayı kısaca tarif etmekte fayda var:

Mustafa Destici’nin bile gördüğü gibi tekme, AK Parti, MHP ve BBP ittifakını, İYİ Parti’nin katılımıyla güçlendirme potansiyeli taşıyor. “Akşener’in tekmesi altılı masayı bitirdi” türü yorumlara kin ve nefretle çemkiren gazeteci görünümlü bir ulusalcı trolün hemen ortaya atılmasını da hesaba katarsak, mevcut iktidar blokunu oluşturan dinci/ırkçı/ulusalcı Erdoğanist koalisyona karşılık, CHP ve masada kalan dört ortağı bir yanda, Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği öte yanda görünüşte üçlü bir anti-Erdoğanist koalisyon ihtimali belirdi. Yani Kılıçdaroğlu, kazanabilmek için beşli masanın yanı sıra iki sol/sosyalist blok ile işbirliği imkanına sahip.

“SOFRAYI BÜYÜTMEK”

Akşener’in çıkışının hemen ardından Kılıçdaroğlu’nun “sofrayı büyütmek”ten bahsetmesi, beşli masa dışındaki iki ittifak blokuyla diyalog arzusunun mecazi ifadesiydi. Siyasetçi/bürkorat/sermayedar üçlüsünün Erdoğanist kurtlar sofrasına karşılık, adalet ve hukuk arzulayan, dışlanan, ezilen, lokmaya muhtaç edilen, “millet”in dışında var sayılanların sofrası. Nemrut sofrasına karşılık Halil İbrahim sofrası.

Peki, romantik ve lirik ifadeleri bırakırsak, bu ikinci sofranın birinciye karşı şansı nedir? Akşener’in hamlesi, ikinci sofranın bir şansı olmadığı fikrine dayanıyor, yani bir tür şantaja. İlk sofradaki kurtlar için bütün hesaplar, devletin ve sermayenin büyük gücünün, ekonomideki yokluk/yoksulluk gerçeğini, deprem ve sonrasındaki ölümler/çadırsızlık/susuzluk/kimsesizlik manzaralarını örterek, vatan millet nutukları eşliğinde iç savaş düzeneğini işleterek sonuç alacağı üstüne kurulu. İkinci sofra, yardımlaşma, dayanışma, hukuka ve adalete inanç eşliğinde direnmenin öyküsüyle yol alma mecburiyetinde. Bu iki blokun mücadelesi elbette sandıkta sayılara dökülecek ve bugün itibarıyla “sayılar”ın gösterdiği şey Akşener’e uçan tekme atma cüretini veren şey: Reis yüzde 35’lerde, Börteçine yüzde 5’lerde, Asena yüzde 15’lerde eder yüzde 55. CHP-HDP ve kalanlar toplasa toplasa yüzde 45 toplar. Parlak görünmüyor sanki.

EVDEKİ HESAP, ÇARŞIDAKİ HESAP

Bu eldeki hesap, yani evdeki hesap. Siyaset çarşısındaki hesapla uyuşur mu? Cevap sandığın kurulduğu güne kadar neler olup biteceğinde yatıyor, sandıktan önce de bilmek zor. Evdeki hesabın çarşıdaki hesaba uymadığı “atalar sözü” diye durduk yere umutlanacak değiliz fakat evdeki hesabı bozacak imkanlar da hiç az değil. Bu imkanlardan ilki, bizzat tekmeden neşet ediyor: Kurtlar sofrasının kapalı kapılar ardındaki hesapların attırdığı tekme, sandık kurulmadan yüzde 15’i nereden almış? Anketlerde yüksek görünüyor! Anketler yetse seçim gerekmezdi, anket fetişizmi sözüne güvenilir muhalefet üyesi iken çıkan sonuçların iktidar muhitlerine iltica edince korunacağına dair güvenceyi vermez. Sular durgunken, ekonomi tıkırındayken, ortada facialar yokken anketlere az biraz güvenme imkanı olsa bile lokmanın her gün azaldığı, deprem faciasının perişan ettiği yüzbinlerce insanın derdine derman olunmadığı zamanlarda anketler sadece mutlu geçmiş zamanların kalıntısını gösterir. Deprem faciasında gördüğümüz dayanışma, yardımlaşma, birbirinin kaderiyle yakından ilgilenme, derdiyle dertlenme çabası “tekme”nin hesaba katmadığı imkanlardan birini oluşturuyor. Buna karşılık kurtlar sofrasının imkanı ne: Kendine zimmetlediği medya ile her gün pembe hayaller satmak, kurtulan bir kişinin sevincini kaybettiğimiz binlerce kişinin üzüntü ve yasının yerine geçirmeye çalışmak ve işte “beşli çete”nin atası, Yüce Divanlık müteahhitlerden birini partisiyle birlikte saflarına katmak.

“KÜÇÜK” DEYİP GEÇME

Akşener’in muhayyel yüzde 15 üstü oyu, HDP’nin gerçek yüzde 10 üstü oyundan daha üstün değil; ilki sadece anketlere dayanıyor, ikinci ise sandıkta defalarca sınanmış oy. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oylarını küçümseme İYİ Parti’nin gerçekçi hesaplarına değil, ideolojik kaygılarına yaslamıyordu esasen.

Küçümsenmeyecek bir blok daha var ki Akşener’in kurmaylarının feveranının altında onlar da var: Sosyalist Güç Birliği. Kemal beyin TİP ve Sol Parti ziyaretinin yarattığı infaialin altında bu yatıyordu malum. Depremde sahaya koşan ve hala oralarda çalışan TİP, Sol Parti ve TKP gibi “küçük” partiler, “bir oyun bile büyük önem taşıdığı” bir seçimde sadece iktidar bloku ve kendisini doğuştan iktidar sahibi sayan İYİ Parti türünden “kutsal sermaye” bekçileri için küçümsenebilir. Esasen Akşener ve kurmaylarının yaptığı, bu “küçük” partilerin eleştirilerinin ne kadar haklı ve yerinde olduğunu kanıtlamaktan ibaret.

Akşener’in CHP’yi içerden tahrip planı tutmamışsa, iki ünlü belediye başkanı bu oyuna girmemişse, Kılıçadoğlu kurtlar sofrasına karşılık “Halil İbrahim sofrası”nı kurmuşsa, geriye kalan tek şey seçime kadarki süreçte iki cephenin karşılaşmasında anketlere, sayılara boyun eğmeden mücadeleye girişmektir. İyi Parti’nin hıncının her fırsatta yöneldiği HDP’nin Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, sükunet ve vakar içinde “Demokrasi güçlerinin uzlaşacağı aday” umudunu dile getirirken Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bu mücadeleye hazır olduğunu ortaya koydu. Demokrasi güçleri bu ittifaktan ibaret değil, “Sofra büyümeli” derken Kılıçdaroğlu bunu bilerek konuşuyordu.

Zor bir seçim. Çantada keklik yok kimse için. Akşener’in tekmesinin getirdiği en önemli imkan da bu esasen: Sahte kazançlar yerine gerçek kayıpların yeğ olduğu bir mücadele herkesi bekliyor. Bürokrasi/Siyaset/Sermaye çetelerinin yokluğu, yoksulluğu kader belletmeye yeminli hırslarına karşı demokrasinin dayanışmayı, direnmeyi, mücadeleyi esas alan güçlerinin mücadelesi. Buyrun sofraya, hangisine isterseniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ali Duran Topuz Arşivi