Ya adalet ya çöküş

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, suç makinesi Yunus Emre Geçti’yi çöp poşetine sarıp hayvan taşıma aracına koyarak memleketin itibarını koruyabileceğini düşünüyorsa yanılıyor.

Türkiye’de mafya grupları yakın tarihin en büyük meşruiyetini yaşıyorlar. Başta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere siyasetin en tepesi tarafından koruma altındalar.

Saray bürokrasisinde ortakları var. Emniyet teşkilatı büyük oranda suç örgütleri tarafından kuşatılmış durumda. Yüksek yargıda, askeriyede, mahkemelerde, savcılıklarda çete mensubu üyeler cirit atıyor. Tahliyenin ve beraatin fiyat tarifesi var. Devlet bürokrasisi en tepesinden tapu müdürlüğüne kadar suç örgütleriyle ortak çalışıyor.

Çakarlı makam araçları ve polis korumalarıyla gezen mafya liderlerinin elemanları sokaklarda birbirleriyle çatışıyor. Memleketin her mahallesinde irili ufaklı bir çete var artık.

Ülkedeki suç istatistikleri tavan yapmış durumda. Türkiye, dünyanın uyuşturucu transfer merkezi olmuş. Ülkede Başbakanlık yapmış olan Binali Yıldırım ve oğlunun bu işin merkezinde olduğu iddiaları çok güçlü.

Ekonomik çöküşün de etkisiyle uyuşturucu madde bağımlılığı riski tüm gençlerin kabusu olmuş durumda. Şiddet ve öfke sarmalında savunmasız kalmış çocukları koruyabilecek hiçbir mekanizma yok. İnsan kaçakçılığı, kadın ve çocukların köle olarak satışı, organ ticareti gibi katalog suçlarda dünya beşincisi, Avrupa birincisiyiz.

Dünyada Kırmızı Bülten ile aranan pek çok uluslararası çete lideri parayı bastırıp TC pasaportu satın aldı. Türkiye dünyanın en tehlikeli ülkelerinden birine dönüştü.

Gençler işsiz. Üniversite diplomasının kıymeti kalmadı. Geçerli bir mesleği veya imkanı olan on binlerce genç ülkeyi terk etti. Artık hiçbir batılı ülke Türkiye vatandaşlarına vize vermiyor.

Asgari ücret açlık sınırının çok altında. Emek ile para kazanmanın enayilik sayıldığı, çökmenin, çalmanın, hırsızlığın, uğursuzluğun geçer akçe sayıldığı bir dönemdeyiz. Dilan Polat, yeni neslin rol modeli oldu.

Aile içi şiddet, taciz, tecavüz, cinayet vakaları zirve yaptı. Sokaklarda, okullarda, karakollarda, hastanelerde, otobüslerde, trafikte her yerde dayak ve şiddet var. Dünyanın en mutsuz insanlarının yaşadığı ülkeyiz.

Fikir özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, gösteri özgürlüğü zincire vuruldu. Sosyal medya paylaşımları sebebiyle her hafta onlarca genç gözaltına alınıyor. Mezuniyet törenlerinde açılan bir pankart veya atılan bir slogan ile mezunların tahsil hayatı yakılıyor, fişleniyor, işsiz ve aç bırakılıyor.

Festivaller, tiyatrolar, filmler, diziler, kitaplar, şarkılar devletin sopası altında üretiliyor. AKP veya MHP’yi rahatsız eden her etkinliğe ya polisin ya da ülkücülerin müdahalesi oluyor. Gençler ya tarikat ya Ülkü Ocakları ya da başka bir çete üyesi olurlarsa koruma sağlayabileceklerine inanıyor.

Ümraniye'de genç polis memuru Şeyda Yılmaz'ı öldürmekten tutuklanan ve 26 suç dosyası olduğu belirlenen 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti’nin hikayesini Halk TV’den İsmail Saymaz anlatmış:

Ümraniye'deki örnek istisnai bir örnek değil. Bakın Sinan Ateş cinayetindeki tetikçi Eray Özyağcı tam olarak bu profil. 12-13 yaşında kapkaçla gaspa girmiş. Beşin üzerinde kapkaç dosyası var. Hep aynı gruplar kapkaç suçlarına karışmış. Tabi bunun bir de yan suçları var. Alıkoyma yaralama gibi.Yeni nesil bir suç ağı ile karşı karşıyayız. İstanbul, İzmir, Ankara ve Adana'nın kenar mahallelerinde uyuşturucu, kapkaç, haraç etrafında yetişmiş gruplar. Bu kişinin grubunun adının 'Piton 82' olduğu iddia ediliyor. Belli ki bu yeni bir grup. Zamanla bir üst klana katılacak. Şimdilik bunlar üst grupların taşeron işlerini görüyorlar.

Neredeyse her gün bir benzerini yaşadığımız bu korkunç tablonun sorumlusu kimdir?

Memleketin birkaç jenerasyon çocuğunu sakatlayan bu berbat düzeni kimler, neden kurdu?

Karakolda polis tokatlayıp internetten paylaşan bu çete mensuplarını kimler besliyor? Bu çeteler hangi işler için kullanıyor? Asayişi sağlayacak gerçekçi yöntemler nelerdir? Polis intiharları neden bu kadar çoğaldı? Emniyet içi kavgaların mafya grupları ile ilgisi nedir?

Devletin üniformasını, mührünü, hükmünü, mühimmatını çete liderlerine kimler peşkeş çekti?

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, suç makinesi Yunus Emre Geçti’yi çöp poşetine sarıp hayvan taşıma aracına koyarak memleketin itibarını koruyabileceğini düşünüyorsa yanılıyor.

Yerine geçtiği Süleyman Soylu başta olmak üzere ülkenin gençlerinin geleceğini karartan siyasetçilere, koruma ve çakarlı araç tahsis ettikleri çete liderlerine ve onların devletteki uzantılarına itibar verilmiş bir sistemde çöp poşeti neyi örtebilir?

Bataklığın kaynağı sır değil neticede…


Hayko Bağdat kimdir?

1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. Esayan ve Mkhitaryan Ermeni okullarında eğitim aldıktan sonra, 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002 yılında Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007 yılında katledilen gazeteci Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’de Türkiye’nin bir çok şehrinde seyirci ile buluştuktan sonra, tüm dünyaya yayılan turneleri ile beğeni topladı. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteciliğe ve üretmeye devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayko Bağdat Arşivi