Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Ya miting meydanlarında ya da hapishane hücrelerinde buluşacaklar!

Demirtaş’ın, HDP’lilerin tutuklanması Erdoğan’ı kesmedi. CHP ile HDP’nin miting meydanlarında buluşmasından korkan Erdoğan, Demirtaş’la Kılıçdaroğlu’nu cezaevinde buluşturmak istiyor.

Emniyete ifade vermeye gitmişti.

Önüne iki polisin güçlükle taşıdığı beş klasör koydular.

Bunlar 2009-2013 yılları arasında hakkında yapılan takip ve dinlemelermiş.

Yaklaşık 15 gün önce emniyette ifade veren Evrensel Yazarı Yusuf Karataş aynı gün kendisini savcılıkta, ardından tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimliği’nde, günün finalinde de Diyarbakır Cezaevi’nde bulmuştu.

İçeriden gönderdiği son yazısında akla gelen ilk soruyu dile getiriyordu Karataş:

"Bu takip ve dinlemeler neden 2013’te birden kesilmiş? Aslında bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. 2013, 11 yıl boyunca iktidarı paylaşan cemaat (FETÖ)-Erdoğan arasında artık kılıçların çekildiği tarihti. 2013’te cemaatçi emniyet ve yargı mensuplarının tasfiyesi başlayınca, dosyamız da rafa kalkmış. (...) İktidar müflis Yahudi misali eski defterleri karıştırmaya başladı, derken dosyamız da raftan indirildi."

Aslında Karataş’ın anlattığı bu süreç, bugünlerde giderek yoğunlaşmaya başladı.

2011’de, 2012’de katıldıkları toplantılardan, yaptıkları konuşmalardan dolayı çok sayıda insan gözaltına alınmaya, hatta tutuklanmaya başlandı.

Karataş tutuklandıktan sonra anında iddianamesi hazırlanıp mahkemeye sunuldu.

Görünen şuydu; muhtemelen bugün büyük çoğunluğu "FETÖ"den tutuklu polisler dinleme ve takip yapmış, fezlekenin gönderildiği yine büyük bir olasılıkla bugün cezaevinde olan "FETÖ"cü savcı iddianameyi hazırlamış, AKP de dört yıl sonra bunu raftan indirtip Karataş’ı tutuklatmış.

Anlayacağınız "FETÖ"cü polisler ve savcılar cezaevinde ama "fikirleri" AKP şahsında hala iktidarda... Aynen 1980 darbesinden sonra Alpaslan Türkeş’in söylediği gibi...

İddianameye göre çok "suçu" var Karataş’ın.

KCK tutuklamalarını protesto etmek, Roboski Katliamını kınamak, DTK’nın yaptığı Emek Çalıştayı’nın örgütlenmesinde görev almak, Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı’nın düzenleme komitesinde yer almak...

Ama Karataş’ın iddianamesinde çok ilginç bir isim var; Cumhuriyet’in halen tutuklu olan yazarı ve yayın danışmanı Kadri Gürsel...

"Peki Kadri Gürsel iddianameme nasıl girdi?" diye sorup yanıtını da veriyor:

"...2013’te Kadri Gürsel, o gün kendilerini hala devletin sahibi sanan ulusalcı-laik kesimlere seslenen yazılar yazmıştı. Bu yazılar da özetle ulusalcı-laik kesimlere devletin artık el değiştirdiğini ve Kürt hareketi başta olmak üzere demokrasi güçleri ile ittifak yapmazlarsa yeni rejimin kendilerine hiçbir yaşam alanı bırakmayacağını söylüyordu-ki bugün haksız olmadığını yaşayarak gördük. Biz de bu yazıları önemsemiş ve hatta Evrensel’deki yazılarda tartışma konusu yapmıştık. İşte bir DTK toplantısında Kadri Gürsel’in yazılarının önemine dikkat çekmiş ve kurulmakta olan yeni rejime karşı en geniş halk kesimlerinin bir araya getirilmesinin gerekliliğini belirtmiştik. Bu konuşma iddianamede halkı isyana teşvik ederek kaos yaratmaya çalışmak ‘suçu’ olarak yer aldı. Yani Cumhuriyet davasının ilk duruşmasında Kadri Gürsel’in neden bırakılmadığını soranlar bir kez daha düşünsünler. Kadri Gürsel’in suçu başka iddianamelere girecek kadar büyük!"

İşte zurnanın "zırt" dediği yer tam da burası.

AKP iktidarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yandaş medyasına kadar CHP’ye, özellikle lideri Kılıçdaroğlu’na bugünlerde vermek istediği mesaj çok açık; "HDP’ye yaklaştıkça, cezaevine de yaklaşırsın ve HDP ile ancak aynı hücrede bir araya gelirsin."

Öyle açık veriyor ki AKP sözcüleri bu mesajı...

Kılıçdaroğlu’nun, Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasından sonra yaptığı Adalet Yürüyüşü’ne HDP de destek vermişti.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü AKP’yi korkutacak kadar büyük bir mitingle bittikten sonra tehdit eder gibi konuşmuştu:

"Yargı seni de alırsa şaşırma Kılıçdaroğlu."

HDP’nin Diyarbakır’dan başlattığı, İstanbul’da devam ettirdiği, bugünlerde de Van’da tuttuğu Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne CHP örgütlerinin, milletvekillerinin katılımını gördükçe Erdoğan’ı korkutacak fotoğraf daha da netleşiyordu.

Hele bu ay sonuna doğru CHP’nin Çanakkale’de yapacağı Adalet Kurultayı’na HDP’nin destek vereceğini açıklaması, Erdoğan’ın korkularını hepten büyüttü.

Son günlerde kent kent dolaşarak yapılacak "Başkanlık seçimi"nde yüzde 50 oy almanın ne kadar zor olduğunu anlatan Erdoğan, özellikle Kılıçdaroğlu’na yönelik tehditlerini daha da arttırdı.

Önceki gün Trabzon’da "Terör örgütleri ile ilişkileri sebebi ile yargılanan kişileri desteklemek için yürürken teröristlerle kol kola yürümedin mi?" diye soran Erdoğan konuşmasının devamında aslında Kılıçdaroğlu’nun nasıl bir kumpasla tutuklanacağını da sanki ağzından kaçırıyordu:

"Bu zatın karın ağrısı başka. MİT TIR’ları davası ile ilgili suçu sebebiyle cezaevine giren milletvekilinin durumu kendisini rahatsız ediyor. Sorun bir milletvekilinin hapiste olması değil, sonuç bu işin ucunun nereye varacağını biliyor olmasıdır. Yargı soruşturmayı genişlettikçe bunlarda korku artıyor. Çünkü kabahatlerinin farkındalar. Bunlar hesabını verecekler."

Görünen o ki Erdoğan, Kılıçdaroğlu hakkındaki "iddianame"yi yazmış.

Elbette Erdoğan böyle bir süreci işaret eder de yandaşları durur mu? Hemen durumdan vazife çıkartıp Erdoğan’ın yazdığı senaryoya destek atarlar.

Yandaş medya başlar "FETÖ’cülerin aslında MİT TIR’ları belgelerini Kılıçdaroğlu’na verdiğini, Berberoğlu’nun aracı olarak Can Dündar’a götürdüğünü" yazmaya. Hatta yazdıkları, çizdikleri, söyledikleri, Berberoğlu’na gönderilen bir mesaja dönüşür:

"Kılıçdaroğlu’nu ihbar et, hapisten kurtul!"

Yandaş medya manşet manşet Kılıçdaroğlu’na "terör işbirlikçisi olma" suçlamasıyla vurur:

"Terörle ortak cephe"

Elbette Doğu Perinçek de durumdan vazife çıkartacak işareti almıştır.

"Adalet yürüyüşü CHP tabanını ve bizim gibi aydınları PKK’yla kol kola girmeye ve birlikte hükümet kurmaya alıştırma yürüyüşü."

Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’yla ilgili "terörle işbirliği" tezleri geçtiğimiz günlerde Aydınlık’ta başyazıya dönüşür:

"Adalet yürüyüşündeki kucaklaşmanın ardından CHP heyeti HDP eylemine destek ziyaretinde bulundu. Sonra da ‘çözüm süreci’ çağrısı yapıldı. Sırtını Kandil’e dayadıkları dönemde tehditler savuran ama hendekler kapatılınca yapayalnız kalan HDP, CHP’nin uzattığı eli hemen tuttu ve cesaret aşısını alır almaz miting yapma kararı aldı."

Bütün bu gelişmeler, söylenenler, yazılanlar da gösteriyor ki, CHP muhalefetinin Kürtlerle, HDP’yle buluşmasından korkan Erdoğan ve destekçileri okun sivri ucunu Kılıçdaroğlu’na yöneltti.

Bu aşamada bir tehdit var Kılıçdaroğlu’na; "HDP’yle yakınlaşırsan kendini cezaevinde bulursun."

Bir de planı var AKP’nin; CHP ile Kürtlerin, HDP’nin bir araya gelip muhalif bir güç oluşturmasını engellemek için Kılıçdaroğlu’nu da cezaevine tıkmak.

Çünkü Erdoğan, son günlerdeki konuşmalarından da anlaşılacağı üzere, önümüzdeki başkanlık seçimlerinin ilk turunda yüzde 50’yi tutturamamaktan, hele hele ikinci turda bütün muhalefetin bir aday etrafında toplanması durumunda seçimi kaybetmekten çok korkuyor.

Bunun için başkanlık seçimlerine HDP’den, Demirtaş’tan sonra; CHP’yi, özellikle de Kılıçdaroğlu’nu tasfiye ederek gitmek istiyor.

Bu niyet ayan beyan ortada.

Erdoğan’ın istediği muhalefet tipi MHP gibi içi boşalmış ve AKP’ye teslim olmuş bir sağ parti ile Vatan gibi "sahte bir sol" bir parti.

En büyük korkusu; CHP’den HDP’ye, Akşener’in kuracağı yeni partiye kadar geniş bir yelpazede tüm muhalefetin "Erdoğan’dan kurtulmak" bağlamında bir araya gelmesi.

Bu karanlık oyunu bozacak en büyük güç de elbette Erdoğan’ın kabusu olacak; CHP’den HDP’ye kadar bütün muhalefetin adalet, özgürlük ve demokrasi talebiyle bir araya gelmesi.

AKP muhalefeti tam bir "ya devlet başa, ya kuzgun leşe" yol ayrımında.

Ya miting meydanlarında ya da hapishane hücrelerinde buluşacaklar.

İşte şu anda cezaevinde olan Kadri Gürsel’le Selahattin Demirtaş’ın Kemal Kılıçdaroğlu’yla yollarının kesişeceği kritik nokta tam da burası!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi