Camdan evi vardı, komşusunun evini taşladı!

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu Rus atasözünü dinlemedi ve geçmişteki ‘suç ortaklarını’ dolandırıcılıkla suçladı. Belli ki muhafazakâr cenahta siyaset sahnesini çok sıcak günler bekliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan kibrine yenilip büyük bir hata yaptı; kendisini çok yakından tanıyan eski yol arkadaşları, şimdiki rakiplerinin kurduğu tuzağa düştü.

Erdoğan’ı çok yakından tanıyordu Ömer Dinçer. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından beri Erdoğan’ın yanındaydı. Başbakanlık Baş Müşavirliğini, Başbakanlık Müsteşarlığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Milli Eğitim bakanlıklarını yapmıştı.

Şu anda da Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanıydı.

Ahmet Davutoğlu, bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün danışmanlığını, ardından şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dışişleri Bakanlığını, Başbakanlığını yapmıştı.

Aynı zamanda bugünlerde siyasi tartışmaların odağında olan Şehir Üniversitesi’nin de kurucularındı.

Davutoğlu’nun başbakanlığı sırasında Şehir Üniversitesi’ne verilen Tekel’in eski arazisi üzerinden Halk Bankası’ndan kredi alınmıştı.

Çok değerli bu arazinin tapusu üniversiteye bedelsiz olarak verilmişti. Bu kararı alan Özelleştirme Yüksek Kurulu’nda Başbakan Davutoğlu’nun, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin imzası vardı.

Ancak üniversite Halk Bankası’ndan aldığı kredinin taksitlerini ödeyemedi. Bunun üzerine mal varlıklarına el konuldu.

Elbette arazinin üniversiteye devrinden, kamu bankasının kredi vermesinden bu yana siyasette çok şey değişmişti.

O kurulda bulunanlardan Davutoğlu, Babacan ve Şimşek, Erdoğan’la yollarını ayırmışlardı.

Davutoğlu ve Babacan ayrı ayrı parti kuruyorlardı. Nitekim dün Davutoğlu partisinin kuruluş bildirgesini İçişleri Bakanlığı’na verdi.

Babacan’ın da bu ay sonu ya da önümüzdeki ayın başında partisini kurması bekleniyor.

İşte böyle bir süreçte Şehir Üniversitesi’nde yaşanan kriz giderek büyüdü. Üniversite cenahından gelen açıklamalar, yaşanan sorunların ekonomik temelli olmaktan çok siyasal olduğu yolundaydı.

Aslında bu sürecin içersinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı "mindere çekmek" de vardı.

Çünkü hem üniversitenin kuruculardan Davutoğlu hem de üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Dinçer yıllarca birlikte çalıştıkları Erdoğan’ı çok iyi tanıyorlardı ve kendisini tutamayıp önüne uzatılan mindere bir hamlede çıkacağını gayet net görmüşlerdi.

Bekledikleri gibi de oldu. Erdoğan, dün partisini kuran Davutoğlu’nu "Halk Bankası’nı dolandırmakla" suçladı. Davutoğlu’yla da sınırlı kalmadı:

"Öksüz, yetimin hakkını kalkıp kurdukları üniversiteye tapu devri yapmak suretiyle, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun başkan sıfatıyla bunu sağlıyor. Peki bu nasıl doğruluk? Peki yanında kim var? Yine bir başka isim o da Sayın Babacan var. Onun da imzası var bu işin altında. Başka kim var? Mehmet Şimşek var. Başka kim var? O zaman Ulaştırma Bakanı olarak Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun içinde olan Feridun Bilgin var. Hani bunlar dürüsttü ya…"

Aslında Erdoğan’ın konuşmasının bu bölümü AKP açısından başka bir tehlikeyi işaret ediyor.

O zaman Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun arsa devri kararında imzası bulunan beş kişinin; başbakanından, yardımcısından eski bakanlarına kadar hiçbiri şu anda Erdoğan’la birlikte politika yapmıyor. Hatta karşısına geçmiş durumdalar. O beş kişilik kuruldan sadece eski bakan Güllüce şu anda AKP’de siyaset yapıyor. Erdoğan da onun adını saymıyor zaten.

Erdoğan’ın AKP’den ayrılıp yeni parti hazırlığı yapanları "Halk Bankası’nı dolandırmakla" suçlamasının zamanlaması da ilginç. 

AKP’li bir heyet hem Babacan’ı destekleyen Abdullah Gül’e hem de Davutoğlu’na gidiyor. Gül’e ne dedikleri kulislere yansımadı ama Davutoğlu’na "Parti kurmayın. Çok yanlışlık oldu ama ülke ağır günlerden geçiyor. AK Parti’yi bölmeyin" diyor.

Ancak AKP’li heyet bu görüşmede Davutoğlu’ndan olumsuz yanıt alıyor.

İşte Erdoğan’ın, partisini dün kuran Davutoğlu’nu ve kuracak olan Babacan’ı "dolandırıcılıkla" suçlaması bu görüşmelerden alınan olumsuz sonucun hemen ardından geliyor.
Saray’ın sözcüleri bu görüşmelerin Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olmadığını iddia ediyor.

Ama Davutoğlu’yla birlikte hareket eden ve bu görüşmede bulunan AKP Ankara eski İl Başkanı Nedim Yamalı çıktığı Fox Ana Haber’de iktidar cephesinin "Erdoğan’ın haberi yoktu" iddiasını yalanlıyor:

"Sayın Davutoğlu, ‘ziyaretten Cumhurbaşkanı’nın bilgisi var mı’ diye sordu. (AKP heyetinde bulunan) Ekrem Erdem ‘bilgisi var’ yanıtını verdi."
Bu tablo Erdoğan’ın düştüğü çaresizliğin bir göstergesiydi ama AKP’nin düştüğü çıkmaz bununla da sınırlı değildi.

Erdoğan’ın "banka dolandırıcılığı" iddiası aslında beklediği bir ortaydı ve bu fırsatı geri çevirmeyip AKP ağlarına topu çiviledi Davutoğlu:

"Madem ki bu ülkeye hizmetten gayrı hiçbir hedef gütmemiş bir başbakana ‘dolandırıcılık’ iftirasında bulunulmuştur, o zaman şu anda görev yapanlar da dahil olmak üzere yaşayan bütün cumhurbaşkanları, başbakanlar, kamu bankalarının bağlı olduğu bakanlar ve Özelleştirme Yüksek Kurulu’nda görev yapmış yetkililerin ve onların birinci ve ikinci derece hısımlarının ve akrabalarının mal varlıklarını ve bu varlıklardaki değişimi, bu kişilerin siyasete girdikleri/devlet görevi üstlendikleri günden bugüne kadar araştırmak ve soruşturmak üzere TBMM’de gerekli komisyonlar oluşturulmalı."

Konunun üzerinin hemen kapatılmak istenmesinden de anlaşılan o ki, aslında Erdoğan kendi kalesine müthiş bir gol atmıştı.

Bu Erdoğan’ın ne kadar sıkıştığını gösteren bir pozisyondu. Erdoğan’la yıllarca "ortaklık" yapmış Davutoğlu bile geçmişteki bütün hatalarına karşın Saray’ın kalesine gol atabilecek güce sahipti. Aslında bu Erdoğan’ın elinin ne kadar zayıfladığını gösteriyordu.

Davutoğlu dün partisini kurdu, arkadan Babacan’ın partisi de geliyor.

Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre Davutoğlu bütün tabanını AKP arazisi üzerine kuruyor. Babacan ise AKP arazisinin yanı sıra diğer partilere doğru da bir açılım hedefliyor.

Erdoğan artık tabanını tutamıyor. Partisindeki bölünmeyi önleyemiyor. "Ağacın kurdu kendi içindedir" hesabı, bu kez Erdoğan’ı eski AKP’liler vurmaya başlıyor.

İşte bu noktada Erdoğan Rus atasözü "Camdan evi olan komşusunun evini taşlamaz"ı unutuyor ve bir zamanlar "yol arkadaşlığı", "suç ortaklığı" yaptıklarını suçlamaya başlıyor.

Belli ki muhafazakâr cenahta siyaset sahnesini çok sıcak günler bekliyor.

Muhaliflere, barıştan, demokrasiden yana olanlara düşen de bu kavgayı çekirdek çitleyerek izlemek değil, Davutoğlu’nun ve Babacan’ın partilerinin AKP’den ne kadar oy eksilteceğine bakmak, iktidar bloğunu zayıflatacak çalışmaları yoğunlaştırmaktır.

Bu saatten sonra Erdoğan iktidarda kalırsa ancak anasından yavrusuna kadar bütün muhalefetin marifetiyle olacaktır.

O zaman da Erdoğan’ın ve yakınlarının mal varlığını araştıracak komisyon TBMM’de değil de ABD Senatosu’nda kurulur. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi