Erdoğan iktidarının Hamidiye’si çıktı!

Çok alamet belirmişti ama eğer ‘Erdoğan iktidarının suyu mu çıktı’ diye soran olursa artık Hamidiye Su üzerinden rahatlıkla yanıt verebilirsiniz; ‘Evet, Erdoğan iktidarının suyu çıktı.’

Saray erkanı bir tarafta, ahali öbür tarafta. Ortada bir çeşme var.

Tahsin Paşa besmeleyle asıyor çeşmenin kitabesini. Padişah Abdülhamit o anın mana ve ehemmiyetine uygun bir cümle kuruyor:

"Allah bu çeşmenin suyundan içenlere sağlık nasip etsin."

Ahali hep beraber "Amin" derken Tahsin paşa padişahı için dua istiyor:

"Bu suyu milletimize armağan eden Sultanımız Abdülhamid Han hazretlerini duasında eksik eylemesin. Allah tüm milletimizi su gibi aziz eylesin.

Tebaasının "Amin"leri arasında Abdülhamid "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek çeşmenin suyunu açınca ortalık "Padişahım Çok Yaşa" diye inler.

Saray’a dönmek üzere yürürlerken Mahmud Paşa, Abdülhamid’e doğru eğilir:

"Allah sizden razı olsun. Sayenizde bu millet uzun yıllar Hamidiye suyundan istifade edecek."

Abdülhamit bu sözleri büyük bir alicenaplıkla karşılar:

"İnşallah istifade ederler hem de sahip çıkarlar."        

Yukarıdaki bu "tarihî" sahne TRT televizyonunda birkaç sezondur gösterimde olan Payitaht Abdülhamid dizisinden. Hamidiye suyunun çeşmeden ilk kez açılışını anlatıyor.

İşte Abdülhamit tarafından ilk defa musluktan akıtılan ve açılışı yapılan Hamidiye Su birkaç gündür Türkiye’de siyasetin gündeminde.

İnanılır gibi değil ama Saray’la muhalifler arasında Hamidiye Su üzerinden büyük bir tartışma ve kampanya yürütülüyor.

Saray iktidarının son numarası bu; bir su markası üzerinden toplumu çatıştırmak.

Başlama vuruşunu Erdoğan iktidarı yaptı. Kültür, Bilim ve Sanayi bakanlıkları, bazı AKP’li belediyeler, bazı kamu kuruluşları, iktidara yakın özel şirketler, üniversiteler, AKP yanlısı bazı vakıflar Hamidiye Su’yunu bırakarak başka sulara yöneldiler.

Çünkü Hamidiye Su, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bir şirkete ait. Belediyeyi CHP kazandığı için "muhalefetin suyu" Erdoğan iktidarı tarafından cezalandırılıyor.

İktidarın muhalefete uyguladığı "düşman hukuku"nun en müptezel hali Hamidiye Su’nun başına gelenler.

Şimdi muhalifler sosyal medyadan Hamidiye Su için kampanya başlatıyorlar. "Hamidiye Su içelim" diyorlar.

Eğer bir ülkede insanları bir kaynak suyu markası üzerinden kutuplaştıran bir yönetim varsa artık o iktidarın "suyu çıkmış" demektir.

Gerçi çok alamet belirmişti ama eğer "Erdoğan iktidarının suyu mu çıktı" diye soran olursa artık Hamidiye Su üzerinden rahatlıkla yanıt verebilirsiniz; "Evet, Erdoğan iktidarının suyu çıktı."

Zaten bütün veriler, anketler, talepler de artık bu iktidarın suyunun iyice çıktığını gösteriyor.

Son dönemde gerek iktidar yanlısı, gerekse bağımsız araştırma kuruluşlarının yaptığı "bugün seçim olsa kime oy verirsiniz" anketlerinde Cumhur İttifakı’nın oyları yüzde 50’nin altında çıkıyor. Hatta yüzde 40’lara doğru her geçen gün iniyor.

Son dönemde Saray dahil pek çok merkez tarafından yaptırılan kamuoyu yoklamalarında AKP’nin oyu yüzde 30’un altında. Bazı çalışmalarda yüzde 25’lere kadar düşüyor.

İşte böyle bir süreçte Erdoğan’a çok yakın isimlerden, hükümette bakanlık, AKP’de milletvekilliği yapmış Faruk Çelik’ten çok ilginç bir öneri geliyor sosyal medya üzerinden:

"Türkiye sosyolojisi ve ekonomisi yüzde 50 artı 1 oy yükünü çekemez. İlk turda yüzde 40 ve üzeri oy alan seçilsin. Yüzde 50+1 formülü Türkiye’yi yorar."

Neden Türkiye’yi yoracağını net biçimde açıklamayan Çelik’in, Erdoğan’dan bağımsız böyle bir öneriyi ortaya atacağına kimse inanmıyor. Zaten görüşü sorulunca Erdoğan da bu öneriye karşı çıkarmış gibi yapıp "istemem, yan cebime koy" der gibiydi.

Ancak "halkı yormamak"tan söz edip nedense bu görevin muhalefette olduğunu söyledi Erdoğan.

Bu noktada Erdoğan iktidarının "suyunun çıktığı" noktayı irdeleyelim.

Birincisi; AKP, Erdoğan’ın ilk turda yüzde 50+1 alarak seçilemeyeceğini biliyor. İlk turda en yüksek oy alan aday olsa da ikinci tura kalacağı kesinleşmiş gibi.

İkincisi; Erdoğan’ın ikinci tura kalması durumunda cumhurbaşkanlığı yarışını kaybedeceğinden kesin emin AKP kurmayları.

Üçüncüsü; Erdoğan genel bir uzlaşmayla, yapılacak anayasa değişikliğinin 400’den fazla oyla TBMM’den geçerek referanduma götürülmeden meselenin çözülmesini istiyor.

Dördüncüsü ve en önemlisi de muhalefetin bu mesele yani yüzde 50+1’in yüzde 40+1’e indirilmesi gündeme geldiği anda tek adam yönetiminin değiştirilmesini, parlamentonun etkinliğinin arttırılmasını tartışmaya açacağı ve anayasa değişikliğinin bu konuları da kapsamasını talep edeceği çok açık.

Bu şartlar altında Erdoğan’ın anayasa değişikliği kabul etmek, mutlak iktidarından ödün vermek yerine oyunu artıracak başka yan yollara sapacağı kesin.

Zaten bunun izleri de ortada. Bir yandan Suriye’nin kuzeyine yapılacak operasyon Erdoğan’ın milliyetçi oyları çekebilmek için bir yöntem olarak bütün riskine rağmen masada duruyor.

İkinci "yan yol" ise muhalefet bloğunu çatlatmak, HDP üzerinden İYİ Parti ve CHP’nin oluşturduğu Millet İttifakı’nı parçalamak, İYİ Parti’yi Cumhur İttifakı’na çekmek.

Hatta Kılıçdardoğlu, BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’a verdiği demeçte Saray’ın, Millet İttifakı’nı bozmak için kendisine bağlı istihbarat örgütlerini bile devreye soktuğunu açıkladı.

Elbette muhalefet ittifakını çatlatmak için yönettiği istihbarat örgütünü devreye sokan Saray’ın kendi içinden çıkacak partilere karşı da MİT’i kullandığını tahmin etmek çok zor değil.

Gelinen nokta itibarıyla bu tabloya bakarak şu gerçeği net biçimde saptayabiliriz; Erdoğan iktidarının Hamidiye’si çıktı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi