Celal Başlangıç
Kürtlere bir ‘örgütlü kötülük’ hikâyesi!
Emine Aslan Aydoğan 65 yaşındaydı.
HDP Kadın Meclisi üyesi olarak yaptığı çalışmalardan dolayı tutuklanmıştı.
8 yıl 7 ay hapis cezası almıştı ve 18 aydır Urfa T Tipi Kapalı Cezaevi’nde yatıyordu.
Yaşadığı sağlık sorunları cezaevi koşullarında daha da artmıştı. Bağırsak, mide, böbrek sorunları yaşıyordu.
Ailesi Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden Cumhurbaşkanlığına, Adalet ve İçişleri bakanlıklarına başvurarak yaşadığı sağlık sorunları dolayısıyla tahliye edilmesini istediler.
Gelen yanıtlarda heyet gönderdiklerini, sağlık durumunu kontrol ettiklerini söylüyorlar, ancak pratikte tek bir adım atmıyordu ilgililer.
Sağlığı artık geri dönülemez duruma gelince Mehmet Akif İnan Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı Emine Aslan Aydoğan.
Bağırsağından, midesinden ve böbreklerinden dört kez ameliyat edildi. Bu haliyle yoğun bakımda yatarken bile iki elinden yatağa kelepçelenmişti, başında da iki asker bekliyordu.
Ailesi, sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilmesi için tekrar başvuruda bulunmak amacıyla raporlarını almak için hastaneye gittiğinde Aydoğan’ın öldüğünü öğrendiler.
Cenazesini almak için tekrar hastaneye gittiklerinde binanın polisler tarafından kuşatılmış olduğunu gördüler.
Cenazeyi mezarlığa götürmek için cenaze arabası verilmedi ailesine. Bir tanıdıklarının kamyonetine koydular Aydoğan’ın cenazesini. Bu sefer de polisler cenazeyi taşımak için getirilen kamyonete zorluk çıkardı. Fotoğrafını çektiler, plakasını aldılar, ehliyet ve ruhsat kontrolü yaptılar.
Aydoğan’ın defnedilmesi için tabut da verilmedi. Ailesi Viranşehir’de cami cami dolaşıp tabut aradı. Zar zor bir tabut buldular.
Cenazeyi aile kabristanına defnetmek için gittikleri Viranşehir Mezarlığı’na polislerin kendilerinden önce gelip tedbir aldığını gördüler.
Polis cenazeye gelen herkese Genel Bilgi Taraması (GBT) yapıyordu.
Cenazenin dini vecibelerini yerine getirmek için çağırılan imam polisler tarafından bir kenara çekildi. Kimlik kontrolü yapıldı. Sonuçta cenaze için gelen imam da mezarlığa sokulmayarak geri gönderildi.
Mezarın kazılması için kepçe bile verilmemişti. Elleriyle kazdılar Aydoğan’ın mezarını. İmam mezarlığa alınmadığı için de cenaze namazı kılınmadan defnettiler cenazelerini.
Aydoğan’ın akrabalarının çoğu Mardin Kızıltepe’deydi. Bu nedenle taziye evini Kızıltepe’de kurmak istediler. Taziye evi kurmak için bir salon kiraladılar. Gittikleri taziye evi polis tarafından basıldı, hazırlık için orada bulunan akrabaları gözaltına alındı.
Başka bir taziye evi kiralamalarına izin verilmeyince, evlerinin önüne kurmak istediler taziye evini. Ancak polis taziye evi kurmalarının yasak olduğunu ve evlerinin önüne de kurdurmayacaklarını bildirdi. (Kaynak: Ömer Akın / Cezaevinde Ölen Aydoğan’ın durumundan Cumhurbaşkanlığı haberdardı / 04.12.2019 / Mezopotamya Ajansı)
Kürtlerin, muhaliflerin, Saray’a biat etmeyenlerin belli ki bu ülkede ne özgürlüğü ne adil yargılanma hakkı ne cezaevinde sağlık hizmetine ulaşma olanağı var.
Eğer cezaevinde ölürse cenaze arabası da, gömülmek için tabut da, dini vecibeleri yerine getirecek imam da, mezarının kazılması için bir kepçe de, ölüsüne taziye evi kurma hakkı da yok.
Erdoğan iktidarı, sadece Kürt ve muhalif politikacılara, yerlerine kayyım atanan yerel yöneticilere, gerçekleri yazan gazetecilere değil, Kürt kentlerindeki futbol takımlarına bile düşman.
Her gittiği deplasman maçında "terörist" muamelesi gören, taraftarlarıyla, yöneticileriyle yabancı sahalarda linçe uğrayan, federasyondan uyduruk suçlamalarla ceza üstüne ceza alan Amedspor bile Erdoğan iktidarının hedefinde.
İkinci Lig Beyaz Grup’ta Diyarbakır’ı temsil eden, meşru bir spor kulübü hakkında bakın Erdoğan iktidarının İçişleri Bakanı neler söyleyebiliyor:
"Kandil’in son derdinin ne olduğunu biliyor musunuz? Söyleyeyim, Amedspor. ‘Aman ne yapın, Amedspor’a oradan buradan ayda 400-500 bin para bulun’ diye bizatihi Cemil Bayık talimat gönderiyor. Terör örgütünün desteklediği bir siyasi parti. Terör örgütünün direkt talimat verdiği bir spor kulübü. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey yapılabilir mi? Cemil Bayık ‘Amedspor’a destek verin’ diye açık açık talimat gönderdi, duymayacak mıyız?"
HDP’yi "terör örgütünün siyasi uzantısı" ilan ettikleri yetmemiş olacak ki, şimdi de Amedspor’u "terör örgütünün sportif uzantısı" ilan ediyor bu iktidarın İçişleri Bakanı.
Sınırları dahilindeki Kürtlerle savaşmak yetmemiş ki Erdoğan iktidarı uzantısı olan cihatçı çetelerle birlikte sınırlarının ötesindeki Kürtlerle de savaşıyor.
Ülke içinde ve dışında "Kürtlere düşman" bir iklim yaratan, Kürtleri sadece Kürt oldukları için kriminalize eden bir iktidar olma anlayışı var karşımızda.
Kürtün dirisine özgürlük, hukuk, adalet, cezaevinde tedavi olma hakkı bile yok.
Kürtün ölüsüne de tabut, cenaze arabası, dini vecibeleri yerine getirecek imam, mezarını kazacak kepçe, taziye evi yok.
Seçme ve seçilme hakkı gasp edilmiş, ana dilde eğitim hakkı olmayan Kürtler’in neredeyse spor yapması, kendi kentinin takımını tutması bile yasaklanacak.
Adalet’ten İçişleri bakanlıklarına, polisten jandarmaya, yargıdan cezaevleri yönetimlerine kadar "örgütlü kötülük" peşinde olan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız.
Tek bir örnek olarak 65 yaşındaki Aydoğan’ın dirisine yaşatılanlar ve ölüsünün başına gelenler bu "örgütlü kötülüğün" artık tavan yapmış bir göstergesi.