Ümit Özdağ’a ne olacak?
Bu ülkenin ulusalcıları, sağcıları, milliyetçileri, muhafazakarları bu devleti tanımıyorlar. Kendi tarihlerini, hatta yakın tarihlerini, hatta kendi dillerini iyi bilmiyor üstelik sevmiyorlar. Kürt, Ermeni, Suriyeli düşmanlığının onları korumaya yeteceğine inanıyorlar.
Selahattin Demirtaş bir avukat. Yıllarca insan hakları savunuculuğu yapmış bir barış insanı. 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinin adayı olarak yüzde 9,76 oy aldı. Partisi HDP, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde, yani Demirtaş'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sarf ettiği "Seni başkan yaptırmayacağız" sloganı ile girdiği seçimde yüzde 13,1 oy alarak 80 milletvekili çıkardı. Bu seçimde, AKP 2002'de iktidara geldiği günden bu yana ilk kez tek başına hükümet kurmayı başaramadı. Demirtaş partisine ve geleneğine mesafeli duran milyonlarca insanın sempatisini ve güvenini kazandı. Dünyanın tanıdığı ve önemsediği bir lider oldu. Geleceğin Türkiye'sinde Demirtaş’ın katkısı büyük olacak.
Yargılandığı mahkemede Demirtaş için “devletin bütünlüğünü bozmaya yardım” suçlamasıyla 20 yıl, “suç işlemeye tahrik etme” suçundan 4 yıl 6 ay, “terör örgütü propagandası” suçundan 2 yıl 6 ay ve “halkı kanunlara uymamaya tahrik” suçundan 1 yıl 6 olmak üzere toplam 42 yıl hapis cezası verildi. Mahkeme başkanı Demirtaş ile ilgili kararı okurken yorulduğunu söyleyerek duruşmaya 5 dakika ara vermişti.
Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016 yılından beri Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor.
Ben bu satırları yazdığım esnada Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ Çağlayan Adliyesinde ifade verecek. Önce Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla gözaltına alınan Özdağ, sonrasında “halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme” iddiasıyla Terörle Mücadele ekiplerince sorgulanmış. Erdoğan için "Hiçbir haçlı seferi Türk milletini deist, ateist, Hıristiyan yapamamıştır. Erdoğan döneminde Türk milletinin geniş kesimleri Allah'la aldatanlardan dolayı dinlerinden soğumaya başladılar ve Erdoğan döneminde deist, ateist oranı yüzde 16'yı aştı” diyen Ümit Özdağ ya tutuklanacak ya da ağır yaptırımlarla serbest bırakılacak.
Başta ulusalcı medya olmak üzere kamuoyunda büyük bir infial var.
İlk defa bir siyasi partinin genel başkanına polis operasyonu yapılmış.
Seçimlere giren ve halkın sevgisini kazanmış bir siyasi lider nasıl emniyete götürülebilirmiş?
Bir önceki dönem milletvekili olan bir siyasetçi nasıl olur da derdest edilebilirmiş?
Milletini ve ülkesini bu kadar seven bir siyasetçi nasıl olur da terörle anılabilir, bu kapsamda sorgulanabilirmiş?
Erdoğan’ın, yargı kurumunu, siyasi rakiplerini yok etmek için araçsallaştırdığını anlamak için daha ne bekliyormuşuz?
Muhalefet etme, eleştiri ve fikir özgürlüğü hakkı elimizden alınıyormuş. Bunun bir adım sonrası felaketmiş.
Gerçekten utanmıyorlar. Gerçekten başlarına gelmeden anlayamıyorlar. Selahattin Demirtaş’tan azılı bir terörist çıkarmayı başaran bu sistemin aparatları olduklarını, üstelik kıymetsiz ve değersiz, her an harcanabilecek birer detay olduklarını, hukukun üstünlüğü ve adaletten başka sığınacak bir kavram olmadığını idrak edemiyorlar.
Bu ülkenin ulusalcıları, sağcıları, milliyetçileri, muhafazakarları bu devleti tanımıyorlar. Kendi tarihlerini, hatta yakın tarihlerini, hatta kendi dillerini iyi bilmiyor üstelik sevmiyorlar. Kürt, Ermeni, Suriyeli düşmanlığının onları korumaya yeteceğine inanıyorlar. Mevcut rejime daha fazla milliyetçi, daha fazla dindar, daha fazla erkek, daha fazla nefret dolu muhalefet etmenin para edeceğini zannediyorlar.
Hak, hukuk, adalet, eşitlik, ifade özgürlüğü, insan hakları ve demokrasi lazım efendiler. Açlığın, hırsızlığın, arsızlığın ve liyakatsizliğin tek ilacı bunlardır.
Selahattin Demirtaş’ı da, Ümit Özdağ’ı da, sizi de beni de ancak bu değerler kurtarır.
Daha fazla ırkçılık değil…