Koca ülke ağzına kadar dolu hapishanelerle, işkence, kötü muamele, kadına şiddet, çıplak arama, on binlerce KHK mağduriyetleri ve yargısız infazlarla anılıyor...
Tabii; Abdülhamid gibi İttihatçıların da Nursi'nin tavsiyelerine kulak kapadığı, Hamidiye Sistemine dair icraatlarından anlaşılıyor.
Bediüzzaman, Kürdlerin Türklerle ittihadının lüzumuna vurgu yaptığı aynı zaman diliminde Kürdlerin Ermenilerle ittifakını da tavsiye etmiştir.
Erzincan üzeri Erzurum'a geçen Bediüzzaman işte tam da burada, Azadî'nin merkezi olarak kabul edilen Erzurum'da başta Cibranlı Halid Bey, Şeyh Said vb. siyasal ve dinî kişiliklerle görüşür.
Bediüzzaman'ın, Şeyh Said ile 13 Şubat 1925 hâdisesinden önce Erzurum'da yüz yüze görüştüklerini biliyoruz.
Bediüzzaman'ı üç-beş mevlütle anma kolaycılığına kaçmak yerine, zengin öğretisiyle, isabetli mücadele yöntemi ve derin tespitleriyle yüzleşerek anlamaya çalışalım.
Bugün de benzerini yaşadığımız gibi; o zaman muhalefette iken doğru istemlere odaklanan İttihatçılar, iktidarı ele geçirdiklerinde zulümleriyle A.Hamid'i aratır oldular.
Bediüzzaman; bırakalım topyekûn bir toplumu savaş yıllarında Ruslara destek çıkan Ermeni fedailerini bile "düşman" olarak kodlamamıştır.
Kamuoyunun merak ettiği başka bir sorunun cevabına daha ulaşmak mümkündür. O da Nursi'nin savaştaki rolünün resmi bir vazifelendirme sonucu olup olmadığı tartışmasıdır.
Bediüzzaman’ın 'adi ve miskin' gibi sıfatları kullanması, yazarın iddia ettiği gibi geleneksel bir sünni veya Kürd kibrini salık vermez.
Yazar Muhammed Salar, 'Bir kişilik bozukluğu bile sayılabilecek Kurdî tabela düşmanlığı yapmak gibi zavallılıklara Kürdler haklı olarak tepki gösterir' dedi.
Başvuruda valilikte gerekli bilgi ve belgelerin bulunmaması halinde Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı'na müzekkere yazılması talep edildi.
Urfa Barosu, başsavcılığa yapılan suç duyurusunun ‘zaman aşımı’ gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlanması üzerine AİHM'e başvurmuştu.
Bugün İslam ülkelerinde Hz. Ali’nin adalet hedefini tutturan, Hz. Hasan’ın barış ve Hz. Hüseyin’in özgürlük buudlu ‘Din’ kaygılarını taşıyan devlet, örgüt ve cemaatler yok...
'Benim param olsa, hüsn-ü rızam (gönül rızası) ile böyle kıymetdar kardeşlerimin her birisini askerlikten kurtarmak için bedel-i nakdiye (bedelli askerlik) bin lira kadar da olsa, verirdim.'
Kudüs’te bulunduğu iddia edilen bir tarih notunda geçen sadece bir isim benzerliği üzerinden Bediüzzaman gibi bir ismi Ermeni Katliamı ile ilişkilendirmek ne bilimseldir ne de etiktir!
Bediüzzaman’a göre küllî sedde örnek olarak, Dünya’nın yedi harikasından biri sayılan tarihî Çin Seddi'ni verebiliriz. Anlaşılan onun inşasına rehberlik eden de Zülkarneyn'dir.
Türk milliyetçiliğinin arka bahçesinde Bediüzzaman nam-ı diğerle Seîdê Kurdî (Said-i Nursi) yer almaz. O’nun milliyetçiliğe değil teşne olduğu, meyilli olma iddiasını bile ispatlayamayız.
Ey Nurcular ey Müslümanlar! Bediüzzaman gibi manayı lafza, hakkı güce, aklı algıya, doğruyu yalana, adaleti zulme tercih edemiyorsanız bari tuttuğunuz oruçlarınızı bozmayın.
Ruslara esir düşmüş büyük bir alim ve şöhretli bir Kürd komutanın anısına hürmeten yardım göndermeye çalışmalarını,'teşkilat üyeliği' olarak nitelemek hiç bilimsel değildir.
Medya ve sivil toplumun görevlerini yerine getirmediğini, muhalefetin manevra kabiliyetinin son derece kısıtlandığını ve yer yer korku duvarına teslim olduğunu görüyoruz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.