Arkadaşlık kutuda saklanan ve arada bir çıkarıp tozunu almak değildir. Arkadaşlık bazen gittikçe gözden kaybolan, bazen her gün tozunu aldığımız bizi tamamlayan şeydir.
Halk arasındaki adı Yaqoyê Yaqan olarak bilinen, cumhuriyet nüfus kaydına göre Yakup Şengezer bu farklı ömrünü yele veren insanlardan biridir.
‘’Topraktaki erozyon belki ağaç dikerek önlenebilirdi ama insandaki erozyon dikilen mezar taşlarıyla önlenemezdi ne yazık ki.
Üç mevsim verdiğini bir baharda sellerle silip süpürerek yatağını temizler. Sayın ki, kıştan geçiyoruz, bir adım sonrası bahar.
Kuşlar inip kalkıyor dallardan. Kandıramıyorum kendimi. Dönüp ‘biri eksik’ diyorum kendime. Bunu bir dal biliyor, bir de ben. Dal beni, ben de dalı kırmadan devam ediyoruz hayata..
Her bir araya geldiğimizde, Kazım’ın elinde gitarı oldukça ondan, ‘Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk’ şarkısını çalmasını isterdim. O da çalardı. Şimdi onu dinliyorum...
Bizim babalarımız, zulmün eleğinden geçmiş hayatlarını kırparak masal yapar, anlatırlar torunlarına. O masallarda zalimler onların babaları, kahramanlar bizim dede ve babalarımızdır.
Hayatın sudan ucuz olduğu zor zamanlarda birbirimize kalmış arkadaşlardık. Bir daha anladım ki, bir devrimin mutfağında asla erkekler olmamalı…
Arin Mirkan ve Paramaz Kızılbaş ve daha nice Kobani direnişçisi seni karşılayıp ‘Hoş geldin Ayşe Deniz’ diyecek ve yaralarına eğilecekler.
Onlarla gece yazılamaya çıktı, mahalleleri bekledi. Kimin ihtiyacı neye varsa, onun için koşturan arkadaşlarımızdan biri oldu.
Fadıl Öztürk'ün açlık grevine dair videolu mesajı
Dersimlilerin çok çok büyük ekseriyeti Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmayı bir intikam boyutuyla ele almaz. Yani Dersimlilerin hak arayışları, husumet içermez.
Adımızı kanla yazsa bile bütün gazeteler, ölüm çaldığında bile kapımızı, yüzümüzde bir tebessümle açacağız kapımızı. Çünkü onlar, ‘Gül açmasın diyecekler’
Atla, Eşekle, meşrulaştırılmaya çalışılan referandum, tabir yerindeyse, topla tüfekle gecenin üçünde değil, oy sayımıyla akşam yapılan bir darbeden başka bir şey değildir.
Filmin sonuna doğru gidiyoruz, az kaldı katilin yakalanmasına, az kaldı kâbusun yerini hayatın almasına. Başlayıp hiç bitmeyen bir film çekilmedi bugüne kadar.
İyi şeylerin limanlarına savaş gemileri yanaşamaz. Uçaklar yolcu taşırlar sadece, değil bomba. Sınırları ve savaş halinde olduğu komşuları yoktur iyi şeylerin. Bölüp paylaştıkça mutluluğu çoğaltan ekmek gibidir. Ne birinin az, ne birinin çok, herkesin bir hakkı vardır; kime ne kadar lazımsa o kadardır iyi şeyler...
Devleti yönetenler bir biçimde değişse de, devletlilerin odamızdaki yerleri hiç değişmiyordu. Sadece duruma göre birini indirip, diğerini asıyorduk. Fadıl...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.