Türkiye’de Kürtlerin ve onlarla beraber hareket edenlerin gücünü yüzdelerle ifade ederek küçümseyenler şapkalarını önlerine koyup düşünmek zorundalar.
‘Herkes kapısının önünü temizlerse...’ deyimindeki ‘kapı’ İstanbul’dur şimdi. O kapı, hangi şehirde yaşarsak yaşayalım her birimizin kapısıdır artık.
'Yeri gelince romantiktir. Üssüne dönen gerillalar, sevişmiş çiftler, dayak yemiş mahkûmlar, teneffüse çıkmış öğrenciler, nöbetten dönmüş askerler sigarasını onunla yakarlar.'
Yüz yılın üstümüzü örttüğü gölgelerden çıkar gibi tek tek evlerimizden çıkıp, alanları dolduruyoruz artık. Hiç az değiliz, zalime yenilgiyi hatırlatacak kadar çoğaldık işte.
Kürt kentlerinde kayyımların hiç de çocukça olmayan birçok icraatı ortaya çıkmışken, onların uygulamalarını görmezden gelir gibi AKP’yi mızıkçılık yapmak deyimine sığdırmak doğru mudur?
Kitap büyük oranda fay hattının doğusunda kalan Devrimci Yol’dan arkadaşlarımızla yapılmış kapsamlı söyleşiler içermektedir.
Şimdi yenilenecek olan İstanbul seçiminde Kürtler hiçbir pazarlığa girmeden, yıllardır bir soygun düzeni kurmuş haramileri postalamak için demokrasiyi besleyecekler.
Onlar sadece biz canlıları öldürmeye gelmemişlerdi Dersim'e.
Bugün açlık grevleri için sokağa dökülen anneler gibi az şey yaşamadı annelerimiz. Kolay büyümüyor çocuklar...
Nisanın iktidarda kalma derdi yoktur, çocuklar gibi… Çünkü o da üstünde rengârenk çiçeklerin olduğu basma entarili bir bahar çocuğudur. Çocuklarla nisanın arasına girmesin cumhuriyetler…
Zalimler, bizim ne kadar iyi yanımız varsa, ondan besleniyorlar. Onların asla beslenemeyeceği bir uyanma hali koyuyorum şuraya.
Üç askerî darbe görmüş, üç çocuğu ve eşini toprağa vermiş bir asker eşi, bir insan hakları savunucusu, devrimci annesi ve bütün tutukluların Leman Teyze’sidir, o.
Dersim şimdi her zamankinden çok dilini, paylaşımcı kültürünü, ziyaretlere indirgenerek yok olmaya itilmiş inanışını arıyor. Sorun onu duyup duymamaktır.
Mesela, Kürtler ve her türden düzen muhalifleri henüz iklim değişikliğinden suçlu sayılıp yargılanmadılar daha...
İyinin güzelin kapısını sonuna kadar kapalı tutan her şey elin tersiyle bir kenara itilmeli. Anlayacağınız korku, kaygı değil, müzik girmeli insanın içine.
Bana sorarsanız Yusuf Cengiz hocamızın zamansız aramızdan ayrılması, eğer varsa tam bir Tanrı cinayetidir...
Bu ülkede Kürt sorununa cevap aranıp bulunmadığı sürece devrimcilerin ayağa kalkması, öne çıkıp bütün muhalefete öncülük etmesi mümkün mü arkadaşlar?
Çivinin çiviyi söktüğü söylenen bir ülkede mutlu değilseniz, homurdanıp durmayın hayatınızın içinde. Bir yolunu bularak sizi bu hâle düşürenleri mutsuz edin derim hepinize.
Doğduğum yere hiç gidemeyeceğimi düşündükçe özlediğim ırmak seslerinin toplamı olur İstanbul. Bob'a göre Kilimanjaro ne ise Perisuyu'nda yosunla süren hayat da odur benim için.
Yaptıklarından utanırlar mı, sıkılır da yüzleri kızarır mı bilmem ama her insan giderken yüzünü de yüzsüzlüğünü de alıp beraberinde götürür gideceği yere.
İnsan yeni bir dünya kurmak için kendinden çıkar yola, çöktüğü dizlerinin üstünde yarattığı yeni bir dille kalkar ayağa.
'Veli’nin bindiği bir atı, yel değirmenlerine saldırırken kullandığı bir mızrağı yoktur, ama düşlerinde yaratığı Mehdi ile toplumun tabularına saldıran hayal gücü vardır.'
Bu tutuklama, Ergin’in il başkanlığı sırasında sistemin yerel elleri tarafından defalarca tehdit edilmesine rağmen geri adım atmamasıyla da ilgilidir.
Bir cezaevinden tahliye olmamız durumunda, bir de cezaevi sonrasında gelip bizleri olmadık yaşlarda, olmadık hayatların içinde bulan ölümlerle eksiliyoruz.
Her sevk değişik mahpushanelerden gelen değişik arkadaşları tanıştırdı bize. Devrimi yapamamış çocuklar olarak yenilgiyle tanıştık ki, ben bunu hiçbir ömrün hak ettiğine inanmam.
Acının düştüğü yeri yakması çok eskide kaldı. Bulaştıkça bulaşıyoruz birbirimize, ölümünü alıyoruz birbirimizin, ölüm acısını, can havliyle yollara düşüşünü alıyoruz.
Emine ya da Hanım, belki Arjantin’de Estella, ya da Roza... Oğullarını ülkeleri gibi seven, ülkelerini kızları gibi büyüten anneler…
Her geri döndüğümde bir şeyler kaybettim. Hangi ulustan ve hangi dinden olurlarsa olsunlar, ölmüş, öldürülmüş kardeşlerimi kim geri getirebilir ki?..
Her birimiz nerede yaşıyorsak yaşayalım, mağduruyuz 37 ve 38’de kan döken Cumhuriyet'in.
İnsanca paylaşarak yaşamak dururken, katilimiz olmaktan övünecek yere vardılar. Bu değildi bizim istediğimiz...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.