2015’ten 2022’ye: Cumhur ve Millet ittifaklarının HDP’yle imtihanı!

İktidardaki Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler de, muhalefetin Millet İttifakı kanadı da HDP ile olan imtihanlarını kesin olarak kaybettiler.

İki fotoğrafta toplam iki parti, 12 siyasetçi, dört sehpa var.

Fotoğraflardan ilki 28 Şubat 2015 tarihinde çekilmiş.

image-1.jpeg

Yer, Dolmabahçe Sarayı’ndaki Başbakanlık Ofisi.

Fotoğrafın solunda Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal var. (Ayrıca AKP cenahında bir de bürokrat bulunuyor. Dönemin Kamu Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu)

Karşılarında ise yine dönemin HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder var.

O dönemki “çözüm süreci”nin zirvesi yaşanıyor. Öcalan’ın kaleme aldığı metin ile “Dolmabahçe Mutabakatı” açıklanıyor.

Sonrası malum. Erdoğan “çözüm süreci”ni sonlandırıp barış masasını deviriyor. Ardından çok kanlı bir sürecin içine sokuluyor Türkiye. Erdoğan tek adamlığını ilan ederek otoriter bir rejime yöneliyor. Çok kan dökülüyor, zulüm artıyor; muhaliflere, özellikle de Kürtlere dönük akla hayale gelmedik baskılar uygulanıyor.

İkinci fotoğraf ise ilkinden neredeyse sekiz yıl sonra, 2 Kasım 2022’de çekilmiş.

image.jpeg

Yine iki parti, altı siyasetçi, iki sehpa var bu fotoğrafta da.

Fotoğrafın solunda yine AKP’liler oturuyor; Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz ve AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş.

Ortadaki iki sehpanın sağında ise HDP’liler var; Grup Başkan Vekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç ile Parta Sözcüsü Ebru Günay…

“Çözüm süreci”nin, barışın koşullarının dile getirildiği 28 Şubat 2015’tekinden farklı olarak, 2 Kasım 2022 tarihli fotoğrafta AKP heyeti başörtüsü ile ilgili yapılacak anayasa değişikliği teklifi hakkında HDP heyetine bilgi veriyor.

İşte Türkiye’de siyaset, iktidarıyla muhalefetiyle tam bir haftadır 2 Kasım’da yapılan bu görüşmeyi konuşuyor.

Bu son fotoğrafın çekildiği andan bugüne geçen bir haftada yaşananlar Türkiye siyaseti açısından birçok gerçeğin ortaya çıkmasında katalizör görevi gördü.

Öncelikle ilk fotoğrafın çekildiği 2015 yılından bugüne kadar Erdoğan’ın ve AKP sözcülerinin HDP’yi şeytanlaştırma girişimi tam anlamıyla iflas etmiştir.

Erdoğan adına bir bakan, bir parti ve Meclis yöneticisinin HDP’ye gitmesi AKP içinde bile büyük bir şaşkınlık yarattı.

Bugüne kadar “HDP eşittir PKK” diyen Erdoğan’ın ne kadar ilkesiz bir siyasetçi olduğu yadsınamaz biçimde ortaya çıktı.

Erdoğan’ın bu tutumu parti içersindeki müritleri arasında bile büyük bir hayal kırıklığına yol açtı.

AKP’nin yönetiminde olan eski milletvekili ve MKYK Üyesi Şamil Tayyar şaşkınlığını “AK Parti, HDP’ye nasıl bakıyorsa o düzlemde ilişkisini yürütmelidir. PKK’nın siyasi uzantısı ve kapatılması gereken bir partiyse onlarla niye Anayasayı konuşuyoruz? PKK ayrı HDP ayrıysa aynileştiren dil ve üsluba niye ihtiyaç duyduk? Bu muhakemeyi yapmalıyız” diye dile getirmekten kendini alamadı.

Dünün AKP milletvekili, bugünün Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner de yaptığı açıklamayla dünün “şeytanlaştırılan”, bugünün görüşülen partisi olan HDP’ye karşı AKP liderinin bu tutarsız politikasını eleştiriyordu aslında:

“Sıkıntılı bir yeni durum; bundan sonra HDP’ye dair söylenecek her söz, bu fotoğrafa çarpıp geri dönecek.”

Bir başka AKP MKYK Üyesi Orhan Miroğlu da bir yandan Erdoğan’ın bu büyük tutarsızlığını kamufle etmeye çalışırken diğer yandan da söz konusu görüşmeyi HDP’ye karşı bir tehdit unsuru olarak kullanıyordu:

“Fotoğrafa, ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyon belgesinin felsefesi üzerinden de ayrıca bakılabilir. Siyasi diyalogsuzluğa bahane üretmek en kolayı! Cumhuriyetin 100. Yılına girerken yeni diyaloglara gerekçe üretmek daha iyi! Yeter ki HDP karşısına çıkan fırsatları bu defa da ıskalamasın!”

Bu görüşme aynı zamanda Erdoğan’ın seçimler karşısındaki büyük çaresizliğini de ortaya çıkarmıştır.

Belli ki Erdoğan seçimlere zamları, yoksulluğu, sefaleti, yandaş kayırmaları, zulümleri, işkenceleri konuşarak gitmek istemiyor. Aynen Macar siyasetçi Orban gibi oy sandığının yanına anayasa değişikliğini öngören bir referandum sandığı koyarak; başörtüsü güzellemesi, aile fetişizmi ve LGBTİ+ düşmanlığı yaparak seçimi kazanmak istiyor. Çünkü normal şartlar altında yapılacak bir seçimi kaybedeceğini biliyor Erdoğan.

Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin siyaseten tümüyle iflasının çok net bir fotoğrafı da oldu AKP-HDP görüşmesi.

Bu toplantıdan sonra ortaya çıktı ki, söz konusu görüşme Bahçeli’nin bilgisi dahilinde gerçekleşmiş. Yani AKP yöneticilerinin bile şaşkınlıkla karşıladığı AKP-HDP görüşmesinden Bahçeli’nin önceden haberi varmış.

Ancak daha birkaç ay öncesine kadar “CHP’nin HDP ile görüşmesi demek, PKK ile teması demektir” diyordu Bahçeli. Ancak son AKP-HDP görüşmesine hiç de “AKP’nin HDP ile görüşmesi demek, PKK ile teması demektir” türünden bir tepki veremedi. “AKP’nin HDP ile görüşmesi son derece doğru ve doğaldır” diyerek Erdoğan’ın yanında “siyasi tutarsızlık” yarışmasının ikincisi olarak kürsüye çıktı.

Sonuç olarak bir hafta önce AKP’nin HDP’ye gitmesi; AKP’siyle, MHP’siyle, Erdoğan’ıyla, Bahçeli’siyle Cumhur İttifakı’nın uyguladığı politikaların tam anlamıyla iflas ettiğini net biçimde gösterdi.

Yani Cumhur İttifakı, HDP ile imtihanını seçimlere 31 Pazar kala tam anlamıyla kaybetmiştir.

Gelelim AKP-HDP görüşmesinin Millet İttifakı açısından taşıdığı anlama.

Birincisi, Millet İttifakı’nın iki temel partisi CHP ve İYİ Parti’nin; Erdoğan’ın çizdiği sınırlar içersinde muhalefet yaptığı, AKP liderinin bile uymadığı bu sınırların içersinde hapsolup kaldığı gün gibi ortaya çıkmıştır.

Millet İttifakı’nın “Erdoğan korkusu”yla HDP ile aynı fotoğraf karesi içersine girmekten bile kaçınması, muhalefetin AKP liderince nasıl teslim alındığının açık bir göstergesi olmuştur bu toplantı.

Bugüne kadar Erdoğan’a “meşru bir parti olarak milyonlarca oy alan HDP’yi şeytanlaştıramazsın” diyemedi Millet İttifakı’nın sözcüleri. Ne yazık ki AKP-HDP görüşmesinden sonra bugüne kadar Erdoğan’ın çizdiği sınırlar içersinde siyaset yaptıklarını hala daha göremediklerinden şimdi de “HDP ile nasıl görüşürsün” sorusu üzerinden hatalar zincirine bir yenisini eklediler.

AKP’nin HDP ile görüşmesine verdiği tepki açısından İYİ Parti Lideri Akşener’in küçük hesaplarla nasıl da vizyonsuz bir siyasetçiye dönüşebileceği de ortaya çıktı. Yani açıkça Erdoğan’ın ilkesiz siyasetinin ne yazık ki gönüllü bir destekleyicisi olarak dolaylı da olsa iktidarın anlayışına teslim oldu.

Sonuçta Cumhur ve Millet ittifakları arasında geçmesi beklenen Haziran 2023 seçimlerinin kaderini kesin olarak belirleyecek partinin HDP olduğu bir kez daha kesin olarak ortaya çıktı.

Cumhur İttifakı, HDP’nin arkasındaki Kürt oylarının nötralize olması, en azından sandıktan uzak durması için büyük bir çaba harcıyor. Son bir umutla kendisinden kopan muhafazakar Kürt oylarını tekrar geri almak için göstermelik de olsa HDP’yle bir temas kurarak göz boyamaya çalışıyor.

Oyunun farkında olmayan Millet ittifakı ise Erdoğan’ın kendilerine kurduğu tuzağın içersinde debelenip duruyorlar.

İktidarın uyguladığı bütün baskılara, zulme, gözaltlarına, hukuksuz yargılamalara, binlerce partilisinin tutuklanmasına karşın bütün gücüyle direnen HDP, zaten var olan meşruluğunu en saldırgan düşmanlarına bile kabul ettirerek seçimin kilit partisi olduğunu bir kez daha karşıtlarına kabul ettirdi.

Gelinen noktada HDP bugüne dek izlediği siyasetin ne denli başarılı olduğunu bu düzenin hem saldırgan iktidarına hem de utangaç muhalefetine gösterdi.

İktidardaki Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler de, muhalefetin Millet İttifakı kanadı da HDP ile olan imtihanlarını kesin olarak kaybettiler.

Sonunda kazanan; büyük bir özveriyle direnen, değil hapishaneyi ölümü bile göze alan kadrolarının varlığıyla amansız bir mücadele veren HDP oldu.

Yoksa siz geriye mevcut düzen partilerinin bir kez daha yenildiğini belgeleyen, sekiz yıl arayla çekilmiş iki fotoğraf ve sadece dört sehpa mı kaldı sandınız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi