Doğan Özgüden

Doğan Özgüden

60-70’lerin TİP’i günümüzde HDP’dir…

CHP’nin yerine getiremediği ana muhalefet misyonunu uğradığı tüm zorluklara rağmen fiilen yürüten HDP’yi bu yerel seçimlerde desteklemek demokrasi ve özgürlüklerden yana herkesin görevidir.

Türkiye MHP destekli AKP diktasının seçmen çoğunluğu tarafından onaylanmasıyla sonuçlanan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden 10 ay sonra, 31 Mart 2019’da belediye yönetimlerini belirlemek üzere yeniden sandık başına gidecek.

Yüksek Seçim Kurulu’nun çarşamba günü açıkladığı tabloya göre bu seçimlere 11 düzen partisinin yanı sıra sol cenahtan de en az 41 ilde örgütlenmiş ve büyük kongre yapmış olma koşulunu yerine getirdikleri için HDP ve TKP de katılıyor. Mevcut sol partilerden ÖDP ve EMEP de bu koşulları yerine getirdikleri halde seçim yarışından dışlanmalarına itiraz ediyor.

Vikisosyalizm sitesinde yayınlanan bir belgeye göre Türkiye solunda halen HDP, TKP, ÖDP ve EMEP dışında, son genel seçimlerde HDP üyesi olarak seçilen iki milletvekilinin bu partiden istifa ederek katıldığı Türkiye İşçi Partisi (TİP) de dahil, 15 yasal parti daha bulunuyor.

Ancak bu partilerin koşulları yerine getirerek seçime katılmak için YSK’ye başvurup vurmadıkları, başvurdularsa seçime katılmalarının ne gerekçeyle reddedildiğine, reddedilen varsa tıpkı ÖDP ve EMEP gibi buna karşı itirazda bulunup bulunmayacaklarına dair medyaya yansımış somut bir bilgi yok.

İtirazlar YSK tarafından karara bağlandıktan sonra seçime katılması kesinleşen sol partilerin sayısı ne olursa olsun, İslamcılık ve ırkçılık dozajı had safhadaki AKP ve müttefiklerinin giderek daha da artan saldırıları karşısında tüm sol partilerin herhangi bir belediyede seçilme şansı en yüksek olan sol partiye destek olmaları, onun adaylarının seçilmesini sağlamak için katkıda bulunmaları acil görev olarak önlerinde duruyor.

En güçlü HDP ise HDP’ye, TKP ise TKP’ye… Aynı dayanışma, itirazları kabul edilip de seçime katılmaları mümkün olursa, ÖDP ve EMEP’in en güçlü olduğu belediyelerde de onlara destek verilmesi şeklinde gerçekleştirilmelidir.

Bittabi oylama gününden çok önce söz konusu partilerin kurmayları, önyargıları arkada bırakıp, bu kapsamlı ve son derece girift operasyonun tüm yerellerde başarıya ulaşmasını sağlayacak bir özveri ve kararlılıkla davranmak zorundadır.

Türkiye siyaset aleminin yüz karası tablosu tüm iğrençliğiyle ortadadır.

Tüm engellemelere rağmen 24 Haziran yasama seçimlerinden TBMM’nin üçüncü büyük partisi olarak çıkmayı başaran HDP, meşruiyetini halkın oyuyla tescil ettirmiş olmasına rağmen, hâlâ düzen partilerinin açık ya da sinsi saldırılarına, sabotajlarına hedeftir.

HDP’ye tüm bu alçakça saldırılar, cumhuriyetin başından beri, 96 yıldır, tek parti diktasının ve onu izleyen düzen partileri tekelindeki çakma demokrasinin sadece Kürt örgütlenmelerine karşı değil, solun farklı çizgilerdeki tüm örgütlenmelerine karşı yürüttüğü yok etme savaşının bir devamıdır,

Unutmayalım… Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesinden itibaren Türkiye Komünist Partisi’ne ve işçi sınıfının tüm sendikal örgütlenmelerine karşı ara vermeden sürdürülen susturma ve yok etme operasyonları 60’lı, 70’li ve 80’li yıllarda yasal planda örgütlenmiş olan Türkiye İşçi Partisi’ni de sistematik şekilde hedef almıştır.

Bundan tam 56 yıl önce 1963 belediye seçimleriyle siyaset sahnesine giren ve İzmir’in Gültepe belediyesinde Türkiye’nin ilk sosyalist belediye başkanını seçtiren, ardından 1965 seçimlerinde Meclis’e 15 milletvekiliyle girerek ülkenin siyasi gündemini belirleyen Türkiye İşçi Partisi, 1971 ve 1980 askerî darbelerinde cunta yönetimlerinin boy hedefi olmuştur.

12 Mart muhtırasının verilmesinin ardından TİP, Kürt halkının temel hak ve özgürlüklerini savunduğu için Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış, hemen ardından da genel başkan Behice Boran da dahil partinin 20 merkez yöneticisi sıkıyönetim askeri mahkemesi tarafından 15 yıl hapse mahkûm edilmiştir.

1974 affından sonra yeniden kurulan Türkiye İşçi Partisi ise 12 Eylül 1980 darbesinden sonra diğer siyasal partilerle birlikte bir daha kapatılmış, bu kez 102 yöneticisi 1984 yılında yine bir sıkıyönetim askeri mahkemesi tarafından 12 yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilmiştir.

Türkiye İşçi Partisi’ni yok etmeyi amaçlayan bu hukuk dışı saldırıların günümüzdeki hedefi ise yasal plandaki en büyük kitlesel direniş partisi olan HDP’dir.

HDP’nin 11 Aralık 2018’de medyaya sunduğu hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu raporundaki korkunç adaletsizlikleri ve ihlalleri anımsamakta yarar var.

Rapora göre, 2018 yılında en az 2 bin HDP üyesi veya destekçisi gözaltına alındı, en az 500’ü tutuklandı.

15 TUTUKLU ESKİ MİLLETVEKİLİ

Rapordaki bilgilere göre 15 eski milletvekili cezaevinde:

26. Dönem seçilen Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, İdris Baluken, Çağlar Demirel, Selma Irmak, Gülser Yıldırım, Burcu Çelik Özkan, Ferhat Encü, Abdullah Zeydan, Sırrı Süreyya Önder,

25. Dönemde seçilen Edibe Şahin ve Şafak Özanlı,

24. Dönem Milletvekili ve DBP EŞ Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve Halil Aksoy,

23. Dönemde seçilen Aysel Tuğluk.

27. dönem milletvekili olan ve tecridin kaldırılması için açlık grevinde olan Hakkâri Milletvekili Leylan Güven de halen tutuklu.

 

Leyla Güven hakkında 29 Haziran 2018’de yani milletvekili seçildikten beş gün sonra verilen tahliye kararına rağmen, Savcılık tarafından yapılan itiraz sonrası Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Güven’in tutukluluk halinin devamına karar verdi.

CEZA ALAN TUTUKLU SİYASETÇİLER

HDP’nin önceki Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın yerel mahkemelerce verilen ve üst mahkemelerce onaylanan cezaları bulunuyor. 10 aylık propaganda cezasının Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nce onaylanmasına kararın Meclis'te okunması ile milletvekilliği düşürüldü.

Önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a 2013 Newroz’unda yaptığı konuşma gerekçe gösterilerek "Örgüt Propagandası Yapmak" suçlaması ile 4 yıl 8 ay ceza verildi, bu ceza AİHM’in Demirtaş’ın tutuksuz yargılanması yönünde verdiği karar sonrası İstinaf Mahkemesi tarafından onandı.

DİĞER SİYASİLERE VERİLEN CEZALAR

* İdris Baluken: 16 yıl 8 ay (Onandı)

* Çağlar Demirel: 7 yıl 6 ay (İstinaf Mahkemesi reddetti, Yargıtay’a gitti; Yargıtay bozup tekrar İstinaf Mahkemesi’ne yolladı.)

* Abdullah Zeydan: 8 yıl 1 ay 15 gün (Onandı)

* Selma Irmak: 10 yıl (2,5 yıllık propaganda cezası onandı)

* Burcu Çelik Özkan: 7 yıl 3 ay (Dosya Yargıtay’da)

* Aysel Tuğluk: 10 yıl (Dosya Yargıtay’da )

* Ferhat Encü: 4 yıl 7 ay 10 gün (Onandı)

* Gülser Yıldırım (İstinaf Mahkemesi’nde bozulan dosya yerel mahkemede yeniden görülüyor)

 

CEZA ALIP DA TUTUKLU OLMAYAN SEÇİLMİŞLER

Behçet Yıldırım, Lezgin Botan, Leyla Birlik, Ziya Pir, Altan Tan, Dilek Öcalan, Ahmet Yıldırım, Osman Baydemir, Adem Geveri, Mahmut Toğrul, Besime Konca, Nursel Aydoğan.

TUTUKLU PM VE MYK ÜYELERİ

Mahfuz Güleryüz, Gülay Gün Bilici, Tuna Aydın, Hacı Mehmet Bozdağ, Zeki Koç, Aysel Tuğluk, Şafak Özanlı.

KAYYIM ATANAN BELEDİYELER

Şubat 2018 itibarıyla Demokratik Bölgeler Partisi’nden 94 belediyeye İçişleri Bakanlığı’nca kayyım atandı.

Kayyım atanan belediyeler:

* 3 büyükşehir belediyesi olmak üzere 10 il,

* 74 ilçe

* 10 belde

 

TUTUKLANAN BELEDİYE EŞBAŞKANLARI

 

Ağustos 2015 tarihinde başlayan gözaltı ve tutuklamalar ile bugüne dek 93 belediye eşbaşkanı tutuklandı.

Halen 29'u tutuklu olmak üzere 50 belediye eşbaşkanı cezaevinde bulunuyor.

Konuşan rakamlardır…

CHP’yi hâlâ bir sol umut olarak görenler de var… 15 Temmuz çakma darbesinden sonra Tayyip ve hempasıyla Yenikapı ruhunda ittifaklar yapan, başta Demirtaş olmak üzere birçok HDP milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak zındana atılmalarına payanda olan, MHP’lileri, İYİP’lileri ve de BBP’lileri tava getiririm hesabıyla sağda solda bozkurt selamları dağıtan, Afrin fütuhatını alkışlayıp Fırat’ın doğusunun işgaline peşin destek veren, İstanbul’un başına İmamoğlu’nu, Ankara’nın başına Yavaş’ı layık gören bir Kılıçdaroğlu’nun neyin hizmetinde olduğunu hâlâ farkedememişlerse yolları açık olsun.

Geçen genel seçimlerde de aynı şeyi söylemiştik.

CHP’nin yerine getiremediği ana muhalefet misyonunu Meclis’in üçüncü büyük partisi olarak uğradığı tüm zorluklara ve baskılara rağmen fiilen yürüten HDP’yi bu yerel seçimlerde desteklemek, onun başarısına katkıda bulunmak, demokrasiden, özgürlüklerden, halkların kardeşliğinden, emekçi kitlelerin sömürüden kurtulmasından yana olan her seçmenin görevidir…

Seçime katılabilen diğer sol partilerden hangisi bir seçim bölgesinde ciddi bir varlık gösteriyorsa, kitlesel desteğe sahip olduğunu kanıtlamışsa, onu desteklemek de hiç kuşkusuz HDP’lilerin ve de diğer sol partilerin sorumluluğudur.

Doğuda olsun, batıda olsun… Kuzeyde olsun, güneyde olsun…

Yeter ki meydan düzen partilerine bırakılmasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doğan Özgüden Arşivi