Arşimidis olayı ve Milli spor 'çökme'

Milli spor olan 'çökme' ve kimin malına kimin çökeceği kavgası 1980'lerde siyaseti, mafyayı ve MİT'i birbirine düşürmüş. Şimdi Sedat Peker olayında olduğu gibi...

Panama Belgeleri saçıldığında binlerce kağıt, milyonlarca veri ortaya nasıl çıktı ise Sedat Peker videolarında da öyle oluyor. Her videoda adı en ufak şekilde ucundan zikredileni araştırdığınızda domino taşları birbiri ardına düşüyor.

Hangi gazeteci hangi mafyaya bağlı, hangi siyasetçi kimden para almış ya da kimin gücüyle seçilmiş hepsi ortaya çıkıyor.

Panama Belgeleri'nde Uluslararası gazetecilik örgütlerinin izlediği yolu bugün ne yazı ki Türkiyeli gazeteciler izleyemiyor.

Ne miydi o yol?

Belgeler ilk ortaya çıktığında yaklaşık 350 gazeteci gazeteci bir araya geldi, gazeteci sendikalarına başvurdular ve aralarına uluslarası yayın kuruluşlarını da alarak bir alt örgüt kurdular. Sendikalar bu 250 gazeteciye taramaları bitirene ve makaleleri yayınlanan kadar maddi destek verdi ve böylelikle koca bir ekip bu evrakların içerisinde ne kadar isim varsa tek tek kovalamaya başladı.

Kolay iş değil. Ama başbakanlar indirdi, siyasetçiler hapsetti bu belgelerden çıkanlar.

Bizim sendikalar şimdi keşke Peker videoları için aynı şeyi yapabilse.

Zira her bir video, her bir isim derinlemesine araştırıldığında belgeleriyle, bir kurumu çökertebilecek kanıtlar ortaya çıkartabiliyor.

Ben de kendi bildiğim alanda isimleri takibe aldım.

Geçen hafta Levon Aslan Termendzyan (Levon Aslan Dermen) ile ilgil yazmıştım.

Süren davası ve ilişkileri ile ilgili veriler geldikçe takibe ve yazmaya devam edeceğim.

Ama bu hafta gelin Peker'in videoda bahsettiği ancak henüz konuşmaya şansı olmadığı Pambıkören'leri zengin eden, üzerine çöktüğü iddia edilen Rum aileye bakalım.

Arşimidis olayı ve Papadopulos

İddia o ki 1930'lardan 1960'lara kadar Türkiye'nin en büyük şirketlerinden biri olan Arşimidis'in sahibi Yorgo Papadopulos Erdoğan Demirören'in de aralarında bulunduğu bir ekip tarafından boğularak öldürülmüş. Bu ekip ve ilişkiler ağının içerisinde siyasetçilerden, emniyet ekiplerine, MİT mensuplarından, savcılara ve albaylara kadar neredeyse herkes var.

Bu iddialar yeni değil. Nokta Dergisi, 2000'e Doğru dergisi Mehmet Eymür, Taraf gazetesinden Mehmet Baransu bunları dönem dönem gündeme getirmişler.

Hatta 2000'e doğru dergisinde İrfan Taştemur kendisine gelen İnayet Esen hanımla yaptığı bir röportaja iki özel sayfa yer vermiş. Şimdi Londra'da olan Taştemur o dönem İnayet Esen'in kendisine geldiğini söylüyor.

Esen ailesi ve müslümanlaşan Rum akrabalar

Teştemur'un anlatısından anladığımız İnayet Esen de aslında Yorgo Papadopulos'un bir aile dostu olduğu. Afroditi Papadopuos bir gün rahatsızlandığında İnayet Esen'in eşi emekli albay doktor Hayri Esen kendisini tedavi edince aile dostu oluyorlar.

Papadopulos ailesinin ortadan kaybolmasıyla birlikte İnayet Esen devreye giriyor ve bir Agatha Christie dedektifi gibi işin peşine düşüyor.

Niğde'li Yorgo Papadopulos'un arasının açık olduğu bir kardeşi var, Panayot. Panayot Müslümanlaş(tırıl)mış bir Rum. Adını da Hüseyin Aslan olarak değiştirmiş. Araştırmalarım sonrasında öğreniyorum ki kızı Zeynep Aslan ki Sıtkı Arabulan ile evlenmiş önce yerel mahkemede dava açıyorlar (1971 - Adana) sonra İstanbul'a gelip İnayet Esen'i bulup yardım istiyorlar. İnayet Esen'in kocasının emekli bir asker olmasından yardım umarak.

Taştemur'un röportajında son cümlelerde İnayet Esen bu miras davalarından 'Payımıza düşen 400 milyar lira' sözlerinden Esen ailesi ile  Zeynep Aslan ve Sıtkı Arabulan arasında bir anlaşma olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

Esen aynı dönemde başka gazetelere verdiği röportajlarda da %10'luk bir paydan bahsediyor. Bu bazen ANAP'lı siyasetçiler bize düşecek olan %10'a 'çöktü' olarak bazen de kendi yüzdeliklerinden Kürt İdris'e pay vererek merkez bankasından 120 milyar lira çektirme çabalarını ortaya çıkarıyor.

Bir ara İnayet Esen Kürt İdris'e kadar gidiyor. O da parayı alacağım deyip kendi payına bir hesap çıkarıyor ve siyasilerden parasını alıp sıvışıyor.

Anlayacağınız para o kadar büyük ki herkes bir yüzdelik peşinde.

Bazı kaynaklara göre Papadopulos'un Türkiye'de Yunanistan, Amerika ve Avrupa'da birçok mülkü de var. Bunların toplam değeri o dönemin parası ile 3 Trilyon lira. O dönemin dolar kuru ile: 347.446.800.000 $

Yazı ile

Üç yüz kırk yedi milyar  - dört yüz kırk altı milyon  - sekiz yüz bin dolar

Peki cinayet nasıl işlendi

Bu cinayetten kar edecek olanlar bir araya gelir.

Eski bir mali işler uzmanı Vural Arıkan; ki sonrasında ANAP'tan İzmir milletvekili seçilecek ve Maliye bakanlığına getirilecekti.

Necdet Çobanlı, bir Avukat. 1950'li yıllarda birçok azınlık vatandaşının avukatlığını yapmış. (Ne hikmetse) Arşimidis şirketinde de hukuk müşaviri. 1967'de Yorgo Papadopulos'un ölümü sonrasında hisseler resmî olarak 40  yıldır şirkette çalışan Lambo Filipidis'e kalmıştı ama bir şekilde hiseler Çobanlı'ya satıldı.

Erdoğan Demirören, o dönem Necdet Çobanlı'nın yardımcısı.

1955 pogromlarıyla başlayan yağmalama ve sonrasında Rumların mallarının davalarına bu ikilinin bakıyor olması ilginç. Kaldı ki Erdoğan Demirören'in bu alanda herhangi bir sıfatı yok. Ne hukukçu ne de mali müşavir. Saint Benoit Lisesi'nden mezun ve babasından kalan 'Oto Kolaylık' isimli Arşimidis şirketine rakip bir şirketin sahibi. Necdet Çobanlı daha sonra Arşimidis Şirketi hiselerini de Erdoğan Demirören'in Oto Kolaylık'ına satacak.

1982'de MİT Müsteşarı Burhanettin Bigalı Genel Kurmay'a sunduğu 11 sayfalık bir raporda Erdoğan Demirören'in Necdet Çobanlı ile birlikte bu cinayette yer aldığı belirtiliyor. (Soner Yalçın da yazdı: Sözcü 5 Mart 2019)

Adnan Başer Kafaoğlu; Yozgatlı Siyasetçi. 1966'da bu suç öncesinde Maliye Başmüfettişi iken, Gelirler Genel Müdürlüğüne atanır. O dönem Rumlardan Türk sermayesine geçen tüm devir teslimlerin elinden geçtiğini belirtmeme gerek yok herhalde.

Ekip tamam. Sonrasında Papadopulos'un cinayeti işlenir.

Burası tam net değil. Çünkü o dönem tutulan tüm raporlarda farklı bilgiler var.

13 Aralık 1967 tarihli gazetelerde ölüm ilanlarından anlaşıldığı kadarıyla Cenevre'de otel odasında ölmüştür. Ya da öldürülmüştür. Kravatla boğulmuştur, sonra da Halkalı'da yakılmıştır.

16 Aralık'ta Son gazetesinde Necdet Çobanlı Cenevre'de Papadopulos'un Cenevre'de öldüğünü söylüyor. Afroditi'nin ise Yunanistan'a yerleştiğini.

Ne yazık ki daha sonra 1982'de de 1988'de de bu dosyalara bakanlar ne Cenevre'de ne de Yunanistan'da ne Afroditi'ye ne de cinayete ait bir kanıt bulamıyorlar. Ancak 13 Aralık tarihli gazetelerde ilginç bir iddia da var ki Afroditi o otelde Yorgo'dan önce öldürülmüş.

Bir de elektrikçi Osman var ki asıl tetikçi o, diğerleri sözde azmettirici. Ama soyadı yok Osman'ın...

Buradan anladığımız şu;

1967'de mali olarak bir 'azınlık' vatandaşından gasp edilen malların nasıl bölüşüleceği konusunda tam kadro organize olunmuşken işin halkla ilişkiler kısmı es geçilmiş. Avukat var, maliyeci var, siyasetçi var, katil var. Aralarında gazeteci yok.

E sonrasında da Demirören sağolsun o işe el attı. Anlamış herhalde örtecek bir şey varsa bir gazete sahibi olmak gerekiyor...

Her seferinde büyük Demirören 'Palavralara cevap verilmez' diyerek geri çevirmiş.

Biliyorsunuzdur belki 'Palavra' 'kelime' İspanyolca ve Portekizce'de kelime demek.

Demirörenler de geride belge bırakmadıklarına emin oldukları için biz 'kelime'cilere cevap vermek gereği duymuyorlar herhalde. Çünkü 1968'de konuyla ilgili hazırlanan ve daha sonra 1987'de tekrar bazı askerlerin isteği ile Milli Güvenlik Kurulu'nda araştırılan raporlar ortalarda yok.

Ama kelimelerin izleri hep kalır.

Mehmet  Eymür'ün de yazdığı bir yazıda 1987'deki başka bir MİT raporunda 16’ncı sayfada:

"Nuri GÜNDEŞ’in, Dündar KILIÇ’la ilgili soruşturma sırasında Şükrü BALCI, İstanbul Valisi Nevzat AYAZ ve Fahrettin ASLAN’la birlikte gayrimüslimlerden külliyetli miktarda haraç alınması olayına adı karışmış ancak bu konu bilahare çeşitli gerekçelerle örtbas edilmiştir. Bu olaya Cengiz ABAOĞLU, Nuri GÜNDEŞ’in akrabası Hacı Ali ASLAN ve diğer birkaç MİT mensubunun da adı karışmıştır."

deniyor...

Demek ki palavralar da belgelenebilirmiş...

Aslında anlaşılan şu milli spor olan 'çökme' ve kimin malına kimin çökeceği kavgası 1980'lerde siyaseti, mafyayı ve MİT'i birbirine düşürmüş. Şimdi Sedat Peker olayında olduğu gibi...

Yorgo Papadopulos kimdir?

Yorgo Papadopulos Niğde'li bir Rum. Annesi Mina Papadopulos, babasının adına ulaşamıyoruz. 10 yaşında İstanbul'a geldiğinde fayton parçaları satan bir şirkette çalışıyor, sonrasında Arşimidis'e geçiyor.

Arşimidis 1930'larda Türkiye'de bisiklet ve araba parçaları satan ilk şirketlerden. Özellikle buji parçaları ve tekerlek satışından gayet iyi gelir elde ediyorlar.

Sonasında bu şirkette İdare Meclisi Başkanı oluyor. Arapça, Almanca, İngilizce ve Fransızca biliyor. Bu da onu Uluslar arası iş ilişkilerinde uzman hale getiriyor.
Afroditi ile evleniyor. İki çocukları oluyor.

Biri hastalıktan ölüyor diğeri de bir kazaya kurban gidiyor. (Nasıl bir kaza, detaylarına henüz ulaşamadık)

Merkez bankasında yok olan 120 milyar

Yorgo öldürüldükten sonra tüm paralar ve mal varlıkları ortaya saçılıyor. Akrabaları dahil herkes miras peşine düşüyorlar. Daha önce kimliğini inkar eden Panayot Papadopulos'un kızı bile 1971'de akrabalıklarını kanıtlamak için dava açıyor. Kanıtlıyor da.

İnayet Esen'in iddasına göre ANAP'lı bir milletvekiline Merkez Bankası'nda Yorgo adına kalan 120 milyarı çektirmek isteniyor. Ki bu ANAP'lının Vural Arıkan olma ihtimali de var.

Ama parayı çeken milletvekili kendisine alıyor parayı. Esen'lere vermiyor.

Çöken'in malına çökülür misali.

Necdet Çobanlı da 1970'lerde Demirörenlerden gelen baskı sonrasında hisselerini satıp ABD'ye yerleşiyor ve bir daha da dönmüyor.

Nasıl korku filmi niteliğinde bir Aghata Christi romanı gibi değil mi?

Üstelik bunlar daha başlangıç..

Teyit:

Birçok gazetede ve medya organında yapılan hataları şuradan düzeltelim

Yorgi Papadopulos değil Yorgo Papadopulos.

Afriditi değil Afroditi.

Ölüm tarihi 1988 değil. 12 Aralık 1967.

Şimdiye kadar yayınlanan belgelerde ve haberlerde Arşimidis olayı ile ilgili, dosyaya elini olumlu ya da olumsuz atanlar, dosyalarda ismi geçenleri de şuraya sıralayalım belki yaşayanlardan biri konuşmaya karar verir;

Hayri Esen, İnayet Esen, Vural Arıkan, Erdoğan Demirören, Adnan Başer Kafaoğlu, Necdet Çobanlı, elektrikçi Osman, Sıtkı Arabulan, Panayot Papadopulos (Hasan Aslan), Zeynep Aslan, Erol Erk, Basiler Barem Edem (şirket avukatı), Şükrü Ergin (Avukat) , Ahmet Ateşli (cinayet masası şefi) , Necdet Üruğ (İstanbul sıkıyönetim komutanı), Sadettin Tantan ve yardımcısı Haşim bey, Cumal Demirtel (komutan yardımcısı) , Emin Albay, Saim Karabiber  (dönemin MGK üyesi), Tümgeneral Rıza Öncü, Barlas Doğu (ANAP Milletvekili),  Semra Özal,  Özdemir Pehlivanoğlu (ANAP İzmir Milletvekili), Atilla Aytek (Kaçakçılık Daire başkanı), Merkez Mali Şube Müdürü (Faruk Metin), Kürt İdris (İdris Özbir), Dündar Kılıç, Fahrettin Altun, Arıkan Bedük (dönemin emniyet müdürü), Kaya Erdem (ANAP Milletvekili), Mustafa Ercan, Mehmet Utku, Şükrü Balcı, Nevzat Ayaz (eski İstanbul valisi), Cengiz Abaoğlu, Nuri gündeş, Hacı Ali Aslan, Ertan Sert, Turan Çelik, Haluk Akder (Yalıkavak'ta esrarengiz bir şekilde öldü), Cengiz, Nuri, İbrahim, Şahin Cizrelioğlu, Recai Erikli, Yüksel Yalçınkoçak, Av. Mualla Selçuk Av. İlhan Sipahioğlu...

Farkında mısınız devletin her kademisinden isim var. O kadar çoklar ki...

Herşeyi anlatıyor...

Kaynakça:

Nokta Dergisi , 4 Eylül 1988

Hürriyet Gazetesi, 13 Aralık 1967

Milliyet Gazetesi, 13 Aralık 1967

2000'e Doğru , 6 Kasım 1988 , İrfan Taştemur

Sözcü Gazeetsi, Soner Yalçın, 5 Mart 2019

Son Tv, 30 Mayıs 2013, Mehmet Eymür

Taraf, 20 Mayıs 2013, Mehmet Baransu

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi