Boğulmuş balıklar kendi kusmuklarında

'Nevrozumun Zindanı' son zamanlarda dinlediğim en iyi şarkılardan biri. Hem müziği hem sözleri hem de yorumlanışıyla. Üstelik koca bir medeniyetin çöküşü esnasında yaşanan “insanın çöküşü” başka neyle anlatılabilirdi ki nevrozdan başka…

Teoman’ın yeni teklisi olan 'Nevrozumun Zindanı', aynı zamanda, gelecek yıl çıkaracağı 'Ben, Zargana, Deus Ex Machina' adlı albümünün de ilk parçası. Nevrozumun Zindanı adlı parçanın, albümün estetiği ve nasıl bir duygu taşıyacağı konusunda dinleyiciye fikir vereceğini söylüyor Teoman. O halde, bu şarkıya bir önsöz diyebiliriz. Çünkü Teoman, son sözünü de söyleyecek çıkaracağı albümle.

Bunun son albüm olacağını dolayısıyla şarkı yazarlığına veda edeceğini söylüyor. İçindeki müzik susmayacak elbette. Şarkı yazarlığına veda etmek, müziğin susması anlamına gelmiyor. Herkesin biraz olsun kaybolmak, hayatın bağırtısına karşı susmak istediği zamanları olmuştur. Ama Teoman’daki bu susma isteği geçici değil. Sahneye veda etme anlamına gelmiyor bu. Söz söyleme, sözünü söyleme anlamında bir kırgınlık, bir yorgunluk, belki de derinlemesine bir kopuşu ifade ediyor. Bunu, şarkısındaki “kelimeler varyetesi, konuşuyoruz boşuna” sözleriyle de vurguluyor zaten. Dışarıdaki o büyük söz kalabalığında boğulmaya, sözün anlamını yitirmesine, belki de söylenecek sözün azalmasına bir tepki bu.

Ülkece içinde bulunduğumuz koşulları düşününce, hepimizi bir bilinç bulanıklığına götüren süreçlerden geçtiğimizi ve hâlâ da geçmekte olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Teoman bu durumun bilinciyle davranıyor.

Yeni teklisi, tam da bu süreçlerin, yaşadığımız travmaların dökümünü yansıtıyor. Biz hayatın içindeki yolculuğumuzu tamamlamaya çalışırken, bizi içimizden, beynimizden, bedenimizden silkeleyerek, ezerek geçtiler. Aslında şarkısının özeti bu. Teoman’ın, ilk bakışta kişiselmiş gibi duran nevrozunun zindanı, bir anlamda hepimizin zindanı. Dolayısıyla, geçmişten bugüne bizde yara açan politik olaylara, akıldan uzak, vahşet içeren kıyımlara göndermede bulunuyor Teoman. Kendi nevrozunu tetikleyen unsurları da göz önüne seriyor.

Meselesini çok açık biçimde anlatan, o meseleyle bizi yüzleştiren bir şarkı bu. Şarkının sözleri ve içerdiği bazı imgeler öylesine güçlü ki, Teoman’ın söz yazarlığındaki ustalığını da açıkça gösteriyor.

O, aynı zamanda iyi bir hikaye anlatıcısı. Dolayısıyla şarkıda yaratmak istediği etkiyi hemen hissediyor, şarkıya konu olan nevrozun tüm aşamalarını gözünüzde canlandırabiliyorsunuz. Duygusal gel git’ler, patlamalar, akılla deliliğin, ayağa kalkmakla çökmenin, gürültüyle fısıltının, konuşmakla susmanın, hakikatle gerçeğin birbirine karıştığı, sıkıştığı bir yerde duruyor, oradan söylüyor şarkısını Teoman.

O yer, yani şarkının mekanı, bir zindan! Zindan denen zihin aslında. Zindan kendiyle yüzleşmesinin de bir simgesi. Orada korku, gerginlik, kaygı, değersiz hissetme gibi duygular da saklı. Aklın yönettiği “beden” üzerinden de bunun dışavurumunu izleriz. Şarkının klibinde gördüğümüz bedenin savruluşu, bir türbülans etkisi yaratıyor. Şarkısındaki türbülans metaforu, içindeki dalgalanmayı, irtifa kaybını pekiştirerek anlatmasına olanak sağlıyor.

Yine şarkıda kendini kadavra, bir paçavra gibi hissettiğini ifade etmesi, kendi kendini sökmek, parçalamak ve içindeki dışarıya tükürmek, boşaltmak anlamına da geliyor. Bunun arkasında “ben kimim?” sorusu var. Varlık sorunsalı, kendini bulma çabası her zaman Teoman’ın meselesi olmuştur. 'Nevrozumun Zindanı', bu meselenin altını daha da kalın çiziyor.

Müzik de bu akışa uygun biçimde ilerliyor. Şarkının girişi Korhan Futacı’nın saksafonuyla başlıyor, nevrozun adım adım yaklaştığını duyumsuyorsunuz. Sonra davul, bas ve gitar, gelmekte olan savrulmanın şiddetini yavaş yavaş ama gergin bir atmosfer yaratarak devam ettiriyor. Bu tempo şarkının duygusuna paralel olarak ya hızlanıyor ya da gergin atmosferi koruyarak ilerliyor.

Özellikle saksafon, parçadaki duygunun iniş çıkışlarını anlatmada ön planda duruyor daha doğrusu şarkı, ilk vurguyu saksafonun yapacağı şekilde düzenlenmiş. Aslında saksafon da bir vokal konumunda. Şarkı boyunca saksafonun altında bazen de aynı anda diğer enstrümanların sesi yükseliyor ve müzik, sizde yarattığı duygu durumundaki dalgalanmayı daha da yukarıya taşıyor.

Bir enstrümanın sesi yükselirken diğerleri alçalıyor ya da tam tersi. Bazen solist öne çıkıyor, müzik geriye çekiliyor. Teoman’ın yer yer mırıldandığı, sesinin alçalıp yükseldiği anlarda enstrümanlar da aynı tempoyla ona eşlik ediyor. İşin açıkçası şarkının düzenlemesi, enstrümanların yerleştirilmesi enfes olmuş. Düzenlemede Safa Hendem’in imzası var. Aynı zamanda hammond, elektrik, akustik ve bas gitarı da Safa Hendem çalıyor. Davulda da önemli bir isim olan Ediz Hafızoğlu yer alıyor. Şarkının klip yönetmeni ise Kemal Başbuğ.

Nevrozumun Zindanı son zamanlarda dinlediğim en iyi şarkılardan biri. Hem müziği hem sözleri hem de yorumlanışıyla. Üstelik koca bir medeniyetin çöküşü esnasında yaşanan “insanın çöküşü” başka neyle anlatılabilirdi ki nevrozdan başka…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Deniz Durukan Arşivi