Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Bu da ‘kader planı’: Altında kaldığı enkazdan inşaat yaparak kurtulmak!

Evet, “deprem üstü ekonomik kriz”le gelmişti Erdoğan, muhtemelen de “ekonomik kriz üstü deprem”le gideceğini anladı. Bu nedenle altında kaldığı enkazdan inşaat yaparak kurtulmaya çalışıyor; işte bu da Erdoğan’ın “kader planı”.

6 Şubat depreminin ilk günlerinde bölgeye giden Erdoğan yaşanılan acıyı anlatan bir depremzedeyi teselli etmişti!

“Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler.”

Saray’daki “iletişimcibaşı”nın bize “asrın afeti” diye yutturmaya çalıştığı felaketin ardından on binler, yüz binler yaralanarak, ölerek… Sağ kurtulan milyonlar karda kışta evsiz barksız kalarak; içmek için bir yudum su, yemek için bir lokma ekmek, ısınmak için bir karış battaniye peşinde koşarak yaşadılar Erdoğan’ın söylediği “kader planı”nı.

Belki söylerken kendisi de farkında değildi ama “asrın afeti” ile Erdoğan’a da yeni bir “kader planı” çiziyordu hayat.

Büyük bir ekonomik krizle kitleler yoksullaşırken, alım güçleri yerlerde sürünürken, enflasyon hanelere girmiş bir hırsız gibi milletin varını yoğunu çalarken Saray iktidarı zaten ilk seçimde yıkılacaktı.

Bir de üzerine deprem felaketi ve sonrasında yaşanan sefalet eklenince 21 yıllık Erdoğan iktidarının artık sonuna gelindiğine neredeyse kesin gözüyle bakılmaya başlandı.

Hatta “bir depremle geldi, bir depremle gidecek” tespitleri bile yapılmaya başlandı.

“Erdoğan’ın geldiği” denilen 17 Ağustos 1999 depremi.

Türkiye’yi sarsan en büyük afetlerden biriydi 17 Ağustos depremi. Resmi rakamlara göre can kaybı 18 bine yakındı. Elbette resmi olmayan rakamlar bunun çok ötesindeydi.

Deprem sırasında Türkiye Cumhuriyeti’nin 57. Hükümeti görev başındaydı. Ecevit’in başbakanlığında ANAP, DSP ve MHP koalisyonu vardı. Beşinci Ecevit Hükümeti de deniliyordu. İktidardaki koalisyonun bir adı da Anasol-M hükümetiydi.

18 Nisan 1999 seçimlerinde DSP yüzde 22, MHP yüzde 18, ANAP yüzde 13 oy almıştı.

Seçimlerden önce çeşitli koalisyonlarla iktidara gelen partilerden FP yüzde 15, DYP yüzde 12 oy almıştı. CHP de yüzde 8.7 oyla barajın altında kalarak Meclis’e girememişti.

İşte böyle bir siyasi tabloda meydana gelmişti 17 Ağustos depremi.

Depremin bütün ülkeye yaşattığı ağır acıya bir de ekonomik kriz eklenince Bahçeli’nin de büyük çabalarıyla erken seçim kararı alındı. İşte o sırada parlamentoda olan partiler için en az deprem kadar yıkıcı oldu 3 Kasım 2002 erken seçiminin sonuçları.

Bir kere, bir önceki seçimde parlamentoda olan hiçbir parti barajı aşarak parlamentoya giremedi.

3 Kasım 2002 seçimlerinden önceki son hükümeti oluşturan partilerden DSP’nin oyu yüzde 22’lerden yüzde 1.2’ye, MHP’nin oyu yüzde 18’lerden 8.3’e, ANAP’ın oyu da yüzde 13’lerden 5.2’lere inmişti. DYP de yüzyde 9.5’le barajın altında kalmıştı.

Seçmen, bir önceki dönem parlamentoda olmayan partilerden yepyeni bir siyasi tablo oluşturmuştu.

İlk kez seçime giren AKP yüzde 34.2 oyla iktidar olmuştu.

Siyasi tarihinde ilk defa 99 seçimlerinde parlamento dışı kalan CHP ise yüzde 19.3’le parlamentoya giren ikinci parti olmuştu.

Yani seçmen 17 Ağustos seçiminde “deftere not etmiş”, üzerine binen 2001 ekonomik kriziyle de bütün bir parlamentonun biletini kesmişti 2002 seçimlerinde.

Bu kez belli ki sıralama tam tersi olacak. Millet, ne idüğü belirsiz tek adam rejiminde yaşanılan ekonomik krizi “deftere not etmiş”ti, 18 Haziran seçimlerinde de biletini kesecekti Saray iktidarının.

İşte Erdoğan’ın da “kader planı” buydu.

Yaşanılan ağır ekonomik kriz nedeniyle iktidarı kaybetmekten korkan Erdoğan yaptığı bazı göstermelik ekonomik iyileştirmelerle birlikte seçimi yaklaşık bir ay öne alarak 14 Mayıs’ta yapmaya niyetlendi.

Tam bu “erken seçim” tarihi tartışılırken üzerine 6 Şubat depremi geldi.

Bu kez Erdoğan, ekonomik kriz üzerine gelen 6 Şubat depremiyle kendine yeni bir “oyun planı” yapmayı düşündü.

Artık halka vaat edecek bir hikayesi kalmayan Erdoğan kendisine yeni bir hikaye yazmak istiyordu.

Hızla temeller atılacak, bir yıl içersinde 30, 50 bin konutu bitirecek, evleri sahiplerine törenle dağıta dağıta 2024’te yapılacak “geç seçim”e gidecekti.

Böylece önüne gelen kötü “kader planı”nı değiştirmeyi tasarlıyordu Erdoğan. Bu yüzden de her gittiği yerde “Bana bir yıl süre verin” diyordu.

Ancak hem siyasi hem de ekonomik riskleri vardı bu “oyun planı”nın.

Muhalefet şiddetle seçimin ertelenmesini, anayasanın düpedüz çiğnenmesini reddedecek, büyük bir siyasi gerilim içersinde Erdoğan sivil darbe yaparak seçimden kaçan lider durumuna düşecekti.

Ayrıca bir yıl sonra yapılacak seçimlerde ekonominin bugünden daha iyi olacağını kimse garanti edemiyordu, hatta “daha da kötü olacak” diyenler çoğunluktaydı.

İşte tam bu süreç yaşanırken üzerine bir de 20 Şubat’ta ikinci bir deprem dalgası vurdu bölgeyi.

İlk depremden 15 gün sonra meydana gelen ikinci depremle anlaşıldı ki insanlara ne çadır ulaştırılmış, ne battaniye. Üzerinden geçen iki haftaya rağmen iktidar depremden sağ kalanların barınma, ısınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak doğru dürüst bir mekanizma kuramamıştı.

Şu anda görünen o ki, Erdoğan 14 Mayıs ya da 18 Haziran’da seçime gitme mecburiyetini anlamış durumda. Ancak seçimlerin bir yıl ertelenmesi fikri zayıf da olsa hala masada duruyor.

Çünkü hala yaşanılan depremin acısı biraz olsun dinmiş, sağ kalanlar bir nebze de olsun normal hayatına dönmüş değil. Yani yaşanılan büyük depremin tozu dumanı hala havada uçuşuyor.

Zaten bu toz duman biraz olsun dağılınca da tek adam rejimine dönük tepkinin daha da büyüyeceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Kabul etmek gerekiyor ki, 6 Şubat depremi özellikle Erdoğan’ın siyasi geleceği açısından olabilecek en kötü zamanda meydana geldi.

Erdoğan, seçime doğru giderken öyle bir zamanda yakalandı ki depreme, ne yeni oyun kuracak ne de “kader planı”nı lehine çevirecek bir vakti var.

Onun için belli ki çok kızgın Erdoğan. Kendi “kader planı”na kahrediyor. Bunu mikrofonlar, ekranlar aracılığıyla milyonlarca kişinin önünde yapmaktan çekinmiyor. Hatta “küfür kıyamet gidiyor”; “terbiyesiz terbiyesizliğini bırakmaz… Be ahlaksız, be namussuz, be adi.”

Herhalde Erdoğan’ın bu haline bakıp da metafiziğe sıvandı küçük ortağı Bahçeli:

“Mucizelerle anlam kılınmış, içinde sır olan bir olay…”

Evet, “deprem üstü ekonomik kriz”le gelmişti Erdoğan, muhtemelen de “ekonomik kriz üstü deprem”le gideceğini anladı.

Bu nedenle altında kaldığı enkazdan inşaat yaparak kurtulmaya çalışıyor; işte bu da Erdoğan’ın “kader planı”.


Celal Başlangıç: 1956 yılında İstanbul’da doğdu. 1975’te Ekspres’te gazeteciliğe başladı. 1978 yılında Ege Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. Demokrat İzmir, Politika ve Cumhuriyet gazetelerinde muhabirlik, istihbarat şefliği, bölge temsilciliği, politika servis şefliği ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1995’te Evrensel Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi. Radikal’de 10 yıldan fazla süreyle “Zaman Mekan ve İnsan” röportajları yaptı. 2002’de Beyoğlu Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmeni oldu. 2011’de İMC TV’nin Kurucu Yayın Kurulu Üyeliğinde bulundu. T24, Haberdar ve Gazete Duvar haber sitelerinde köşe yazarlığı yaptı. 2017’de Artı TV ve Artı Gerçek’in Kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi