Deniz Durukan
Bu denizde beraber yüzelim
Çağdaş cazın yeni isimlerinden Deniz Taşar, 2013 yılında aldığı Nardis Genç Caz Vokal Ödülü, sonrasında İKSV Genç Caz ve Akbank JAmZZ En İyi Yorum ödülleriyle taçlanmıştı. O, çıkardığı tekliler, Ep’ler ve albümlerle, multidisipliner yaklaşımıyla bizi doyuruyor. İşin açıkçası sahne performansı da es geçilmeyecek kadar iyi. Geçtiğimiz günlerde Bova Sahne’de verdiği konsere gösterilen ilgi bunun kanıtı. Salon tıklım tıklımdı. Dinleme bilincine erişmiş bir kitlesi olduğunu belirtmek gerek.
Bu kuşkusuz karşılıklı bir tutum. Deniz Taşar’ın sahne hâkimiyeti, performansı, dinleyiciye verdiği duygu, şarkısında söylediği “gel bu denizde beraber yüzelim… beraber nefes alalım” çağrısını pekiştiriyor sanki. O beraber yüzmede, beraber nefes almada bir davet var: Dinleyiciyi eşzamanlı ritmik bir sezgide buluşturmak.
Caz davulcusu Jo Jones’un “bir müzisyen enstrümanını çalarken normal bir şekilde nefes almalı ve dinleyicinin de kendisiyle birlikte nefes alıp verdiğini fark etmeli,” sözü, ritmin “nabzı” konusunda bize fikir veriyor. Deniz Taşar sahnede” Beraber Yüzelim” şarkısını söylerken herkesin hep beraber nefes aldığını ve arkasında Taşar’a eşlik eden müzisyenler sayesinde dinleyicinin ritmin vuruşunu yakaladığını görüyorsunuz.
Dolayısıyla, beraber nefes almada, yani tüm bu atmosferin, ritmin oluşmasında ona eşlik eden önemli caz müzisyenlerinden Halil Çağlar Serin (bas), Onur Başkurt (davul), gecenin diğer yıldızı Adem Gülşen (piyano)’in payı büyük. Şarkıların büyük çoğunluğunun düzenlenmesinde Adem Gülşen’in imzası olduğunu belirten Deniz Taşar, bu ortaklığı ve onunla çalan diğer müzisyenlerin katkılarını, kıymetini sahnede kaldığı sürece dinleyiciye aktarıyor.
Deniz Taşar’ın, aynı zamanda cazın özelliklerinden biri olan, scat singing diye adlandırılan, kelimeleri bölerek anlamsız hecelerle yaptığı doğaçlama vokalin de büyülediğini söylemek gerek. Bu tekniği kendi yaratıcılığını ekleyerek zenginleştiriyor. Aynı zamanda Deniz Taşar’ın kendi sesinin melodisini, çalan müzikten bağımsız duyabiliyorsunuz. Mesela “Uykuda Bir Bulut” adlı Ep’sindeki “Bu Mayıs" şarkısında seslerle oynaması ve şarkıyı yorumlama biçimini şiirsel bir performansa dönüştürmesi ve ona eşlik eden davul büyük bir şölen sunuyor. Bu onu ve müziğini parçalayarak dinlemenize olanak sağlıyor.
VAKİT Mİ DAR SEN Mİ GENİŞ
Onun kendi sesine başka sesleri katması müzikteki izleğini oluşturuyor. Türler arasında gezinmesi de bundan. Caz’ı rap’le, soul ve r&b ile harmanlaması, hem kendi içindeki hem de dışındaki sesleri birleştirmesi anlamına geliyor. Buna, bir anlamda, diğeriyle yakınlaşma denebilir. Ki sanatta, özellikle müzikte türlerin daha da yoğun biçimde iç içe geçtiği bir dönemdeyiz.
Çoklu anlatımı ya da çoğulcu tavrı içinde barındıran anlayışın sınırlarını genişletmesi olarak görebiliriz bunu. Birbirinin içine geçmek, yukarıda söylediğim gibi, bir çeşit yakınlaşma edimi de olabilir, birbirimizden çok uzaklaşmamızın sonucu da. Bu ayrı bir tartışma konusu. Ama Deniz Taşar’ın şarkılarının genel temasını oluşturan yan yana olma, beraber olma isteği, her ne kadar sevgiliye yönelik olsa da, geneli kapsayan “birlikte nefes almak” meselesine de götürüyor dinleyeni.
Yok oluşa karşı boğulmamak, dipten beraber yukarıya çıkmak anlayışı, Sertaç Özgümüş’le yazdığı, 2020’de çıkan teklisi "The Unfold"da ve 2019 yılında çıkardığı “Onu Ona Ona Onu” şarkılarında dile geliyor. Okyanus, dere, deniz gibi imgeler Deniz Taşar’ın şarkılarının hem mekanı oluyor hem de duygularının devinimine aracılık ediyor. “Onu Ona Ona Onu” şarkısında dere imgesini kullanarak içindeki akıntıya gönderme yapıyor. Akıntı insanın hatalarını, yanlışlarını temsil ederken, dere ise arınıp güçlenerek yüzeye çıkmayı simgeliyor.
“The Unfold” şarkısında ise daha büyük bir su, yani okyanus çıkıyor karşımıza. Okyanus daha büyük bir şeyi, gerçeği temsil ediyor. Boğulmaksa yalanı. Şarkıda “gerçek bir okyanustur ve ben boğuluyorum” sözleri gerçekle yalan arasında sıkışan insanın varoluş sorunsalına da dokunuyor. Bu sorunsalı biraz daha eşelediğimizde, şarkıda varoluşun yüzleşmeyle beraber ele alındığını görüyoruz. Şarkılardaki yüzeye çıkmak, dipten yukarı çıkmak kavramları, aslında insanın kendisiyle yüzleşmesini barındırıyor.
Yine 2021 yılında çıkan “Pişman Olunmayan Dünler” adlı albümde yer alan şarkılarda da aynı tavrı görüyoruz. Gündelik olanın meselesiyle birlikte hız ve monotonluğu da ele alıyor şarkılarda. Albümdeki “Günler Geri” şarkısında geçen; karanlık/ ışık, ileri/ geri, var/ yok, az/ çok gibi karşıtlıklar, geçip giden günlerin hızını ve gündelik hayatın monotonluğunu yansıtıyor.
Bu, aynı zamanda sıkılma, sıkışma, kabına sığmama, kalıplara uymama gibi halleri de barındırıyor içinde. Yine aynı albümde yer alan “Kutu” adlı şarkıdaki “bir kutu sığamıyorum ne şekil alsam taşıyorum” sözleri, kalıpları, sınırları aşma arzusuna denk geliyor. Şarkının devamındaki “vakit mi dar sen mi geniş” ifadesinde ise “darlık” zamanın hızına, “genişlik” anlatıcının ileriye yüzme, açılma isteğine vurgu yapıyor.
Deniz Taşar’ın şarkı sözlerinde anlık duyguların parça parça anlatılması söz konusu olsa da, bu durum şarkıların bütünlüğü açısından bir kopukluk oluşturmuyor. Metaforlarla zenginleşmiş, zaman zaman deneysele kaçan bir anlatımla özel bir tavır sergiliyor. Melodide ise çok katmanlı bir yapı kendini duyuruyor. İşin özü; yazdığı şarkılar, doğaçlama performansları, yerli yabancı müzisyenlerle yaptığı ortak çalışmalar, türler arasında gezinme, ondaki genişleme arzusunun dışavurumu. Bu tavır dinleyicisinin de genişlemesine olanak sağlıyor. O halde daha ileriye adım adım adım adım açıklığa doğru hep beraber…