Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Bu Erdoğan’ın son seçimi; ya sizin?

Kesin olan bir gerçek var ki o da şu; kazansa da kaybetse de büyük olasılıkla 14 Mayıs Erdoğan’ın son seçimi olacak. Ama barış için, demokrasi için, hukuk ve özgürlük için bu ülkenin son seçimi olmasın! Seçim günü sandıklara, sayımda oylara sahip çıkın.

“Saray beslemesi” gazete manşeti çekmiş:

“Rus istihbaratından belgeli iddia: Bebek katili Öcalan’ı serbest bırakacak”

Alt başlıkta da özneyi yazmış:

HDP’nin oyları için Kılıçdaroğlu söz verdi”

Haberin başlığı bize bir Rus istihbaratı belgesi vaat ediyor. Ama ne gezer…

Meğer bu haber Kremlyovskaya Prachka adlı bir yayının Telegram kanalında paylaşılmış.

Kılıçdaroğlu’nun Öcalan’ı serbest bırakacağı iddiasına dayanak olan ne gelince…

Meğer bu yayın organı genel olarak “Rus güvenlik güçlerini kaynak alıyor”muş verdiği haberlerde.

Buyrun size tapu gibi belgeli koskocaman bir yalan.

Bir yandan muhalefet aleyhinde yalan haber üretiyor “Saray beslemeleri”, diğer yandan da olmayanı varmış gibi göstermek, Erdoğan lehine algı yaratmak için bol bol fotomontaj yapıyorlar.

Çıkartma gemisini uçak gemisi gibi pazarlamak için gazetelerinin birinci sayfalarına bastıkları TGC Anadolu’nun İHA/SİHA pisti üzerine F-16 uçakları monte ediyorlar; sanki biraz önce geminin pistinden kalkmış gibi…

Seçim yaklaştıkça “Saray beslemesi” medyanın yalanları, karalamaları, düzmece haberleri, montajları, kurguları tavan yapıyor.

Çünkü varlık sebepleri Erdoğan zor durumda.

Şu andaki verilere göre Erdoğan resmen seçimleri kaybediyor.

Sadece “Saray beslemesi” medya değil elbette Saray’ın bizatihi kendisi de gelen anketlere, televizyon reytinglerine, miting meydanlarına, çarşıya, pazara, sokaklara bakarak çok net biçimde görüyor şu andaki objektif verilere göre 14 Mayıs seçimlerini fark yiyerek kaybedeceğini.

Seçimi kaybedebileceğini içine sindiremeyen Erdoğan ve yandaşları üsluplarını daha da sertleştiriyorlar, akla hayale gelmeyecek yalanlar üretiyorlar, muhaliflerine her türlü hakareti yapıyorlar.

Özellikle yaşanılan ekonomik kriz Erdoğan iktidarını sarsıyor. Tepetaklak gideceklerini çok iyi biliyorlar. Bu nedenle çarşıdaki pazardaki fiyatları kimse görsün istemiyorlar, milletin gözünü TOGG’la, “uçak gemisi”yle, İHA’larla SİHA’larla boyayarak mutfakta yangını, yokluğu, yoksulluğu, açlığı gizlemek istiyorlar.

Ama kaybetme korkusuyla dengelerini o kadar kaybetmişler ki muhalifleri eleştireyim derken bütün mantıklarını yitiriyorlar.

“Köprü yapmakla, baraj yapmakla, havalimanları yapmakla bu iş çözülmez, soğan, patates kaç para onu söyle” diyen akademisyene Erdoğan ateş püskürüyor:

“Bu adam profesör. Düşünün, barajın yok, havalimanın yok, bütün bunlarla beraber TOGG’un yok, uçak gemin yok, domates, patates kaç para onu söyle. Ya bu adam profesör. Müsvedde bu.”

Hatta AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş hızını alamayıp müthiş bir mukayese yapıyor:

“Tuzla’da TCG Anadolu Gemisi, dünyanın en önemli İHA ve SİHA’ları olan uçak gemisi hizmete alındı. Biz ‘TOGG’ diyoruz, adamlar ‘soğan’ diyor. Biz ‘TGC Anadolu’ diyoruz, adamlar ‘sarımsak’ diyor.”

Yokluğun, yoksulluğun trajikomik görüntüleri ülkenin dört bir yanında çarşıya, pazara, sokaklara vuruyor.

Ülkenin başkentinde insanlar bir kilo ucuz kıyma alabilmek için Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü’nün girişindeki satış noktası önünde saatlerce kuyrukta bekliyor.

Bu satış noktasının hemen yanında hangi devletin hangi kurumu var biliyor musunuz; Türkiye Uzay Ajansı…

Vatandaşın ufku darsa Erdoğan ne yapsın! Bir kilo ucuz kıyma kuyruğu yerine bir yandaki binanın önünde kuyruğa girse Türkiye Uzay Ajansı hemen vatandaşı uzaya gönderecek!

Saray’ın fantezisi “Ekmek yoksa pasta yesinler” mantığını bile fersah fersah aşmış.

İşte size Erdoğan’ın “Türkiye Yüzyılı” vizyonu:

“Kıyma alma, uzaya git.”

“Soğan alamıyorsan TOGG al.”

“Domates yoksa İHA, patates yoksa SİHA var.”

Saray iktidarında, “tek adam yönetimi”yle ülkenin geldiği içler acısı durum bu.

Millet; et, patates, domates, soğan yerine TEOG'dan, İHA’dan, SİHA’dan, TCG Anadolu’dan yemek yapmayı beceremediği için Erdoğan iktidarını 14 Mayıs seçimlerinde götürecek.

Şu andaki objektif verilere göre Erdoğan iktidarı 24 gün sonraki seçimlerde tarihin çöplüğüne gönderilecek.

Ancak “şu andaki verilere göre” diye altını çizmemizin nedeni şu; Erdoğan son 24 gün içerisinde nasıl bir oyunu sahneye koyar, bunu bilemiyoruz. Ayrıca seçim sonrası muhalefetin kazandığı kesinleşirse seçimi iptal ettirmek için sandık başlarında hangi yöntemlere başvurur, bunu da şimdiden bilmek zor.

En basitinden YSK (Yüksek Seçim Kurulu) dün küçük de olsa Erdoğan lehine bir hamle yapıp maç başladıktan sonra oyunun kurallarını değiştirdi. YSK kararına göre 16 ilde fermuar sistemiyle liste yapan Millet İttifakı’nın iki partisi CHP ve İYİ parti bu seçim çevrelerinde “Millet İttifakı” adı altında seçime giremeyecek.

ÜÇ SEÇENEK VAR

Kararlarına itiraz merci bulunmayan YSK seçime kadar, oylar sayılırken ve sayıldıktan sonra bakalım daha şapkadan ne tavşanlar çıkaracak!

Bütün bunlara rağmen kesin olan bir gerçek var ki o da şu; kazansa da kaybetse de çok büyük olasılıkla 14 Mayıs Erdoğan’ın son seçimi olacak.

Eğer kazasız belasız 14 Mayıs’a varabilirsek Erdoğan’ın kazanması ya da kaybetmesi durumunda ülkenin önünde üç seçenek olacak.

Birinci seçenek: Erdoğan kaybeder ve demokratik usullere uygun olarak iktidardan ayrılırsa…

Bu memleketin hayrına olacak en sorunsuz çözümdür. Tam da “cehennemin kapısını kapatmak” anlamına gelir böyle bir sonuç. Hukukun, barışın ve demokrasinin yolunun açılacağı bir umut kapısı aralanmış olur. Bu sonuç aynı zamanda Erdoğan’ın siyasi hayatının sona erdiğini müjdeler. Erdoğan artık muhalefet lideri olarak bile seçime gidemez. 14 Mayıs seçimiyle kendisine göre bile seçime girme hakkını doldurmuş olacak. Hatta kendisi ve avanesi için bir yargılama süreci bile başlayabilir.

İkinci seçenek: Erdoğan kazanır ve “durmak yok, yola devam” derse…

Türkiye, yakın geleceğinden umudunu kesmiş bir ülkeye dönüşür. Tek adam rejimiyle başlayan sürecin açık bir diktatörlüğe dönüşme aşaması tamamlanmış olur. Erdoğan seçime kadar olan süreçte “deftere yazdıkları” ve “not tuttukları”na bu ülkeyi dar eder. Bu da aynı zamanda Türkiye için eşit ve özgür seçimlerin sonu demektir.

Üçüncü seçenek: Erdoğan kaybeder ve iktidarı terk etmezse…

Bu durum aynı zamanda Türkiye’nin yakın gelecekte adil ve eşit bir seçimi tümüyle unutması anlamına gelir. Aynı zamanda bu Erdoğan’ın diktatörlüğünü ilan etmesi demektir. Ülke insanı en fazla ceberut Ortadoğu diktatörlüklerinde olduğu gibi uyduruk bir seçim görür arada bir. Bu açıdan da 14 Mayıs Erdoğan için gördüğü son seçim anlamına gelir.

İşte Türkiye demokrasisi açısından da en büyük felaketlerden biri de bu durumdur.

Sakın “Bu çağda olur mu” demeyin. İstanbul seçimlerini hatırlayın. 31 Mart seçim sonuçlarını Erdoğan kabul etmedi. İmamoğlu’na verilen mazbata iptal edildi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamı boşaldı. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Valisini Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na kayyım olarak atadı.

Eğer Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları Erdoğan tarafından kabul edilmez, YSK da bu yolda karar alırsa herhalde kimse İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun devletin başına kayyım atayacağını aklına bile getiremez.

İşte böylesine kritik bir 24 gün bekliyor Türkiye’yi.

Eğer Erdoğan kaybeder ve demokratik teamüllere uygun olarak iktidardan ayrılırsa mesele yok. Bu durumda büyük olasılıkla Erdoğan’ın siyasal hayatı sona erer ve bir daha seçim yüzü görmez.

Ama seçimi kazanırsa ya da kaybettiği halde iktidarı bırakmazsa bir daha ne Türkiye ne de Erdoğan adil ve eşit bir seçim yüzü görür.

Görüldüğü gibi üç seçenekte de 14 Mayıs Erdoğan’ın son seçimi olacak. Ancak bu üç seçenekten sadece biri barış, özgürlük ve demokrasi potansiyeli taşıyor Türkiye için.

Bu nedenle seçime kadar “tek adam rejimi”ne son vermek için bütün gücünüzle çalışın.

Seçim günü sandıklara, sayımda oylara sonuna kadar sahip çıkın.

Her halükarda 14 Mayıs Erdoğan’ın son seçimi olacak.

Ama barış için, demokrasi için, hukuk ve özgürlük için bu ülkenin son seçimi olmasın!


Celal Başlangıç: 1956 yılında İstanbul’da doğdu. 1975’te Ekspres’te gazeteciliğe başladı. 1978 yılında Ege Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. Demokrat İzmir, Politika ve Cumhuriyet gazetelerinde muhabirlik, istihbarat şefliği, bölge temsilciliği, politika servis şefliği ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1995’te Evrensel Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi. Radikal’de 10 yıldan fazla süreyle “Zaman Mekan ve İnsan” röportajları yaptı. 2002’de Beyoğlu Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmeni oldu. 2011’de İMC TV’nin Kurucu Yayın Kurulu Üyeliğinde bulundu. T24, Haberdar ve Gazete Duvar haber sitelerinde köşe yazarlığı yaptı. 2017’de Artı TV ve Artı Gerçek’in Kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi