Celal Başlangıç
Bu kanlı, kaotik tünelin sonunda seçim var
İçeride ve dışarıda aradığı başarı öyküsünü bulamayan Saray iktidarının, Türkiye’yi kanlı ve kaotik bir tünelden geçirerek seçime gitme planı iyiden iyiye ete kemiğe bürünmeye başladı.
Oyları eridikçe paniğe kapılan Cumhur İttifakı, şimdilik tek çıkışı 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasında olduğu gibi topluma kan revan içersinde bir seçim süreci yaşatarak zora dayalı bir rıza üretmeyi planlıyor.
İktidar cephesi ilk hedef olarak HDP’yi şeytanlaştırmayı seçmişti. Ama bu işin arkasında bütün bir muhalefeti "terörist" ilan ederek seçmene "ya bizi ya da teröristleri seçeceksin" ikilemini dayatmak vardı.
Bu yöntemi 31 Mart yerel seçimlerinde ve 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde denediler.
Sonuç büyük bir hüsran olduğu için şimdi bu stratejinin bir adım daha ilerisindeki kanlı yöntemlere yönelmeyi seçtiler yöntem olarak.
Şimdi uygulamaya koydukları işte bu kanlı ve kaotik plandır.
Bu yılın başına doğru MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli HDP’ye karşı kışkırtmaların dozunu arttırmıştı:
"HDP, milletin vergilerinden oluşan hazine yardımlarının üzerine yatarak millete ihanet etmektedir. Üstelik aldığı paralar ihanet, mermi, şahadet olarak maalesef fatura edilmektedir… Yetim hakkı, gariban nafakası, yoksul parası, milletimizin alın teri teröristlerin kursağına gitmektedir. Bölücülere verilen bir liranın millete dönüşü gözyaşıdır, feryattır, acıdır, al bayrağa sarılı şehit tabutudur."
Hemen peşinden MHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Bahçeli’nin tehdidini daha da somutlamıştı:
"Terör örgütü HDP/PKK kâmilen itlafı gereken bir siyasi haşere sürüsüdür."
Yani MHP’ye göre HDP’liler "topluca katledilecek böcek sürüsü"ydü.
Bu kez de Bahçeli, yardımcısına destek veriyordu:
"Zehirli haşeratla mücadele milli haysiyete muhteşem hizmettir."
Geçtiğimiz yılsonuna doğru yapılan bu kanlı çağrıları 22 Aralık 2021 tarihinde Artı Gerçek’te yayınlanan "MHP, katliamlarla arasına mesafe koysun!" başlıklı yazımızda eleştirirken bir de tespit yapmıştık:
"Özellikle MHP lideri Devlet Bahçeli’nin nefret saçan zehirli dili; toplumun bir bölümünü kışkırtarak bütün HDP yöneticilerini, milletvekillerini, üyelerini, hatta seçmenlerini bile kör kurşunların hedefi haline getiriyor."
Ama yaşanılan süreç gösterdi ki MHP, katliamlarla arasına mesafe koymak bir yana eli kanlı katillerin sırtını açıktan açığa sıvazlama noktasına geldi.
Zaten yaşanılacak sürecin önemli işaretlerinden birini AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz ay İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Rize’de yaşadığı provokasyon sonrası yaptığı açıklamada vermişti:
"Daha neler olacak, neler. Bunlar daha iyi günler."
Geldiğimiz nokta itibariyle artık "daha kötü günler" tüneline girmiş bulunuyoruz.
HDP İzmir il binasının faşist bir saldırgan tarafından basılarak parti emekçisi Deniz Poyraz’ın katledilmesi sonrasında yaşananlar Türkiye’nin daha da kanlı günlere doğru sürüklendiğini gösteriyor.
MHP Lideri Bahçeli bu haftaki grup toplantısında bu katliamı gerçekleştiren katili adeta haklı çıkartıp sırtını sıvazlıyordu:
"Öldürülen Deniz Poyraz’ın kim olduğunu ben size söyleyeyim. PKK’nın kırsal katılım sorumlusu, şehirden dağa çıkmak isteyen PKK sempatizanlarını terör kamplarına sevk eden halkanın içinde yer alan milis işbirlikçidir. Milis işbirlikçi, köy, kasaba ve şehirlerde yalnız ve sahipsiz görülen kişileri terör örgütüne devşirmek için çalışan, örgütün hain eylemlerine yardım ve yataklık yapan terörist demektir."
Açıkça Bahçeli "teröristti, öldürüldü" diyor bu kanlı HDP baskını için.
Ancak yapılan bu katliam; toplumun daha geniş bir kesiminin HDP’ye sempatisini arttırmış, katledilen parti emekçisi bir kadınla empatiyi arttırmıştır.
Bu durum ve Deniz Poyraz’dan geriye kalan görüntü belli ki Bahçeli’yi iyice panikletmiş:
"Cinayete kurban giden Deniz Poyraz’ın masada yarım bıraktığı kağıt bardaktan içtiği çay ile yediği domates ve zeytin, kısa süre içinde Türkiye aleyhtarlarının propaganda görseli olarak kullanılmıştır."
Aynen HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın söylediği gibi "katille dil birliği" yapan Bahçeli, katliamda MHP’nin parmak izinin ayan beyan ortaya çıkmasından da başka bir panik duygusu yaşamaktadır.
Yine aynı grup konuşmasında bu "suç ortaklığı"nın paniğiyle katliamın kaynağı konusunda adres şaşırtmaya yönelmiştir Bahçeli:
"Katilin bozkurt işareti yapan ve silah tutan halini resmeden fotoğrafları sanki bir yerlerde hazırlarda bekliyormuş gibi anında servis edilmiştir. Yani bir taşla daldaki birden fazla kuşun vurulması hedeflenmiştir. Altını kalın bir şekilde çizerek soruyorum; bu katil gerçekte kimdir? HTS kayıtları çıkarılmış mıdır? Bağ ve bağlantıları kimleri ve neleri işaret etmektedir. Provokasyonun içinde derin PKK’nın, yabancı istihbarat örgütlerinin, kiralık taşeronların parmağı var mıdır?"
Duyan da Bahçeli’nin, katilin kimliğini ve arkasındaki güçleri merak ettiğini sanır.
Bu konuda ne kadar samimiyetsiz olduğu çok değil dört saat sonra kanıtlanmıştır.
HDP’nin, Deniz Poyraz katliamının aydınlatılması için bu konuşmadan birkaç saat sonra verdikleri araştırma önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedilmiştir.
Geçtiğimiz Salı günü Bahçeli’nin yaptığı grup konuşması ayrıca hedefte sadece HDP’nin olmadığını, bütün muhaliflerin bu kanlı planın içersine alındığının açık göstergesiydi.
Sanki soru soruyormuş gibi yaparak bu planın hedefindeki emek, demokrasi ve barış güçlerini isim isim saymıştı Bahçeli:
"Sol örgütler, emek ve meslek örgütleri, barolar, CHP, HDP, TKP, TİP, EMEP, KESK, DİSK, Halkevleri; Deniz Poyraz’a sahip çıktınız, bu milletin evlatlarına sahip çıkabildiniz mi?"
Belli ki CHP lideri Kılıçdaroğlu da içine girilen kanlı sürecin farkında.
Geçtiğimiz Salı günü, yani MHP lideri Bahçeli ile aynı gün yaptığı grup konuşmasında gelmekte olan büyük tehlikenin altını çizmişti:
"Sizden en büyük isteğim kentin seçimle gelen belediye başkanı olarak halkı sükûnete davet etmenizdir. Provokasyonlara pabuç bırakmayın. Belediye başkanı arkadaşlarıma şunu da söyledim, provokasyonlara hepiniz hazırlıklı olun, İzmir benzeri provokasyonlar her yerde olabilir."
Ekonomiden işsizliğe, yoksulluktan yolsuzluğa, rüşvetten vurguna Türkiye’yi tam bir müsilaja boğan Saray rejimi, iktidarını sürdürebilmek için ülkeyi karanlık bir tünelin içinden geçirmeyi tek seçenek olarak görmektedir.
Oyları her geçen gün eriyen, aradığı başarı hikayesini de bir türlü bulamayan Saray iktidarı belli ki toplumu terörize ederek seçim kazanma yöntemine başvuracak.
Erken ya da zamanında bir seçim ancak kanlı ve kaotik bir tünelin sonunda görünmektedir.