Davamız

Kaplan'ın başına gelen ileride diğer AKP'lilerin başına gelmesin diye birçoğu bildiği gerçeği söylemekten geri duruyor. Cumhurbaşkanı da buna dahil.

Biz Ermeniler arasında 'dava' derler soykırımın tanınması için çaba sarf etmeye. İlber Ortaylı’dan fırsat kaldı ve İngilizce öğrenebildiniz ise İngilizce olarak Armenian Cause deniyor... (Ermenice: Հայ Դատ – Hay Tad).

Çünkü bu bir davadır. Dava arkadaşlığı, dava yoldaşlığı farklıdır.

Yurt dışından bu konuda çalışan siyasi veya sivil toplum örgütlerinin çoğunun da isminde Hay Tad kullanılır. Kullanılmasa bile öyle çağrılır.

106 yıl 1 haftanın ardından ABD Başkanı Biden'ın soykırıma soykırım demesi ile birlikte Türkiye'de garip bir sessizlik hakim.

Şimdi diyeceksiniz ki ‘’Ne sessizliği Garo'ya saldırıyorlar, TV’lerde yandaş Ermeniler boy boy lağım medyasında 'Biz Türküz' yorumları yapıyorlar.’’

Azınlıklara ait kurumlar patır patır iktidar destekçisi açıklamalar yaparken ne sessizliği mi?

Anlatayım.

Geçen haftaki yazımda kısa vadede zaten bu tip çıkışların olabileceğini birkaç nefret söylemi ve suçu işlenebileceği büyük resmi çizmeye çalışmıştık.

Normalde hemen çıkıp dünyaya kafa tutan, Ortadoğu’daysanız parmak da sallayan, Cumhurbaşkanı'ndan gelen bir dünya 5'ten büyüktür açıklaması duyamadık son bir haftada.

Biden göreve gelişinin 100. gününde gelecek icraatlarını sıralarken de Ortadoğu’da Türkiye'den falan bahsedilmedi hiç.

Belli ki Rusya, Fransa ve Almanya soykırımı tanıdı da ne oldu ise ABD için de öyle olacak. Bir süre sonra siyasal sinir sönümlenecek ve yerini ‘Ne yapalım!’a bırakacak.

Ama buradaki sessizlik bir başka şeyin habercisi.

HDP dışındaki muhalefet, AKP'den kopanları da içine katarsak, belediye başkanlarından liderlerine kadar sıraya dizildi ve 60 yıl önce kendilerine ezberletilenleri tekrarlamaya başladı son bir haftada.

- Soykırım yapmadık

- Asıl onlar bizi kesti

- Bu kadar insan hastalıktan öldü

- ASALA'nın öldürdüğü diplomatları unuttunuz mu?

Gibi 4-5 yaşından itibaren bize öğretilenleri tekrarladılar. Artı iktidarın kendisi bile bunların yalan ve yapay tarihçilik olduğunu biliyor. O yüzden de Davutoğlu döneminde bu söylem yerine "Bizim diasporamız"ı kullanmış. Gül'ün Ermenistan ziyareti dönemlerinde de "Ortak acımıza" evrilmişti bu mevzu.

Gel gör ki ne olduysa 2013'ten sonra ipler kopmaya ve tek adam ipleri tutmaya başladıkça söylem üretmekten uzaklaşmaya başladı.

Ama yine de söylemek gerek; 1965'te soykırımın 50. yılında Türkiye devletinin ürettiği soykırım karşıtı inkarcı söylemden bir adım öteye gidilebilmiş değil.

Yani milli muhalefet diyebileceğim ekip, Şuşi ve Karabağ kutlamalarından, Yüce Türklük kavramlarından daha yaratıcı bir inkar politikası çıkaramadı, çıkaramayacak da...

İstanbul metrosuna kaynak bulmaya gelince her türlü yaratıcılığı gösteren, Ermeni yurttaşlarının Paskalya’sını en yaratıcı şekillerde kutlayanlar iş 'milli mutabakat'a gelince çakı gibi asker kesiliyorlar.

100 yılda bir adım

İğneyi karşımızdakine batırırken çuvaldızı da kendimize batıralım. İlk TV röportajlarımdan birini yaptığım Cengiz Aktar ile AB ve soykırım konuşurken Cengiz abi bana uyarıda bulunmuş "Türk resmî tezi gibi konuşuyorsun!" diye uyarmıştı stüdyoda.

Türk resmî tezi gibi konuşan Ermeniler de olurmuş demeyin. Olur. Bu sistemin içerisinde beynimiz o tarih kitaplarında nasıl yıkanmışsa artık, sorularımı sorarken arada ‘sözde’ diyormuşum meğer.

Nasıl içime işlemişse. Neyse gençtik okuduk, yaşadık ve öğrendik neyin ne olduğunu. Bizlere anlatılan tarihin ailemizin anlattığı ile çok farklı olduğunu... 23 Nisan'larda Ermeni mahallelerinde evlere asıla bayrakların aslında 24 Nisan mateminin gizlenmesi olduğunu, 1955'te bayrak asmayan evlere nasıl girildiğini okuyarak, yaşayarak ve benliğimizden süzerek bu ülkede Ermeni olmayı öğrendik.

O yüzden iktidar medyasında boy gösteren Ermenilerin fikirlerini anlatırken bu akıl tutulmasıyla bunu yaptıklarını biliyorum. Anlıyorum. Kendi tarihine bakmak istemeyenlerin ülkesinde elbet Ermenilerden de pay alacak olanlar vardır. Var da zaten. MHP'den bile Ermeni milletvekili aday adayı vardı.

1965'te Ermenilerin önde gelenleri Taksim Atatürk heykeline çelenk koyup ‘Biz Türk'üz’ diye haykırmış ve gazetelere nasıl konuştular ise bugün de aynı şey oluyor.

Ne ileri ne geri. 106 yıl 1 haftada Taksim Meydanı'ndan dönercilerin arkasındaki Esayan Lisesi'ne ilerleyememişiz,

ilerleyememişler

ve ilerletmemişler...

Ermenistan'dan yapıcı yaklaşım

Son dönemde Ermenistan'daki ana akım gazetelerde, milliyetçi medyada ve devlet kanallarından bazı gazetecilerle sosyal ağlarda sohbet ederken ilginç bir durumla karşılaşıyorum. Tespitimi buraya da yazayım istedim.

Devlete yakın yayın organları Türkiye'yi değil ama Erdoğan'ı doğrudan eleştirmekten kaçınıyorlar. Yani Karabağ savaşındaki katılımı sebebiyle Türkiye'yi sorumlu tutuyor hatta savaş suçu işlediğini iddia ediyorlar ancak Paşinyan'ın ağzından "Erdoğan" duymuyoruz mesela.

24 Nisan dini töreninde Eçmiadzin'de Dünya Ermenileri lideri açtı ağzını yumdu gözünü Türkler için. Ama bir kelime Erdoğan demedi.

Devlet kanalı muhabirlerine sordum. "Yönetim çok anti-Erdoğan işler istemiyor" dediler.

İlginç. Ama tezimizin ikinci kısmını tamamlıyor.

Biden'ın Soykırım demesi çok şey değiştirdi. Bu AB veya Yeni Zellanda'nın soykırım demesine benzemedi. Ama bunu derken Milli Mutabakat muhalefetinin tek bir ağıza girmesi, yurtdışında Türkiye değişecek ise bu milli mutabakatçılarla değil "Erdoğan'ın üzerinde baskı yapılmasıyla değişecek" fikirini arttırdı.

Öte yandan Avrupa Parlementosu'ndaki bazı kaynaklar "Bugüne kadar Türkiye ile atılmış ne kadar adım varsa hepsini çöpe atmak ve yeniden başlamak yerine bildiğimiz kişiyle uğraşmak ve iletişim yollarını açık tutmak daha kolaydır" tweetleri atıyorlar.

Ermeni Patriği Şınorhk Kalustyan'ın bir sözü bizim toplumda kulaktan kulağa dolaşır hep.

Kalustyan'ın yanında sürekli devlete yakın isimler, istihbarat elemanları kol geziyor.

Sorarlar Şınorhk Kalustyan'a niye bu kötü adamları yanında tutuyorsun diye.

O da cevaplar "Bildiğin kötü'yle uğraşmak bilmediğin kötü'yle uğraşmaktan iyidir"

O aslında 'kötü' demiyor bir hayvan ismi veriyor ama ben burada demeyeyim onu.

Paşinyan Erdoğan'a saldırmayarak çok doğru yapıyor. Herkes vururken Türkiye'ye o doğrudan saldırmıyor.

Gün gelir devran döner soykırımı tanımak şimdiki Cumhurbaşkanı'na nasip olursa. Yine ABD- AB – Rusya üçgeninde konuşuruz bunları.

Şimdilik bilgi olsun köşede dursun.

İncirlik Üssü

ABD ile her anlaşmazlıkta bahsi geçen İncirlik üssü ile ilgili her seferinde bir dosya patlatılır. Yine ABD'yi İncirlik'ten atma vs. konuşuldu bu hafta. Soykırım tasarısını meclis gündemine getiren ABD Temsilciler Meclisi üyesi Adam Schiff'e göre ne ABD'nin buradan çıkmak gibi bir niyeti var, ne de Türkiye'nin ABD'yi atmaya. "Soykırım konusunu ülke çıkarlarının ilerisinde düşünmemeliyiz. Bunlar ulusal askeri işbirliği konuları, siyaset başka" minvalinde bir açıklama yaptı Los Angeles televizyonlarına.

Bu arada Ermenilerin arazisi üzerine kurulu İncirlik Üssü ile ilgili daha önce ABD'deki Ermeniler imza toplamış ve ABD askerlerinin Ermenilerden gasp edilen bu arsayı kullanmamasını istemişti. Hiçbir şey olmadı hatırlatalım.

Hilal Kaplan'ın durumuna düşmemek

Yukarıda yazdıklarımın aslında hafta içerisinde bir örneği gerçekleşti. Hilal Kaplan zamanında Türkiye-Ermenistan yakınlaşması sürecinde yazıları ile diyalog ödülüne layık görülmüştü.

Ödülünü o zaman sivil toplum çalışanı olan şimdi milletvekili olan ve Karabağ için de yardım toplayan Ermenistan Ulusal Fonu'nun başkanından aldı.

Sanırım bir laptoptu ödül de. Büyük bir şey değil yani.

Şimdi yazdıkları ile geçmişine bakınca sosyal medyada alay konusu oldu.

Normaldir.

Bir Ermeni ve halen de dava savunucusu olan bir insanın bu ödülü alması ne kadar doğal ise bir Türk olarak o zaman güle oynaya yazdığınız yazılar sonrasında boy gösterip, fotoğraflara poz verip sonrasında hiçbir şey olmamış gibi hafızanızı silemezsiniz.

Keşke o günlerdeki duruşuyla kalsaydı.

İşte Kaplan'ın başına gelen ileride diğer AKP'lilerin başına gelmesin diye birçoğu bildiği gerçeği söylemekten geri duruyor.

Cumhurbaşkanı da buna dahil.

Bunda kötü bir şey yok.

106 yıl bir hafta bekleyenler bir 30 yıl daha beklerler.

Ama siz iktidarda bekleyebilir misiniz onu bilemem.

Dava devam ediyor.

Biz bitti demeden de bitmeyecek.

"Çünkü davamız bu toprakların davası."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aris Nalcı Arşivi