Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Domates, biber, patlıcan; batan geminin malları bunlar!

1970’lerin Ecevit'li Türkiye’sinde millet margarin, tüp gaz, benzin kuyruğuna girmişti ama ilk kez patlıcan, biber, domates kuyruğuna 2020’ye bir kala AKP Türkiye’sinde giriyor.

Oh be! Sonunda gençlik yıllarına geri döndüm.

Yani resmen 1970’ler falan…

Kadıköy-Karaköy Şehit Hatları vapurunda "Burhan Pazarlama" kimi gün saç fırçası, kimi gün jilet, kimi gün tırnak makası satıyor…

Saç fırçası alana yanında bir tarak ve horoz ayna, jilet alana tıraş sabunu, tırnak makası alana bir de törpü veriyor…

İzmirli CHP’liler halka ucuz sebze ve meyve yedirebilmek için tanzim satış mağazaları kuruyorlar…

Kentlerde tüp gaz, benzin, margarin kuyrukları var…

Karaoğlan Ecevit’in iktidara yarım yamalak geldiği yıllar.

Aile büyükleri bu görüntülere bakıp bakıp 1940’lı yılları yad ediyorlardı:

"Ekmeği karneyle alıyorduk. Şeker bulamadığımız için Kanlıca Körfezi’nden Vaniköy’e yürüyerek gidiyor, oradaki mısırözü yağı fabrikasından mısır küspesi alıyorduk."

Arkasından da eklemeyi hiç ihmal etmiyorlardı:

"Ne de olsa savaş yıllarıydı. Şükür ki savaşa girmedik."

Geçen yüzyılda yaşanan bu öykülerin benzerlerine 21. Yüzyıl Türkiye’sinde tanık olmak insanın canını hayli sıksa da yine işin eğlenceli yanını buluyor insan.

Geçen yüzyılın Burhan Pazarlaması şimdi başka bir kimlikle sahnede.

2020’ye doğru karşımıza Boğaz vapurunda değil de politikacı olarak "Kürsü pazarlamacısı" görünümünde çıkıyor.

Fırçanın, jiletin, tırnak makasının yerini de çay ve bez torba almış.

Hedef kitlesi miting alanında, kendisi kürsüde; sağ elinde bir poşet çay, diğerinde mikrofon, anlatıyor:

"Rize çayı ve bu çay 200 gram. 200 gramlık bu çay hakikaten çok keyiflidir. Bundan önce bir fincan kahve dağıtıyorduk. Ne diyorduk, bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır. Şimdi de sandık başkanlarının riyasetinde bu kurullarımız artık bütün sandık seçmen listesine ulaşacaksınız ve onlara birer bu çaydan ikram edeceksiniz. Ama çayı siz demlemeyeceksiniz. Onlara ikram ettiğiniz bu çay paketlerini alanlar kendi evlerinde demleyecekler. Çayımız iyidir, hoştur. İnşallah halkımız bu çayı keyifle içsinler."

Sonra elindeki çay poşetini kürsüye bırakıp eline fermuarlı küçük bir çanta alıyor. Bir yandan çantanın içini açarken diğer yandan "kürsü pazarlama"sını yapıyor:

"Bir de bizim neyimiz var, şimdi biliyorsunuz CHP ve avaneleri onlar naylon poşetle icrada bulunuyorlar. Bizim ise biliyorsunuz kenevirden dokunmuş torbalarımız var."

1970’lerin Burhan Pazarlaması saç fırçası, jilet, tırnak makası gibi çağına göre üretimi daha gelişmiş teknoloji gerektiren ürünler satardı.

Geldik 2020’lere doğru, günümüzün kürsü pazarlamacısı çay ve kenevirden dokunmuş torba gibi daha çok tarıma dayalı sanayi ürünlerine düşmüş.

Ancak bu arada da tarım batmış. Domates, biber, patlıcan fiyatları almış başını gidiyor. Mutfakta yangın çok büyük.

Domates, biber, patlıcan fiyatları diyene Cudi’deki, Gabar’daki "terörist" muamelesi yapılıyor. Ülkenin "tek adamı" tarafından "sen kurşun fiyatını biliyor musun" diye soruluyor.

Kürsüde 1970’lerin Burhan Pazarlama taktikleri kullanıyor; çarşıda pazarda ise 1970’lerdeki CHP’nin tanzim satış mağazaları açılıyor birer birer.

"Mağaza" dediğimize de bakmayın. 1970’lerde CHP’lilerin kurduğu tanzim satış mağazalarının doğru düzgün binaları vardı. Onca zaman sonra çoğunlukla "çadırda mağaza" kuruyor AKP’li belediyeler.

Gerçi İzmir’den başlayan ve adı sonradan TANSAŞ olan CHP’li yerel yönetimlerin kurduğu bu mağazalarda satılan ürünlerde ne kilo sınırlaması vardı ne de kapılarında kuyruk oluyordu.

Aradan neredeyse 50 yıl geçtikten sonra "ileri demokrasi" ve "yeni Türkiye" vaadiyle 17 yıldır iktidarda olan AKP’nin kurduğu tanzim satış çadırlarında domateste, patlıcanda, biberde kilo sınırlaması var.

Bir kişinin iki kilodan fazla patlıcan, bir kilodan fazla biber alması yasak.

Çadırların önünde aziz milletimiz biraz olsun ucuza domates, patlıcan, biber alabilmek için bir de saatlerce kuyruk bekliyor.

Yani 1970’lerin Ecevit'li Türkiye’sinde millet margarin, tüp gaz, benzin kuyruğuna girmişti ama ilk kez patlıcan, biber, domates kuyruğuna 2019’larda AKP Türkiye’sinde giriyordu.

Ailecek kuyruğa girip ikişer kilo patlıcan, üçer kilo domates almak suretiyle ya da birkaç kez kuyruğa girip her seferinde aldığı bir kilo biberi stoklamak, sonra karaborsada satmak gibi suistimal yapma girişiminde bulunan "tanzim satış mağazaları teröristlerine" karşı 1940’lı yılların "karne günleri"ne dönersek de hiç şaşırmayalım.

SEKA kağıt fabrikaları, Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu ve şeker fabrikaları gibi Cumhuriyet döneminin birikimi olan devlete ait bütün sanayi kuruluşlarını haraç mezat, yok pahasına yandaşlara satanlar şimdi tanzim satış çadırları kurmuşlar; domates, biber, patlıcan satıyorlar.

Rize çayının ve kenevirden torbanın tanıtımını miting meydanında yapan "kürsü pazarlama" da aziz milletimize müjdeyi veriyor. Tanzim satış çadırları yakında temizlik malzemeleri ve bakliyat pazarlamasına da başlayacakmış.

Belli ki Ovacık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin ürettiği nohuda da rakip olacaklar.

Mega projelerden, çılgın kanal İstanbul’dan, yerli otomobilden, milli uçaktan, uzay ajansı hayallerinden sonra yüz yüze gelinen gerçek; tanzim satış çadırlarında domates, biber, patlıcan kuyruklarıdır.

Sağolasın AKP, koskoca bir kuşağı 1970’lerdeki gençlik yıllarına geri döndürdüğün için!

Gerçekten "herkes konuşur, AKP yapar"mış.

"Durmak yok yola devam" dediklerinde hedeflerinin 2023 olduğunu sanıyorduk; meğer 1970’lermiş…

"Yola devam" halinde önümüz 1940’lı yıllar…

Yine de biz Burhan Pazarlama ağzıyla sürelim mallarımızı piyasaya.

Koş vatandaş, sen de koş. Elimle almışım cebine koymuşum, bir faydası yok. Kendin akıl edeceksin.

Haydi batan geminin malları bunlar; domates, biber, patlıcan…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi