Enver Topaloğlu
Edip Cansever’in onuncu kitabı ‘Sonrası Kalır’ elli yaşında - 1
“Şiir tarihi içinde yer alan, çağdan çağa uyarlanabilen, kendi öz gerçeğini yitirmeden değişebilen bütün şiirler, yaşaması olan örgensel (organik) bir bütünlük kurarlar” cümlesinin sahibi Edip Cansever’in, eşi Mefharet Cansever’e ithaf ettiği onuncu kitabı “Sonrası Kalır” elli yaşında. Cem yayınları tarafından 1974’te yayımlanan kitapta yirmi dört şiire yer verilmiş.
Cansever’in bu yıl, elli yaşına giren yapıtı için onuncu kitabı dedik. Karışıklığa neden olmamak için belirtelim. Her ne kadar artık önemi kalmamış gibi olsa bile Cansever’in kitaplarının sayısı konusunda çelişkiye düşmek mümkün. Nedeni; 1947’de şair on dokuz yaşındayken yayımlanan “İkindi Üstü” adlı yapıtını, daha sonra, bütün şiirleri yayımlanırken yok saymış olması. Oysa, örneğin “Sonrası Kalır”ın ilk baskısının arka kapağında yayımlanan kitaplarının arasında “İkindi Üstü” vardır. Buna karşın Cansever, 1981’de “Yeniden” adıyla yayımlanan bütün şiirlerine, ilk kitabını dahil etmemiştir. İkinci kitabı “Dirlik Düzenlik”tense bütün şiirlerine yalnızca dört şiir almıştır.
Edip Cansever sonraki yıllarda yayımlanan toplu şiirlerinde de seçimini değiştirmez ve ilk iki kitabındaki şiirlerine yönelik tutumunu sürdürür. O nedenle, kitapları ve şiirleriyle bilhassa seksenli yıllarda tanışan okurlar için şairin şiir yolculuğunun başlangıcı “Dirlik Düzenlik”ten toplu şiirlere dahil edilen dört şiir olarak algılanmış ve kabul edilmiştir denilebilir.
Daha fazlası uzun yıllar “edebiyat tarihçilerine, araştırmacılara, incelemecilere, eleştirmenlere” kalmıştır. Şairin ulaşılabilen bütün şiirlerini kapsayan toplu şiirleri ise “Sonrası Kalır” adıyla ilk kez 2005’te okurla buluşmuştur.
Öte yandan şairin, 1974’te yayımlanan onuncu kitabına adını da veren “Sonrası Kalır” başlıklı şiirde yer alan “On kalır benden geriye dokuzdan önceki on / Dokuz değil on kalır” dizelerinden de anlaşılacağı üzere, o dönemde belli ki ilk kitabını yok saymak gibi bir tavır içinde değildir. Kitaba adını da veren şiire daha sonra döneceğiz.
EN ÇOK SEVİLEN VE OKUNAN ŞİİRLER
“Sonrası Kalır” sadece, Edip Cansever’in en çok sevilen, en çok okunan şiirlerinden bazılarını içeren bir kitap değildir. Modern Türkçe şiirin de en çok sevilen, en çok okunan şiirlerinden bazıları “Sonrası Kalır”da yer alır. Orhan Koçak’ın ifadesiyle “okur dostu” şiirlerin çoğunlukta olduğu bir kitaptır. Öte yandan kitap saf bir İkinciyeni şiirleri toplamı olmamakla birlikte İkinciyeni dalgasının, İkinciyenici şiir anlayışının serüvenini de yansıtması bakımından önemlidir.
“Sonrası Kalır”da bir araya getirilen şiirlerin 1970’ten itibaren Yeni Dergi’de yayımlanmış olduğunu kaydedelim. Örneğin şairin en yaygın şiirlerinden biri olan “Mendilimde Kan Sesleri” Yeni Dergi’nin Nisan 1972 tarihli 91. sayısında yayımlanmıştır. Bu arada kitapta yer alan yirmi dört şiirin adlarını da sırasıyla anımsayalım: “Su”, “Elmas Yüklü Gemi”, “Pas”, “Saate Bakmak”, “Suçtur Çocuğun Olmak”, “İdris’le Konuşma”, “Gelincikler”, “Dostlar”, “Flaş”, “Dallardan Yapraklara”, “Yok Mu, Var”, “O Mavilik Derdi”, “Mendilimde Kan Sesleri”, “Gül Kokuyorsun”, “Ölü Kalmış Biri”, “Yaşıyor Her İkisi de”, “Aşklar İçinde”, “Uzak Yakınlık”, “Kurt”, “Günlerden”, “Yaz Mutluluğu”, “Sonrası Kalır”, “Alaşım”, “Yer Değiştiriyor Korku” ve “Ölü Mü Denir”.
ARA DÖNEM
“Sonrası Kalır” esas itibarıyla şairin, şiir arayışı ve deneyimi bakımından bir ara dönem yapıtı, bir geçiş kitabıdır. Orhan Koçak, “Sonrası Kalır”da yer alan şiirler için “yas dönemi şiirleri” diyor. Cansever’de yas karşıtıyla birliktedir. “Bir yanda yaslarımız, acılarımız; öte yanda inancımız, umudumuz, direncimiz” ifadesi şaire ait. Buna dayanarak Koçak’ın tanımını “neşeli yas” ya da “yaslı neşe” eklemesi yapılarak genişletilebilir.
“Sonrası Kalır” için bir ara dönem toplamı dedik, ama şairin başka ara dönemleri olduğunu da belirtelim. Öyle olmasıysa hiç şaşırtıcı değil. Çünkü Edip Cansever, kendisi için “tek mutluluk kaynağının şiir yazmak” olduğunu söyler ve ekler: “Oysa bir şiirin verdiği mutluluk olsa olsa bir gün sürer.” O mutluluğu devam ettirmekse ancak yeniden yazmak ve onun için de arayışını sürdürmekle mümkündür. Arayış aynı zamanda yeni denemeler, açılımlar, girişimler, dolayısıyla yeni dönemler demek değil midir?
Kitaba dönelim. “Sonrası Kalır”daki şiirler, şairin “yası” aşma arzusunun dışavurumu olarak da okunabilir. Ancak Cansever’in saf bir dışavurumcu şair olmadığını de belirtelim. Şair en çok yaptığı şeyi, soru sormayı burada da gerçekleştirir ve “nasıl” der. Karşılığını yine kendisi verir: “Yeniden”.
Ara verip bir şiir okuyalım. Kitabın ilk şiirinden “Su”dan bir betik aktaralım. “Su”yun çağrıştırdığı daha çok akma, akış, çözülme, erime, donmuşluktan, hareketsizlikten kurtulmaya ilişkin duygular ve düşünceler. Ama daha çok düşünceler.
Palamutlar yaktık, çalılar her zamanki gibi
Süsledi bizi bu ufak değişiklik
Çok ağır bir şeydi gün dörtgenleri üstümüze düşen
Aydınlıktan kopan aydınlıktan kesilen
Ağır mı ağır
Kaldık ne kadar kaldıksa böyle
Sonra gün diye bildiğimiz ne varsa akıtıldı
Duvarlar, sarmaşıklar, evler akıtıldı
Güneşler, hızarlar, kıymık taneleri
Vinç sesleri, çekiç sesleri bir bir
Sokağın bitiminde dönüp arkama baktım
Her şey nasıldı diye
Sundurma hazin
Çarşı kararsız
Düzlerde yarlarda tepelerde
Kurtlar, tavşanlar, yılanlar erimekte
Herkes dünyayı bir yanından onarıyor sanki
Meltem belli belirsiz bir şeyleri kıpırdatıyor
Gözümü kapatıp baktığımda
Sudur gün.
YENİDEN ZARFI
“Yeniden” Edip Cansever’in yalnızca ilk kez yayımlanan bütün şiirlerinin adı değildir. Ömrünü şiirden ayırmadan sürdürmüş şairin yaşamının da, poetikasının da temel ilkesi olmuş bir kavramdır. Her şeyi yeniden düşünmek, yeniden tasarlamak, yeniden yapmak ister. İnsanı bile.
“Sonrası Kalır”da şair sıkıntıyla başa çıkmak, yası, mutsuzluğu, umutsuzluğu aşmak için “yeniden zarfını” açar. Dahası hem tekil bir özne olarak hem de toplumsal ilişkileriyle şiirin odağına aldığı bireyi açar. “İnsanın olmadığı yerde şiir aramak çabası boş bir çaba değilse nedir” cümlesinin de ona ait olduğunu kaydedelim.
Yakın dostu ve eleştirmen Fethi Naci’ye ithaf ettiği “Dostlar” şiirinden bir bölüm paylaşalım. “Dostlar” ilk kez Kasım 1971’de Yeni Dergi’nin 86. sayısında yayımlanmış.
Neden olmasın, yeni yakılan bir sigarayla da anlatılabilir şiir
Apansız bir yolculukla da
Bir karpuzu ikiye bölmekle, bir portakalı dilim dilim ayırmakla
Anlatılabilir
Ama bizim memleketimizde şiir
Yazık ki ölümle anlatılır biraz
Ölümle anlaşılabilir
Olsun, diyeceksin ne çıkar bundan
Biz hayatı şiirden
Şiiri hayattan özümlemedik mi
Ölümde girse araya
Sahici aşklar kurmadık mı seninle
Tertemiz, dosdoğru aşklar
İzmir’de
İzmir'in eski rıhtımında
Unutmak için şimdilik
Kolayca unutulmaz ya
İçimizdeki bin dokuz yüz yetmiş bir yazını.
Yeni bir yüz müydü ne
Kuru bir bozkırı çıkarıp göğsünden
Yeni yazdığı bir şiiri düzeltiyordur Ahmet Oktay
Alnını dayayaraktan cama
Kalemsiz kağıtsız yazar çünkü Ahmet Oktay
İçinden geldiği gibi
Ve mısra çeker durmadan, hafifçe eğri sırtını doğrultarak
Nemlenir kimi zaman da gözleri
Şiir yürür, şiir sever, şiir içer mi
Şiir mi
Yürür de, sever de, içer de elbet
Aktardığımız şiirin son dizelerinden ilhamla Edip Cansever için şiir yürüyen, şiir içen, şiir yiyen, şiir soluyan, kısaca şiirle yaşayan, bütün çalışması şiir olan bir şair örneğidir diyebiliriz. Benzerine çok rastlanmayan bir şair örneği diye de ekleyelim. Aynı zamanda onun başkalarına, topluma hayata bakmak için içine bakan bir şair olduğunu da belirtelim. Yapıtlarına ilişkin özellikler sayılırken gelişigüzelliğin söz konusu olmamasının ilk sıralarda anılması gerekir diye düşünüyoruz. Çünkü şiiri tasarım, planlama, çalışma ve emek ürünü olarak anlamıştır. O nedenle “şiirin yapılan bir şey olduğunun” altını çizmiştir.
Şiiri nasıl anlamışsa, deneyimlemişse öyle uygulamıştır. Şairin onuncu kitabı da bu yaklaşımının, şiir anlayışının bir ürünüdür. Şiir yolculuğu süresince değişen çok şey olmuştur. İnişleri çıkışları da olmuştur. Orhan Koçak, örneğin şairin on birinci kitabını başarısız sayıyor.
“Sonrası Kalır” da göstermektedir ki Edip Cansever “şiirin yapılan bir şey olduğu” tezine sonuna kadar bağlı kalmıştır diyelim ve bir şiir okuyalım. Aktaracağımız betikler “Flaş” başlıklı şiirden:
Yaşlandık da ondan mı
Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa
Saatlendiriyoruz günü
Bölüyoruz dakikalara
Bir hiç oluncaya kadar bölüyoruz onu.
(…)
Yaşını çoktan aştım Orhan Veli’nin
Ölümle duruyorsa eğer yaşlanmak
Onun bir sonbahar yağmuruna gömülü ölüsü
Yağdı yağacak
Öncelikle şunu kaydedelim. Aktardığımız ikinci betikte, algının zaman içinde değişimine örnek gösterilecek bir yargı söz konusu. Edip Cansever bu şiiri yazdığında henüz kırklı yaşlarındadır. Şair kırklı yaşlarda olmayı “yaşlanma” sayıyor. O zamanlar için bu, doğal görülen bir algı ve düşüncedir. Oysa günümüzde bu konudaki yaklaşım hayli değişmiştir. Bugün hiç kimse kırklı yaşlarında bırakın yaşlı olmayı orta yaşlı bile sayılmıyor.
Devam edeceğiz.
Enver Topaloğlu: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’da yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eylül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.