Enver Topaloğlu

Enver Topaloğlu

İki kalp atışı arasındaki sessizliğin sesi

Efe Duyan’ın “İki Kalp Atışı Arasında Sessizlik” kitabı aynı zamanda şiir diliyle kurgulanmış bir aşk anlatısı. Ama anlatılan bir öykü, bir aşk hikâyesi de değil. Bir aşkın serencamı diyebiliriz belki.

İki kalp atışı arasındaki sessizlik ne kadar sürer? İki kalp atışı arasındaki sessizlik şaire ve dolayısıyla şiire evren olacak kadar geniş midir? Şairin iki kalp atışı arasındaki sessizlikten, şiirin diliyle hayata, dünyaya doğru konuşması, bildirmesi mümkün müdür? O aralık buna ne kadar imkân tanır?

Soruların yanıtını şair Efe Duyan’ın (1981) şiirlerinde arayacağız. Daha doğrusu, soruların yanıtı için Efe Duyan’ın Yitik Ülke yayınlarından çıkan kitabı “İki Kalp Arasında Sessizlik”e “bağlanacağız”.

Öte yandan söz konusu sorunun yanıtını daha önce veren şairlerden de söz edilebilir. Bir yazımızda, (“Haiku: Göz Kırpmanın Şiiri” başlıklı yazı Gazete Duvar’da yer alıyor.) haikuyu “göz kırpmanın şiiri” olarak tanımlamış ve irdelemiştik. Göz kırpmanın şiiri ya da gözün açılıp kapandığı süreçte görülenin, olup bitenin zihinde bıraktığı izin en az sözcükle anlatısı…

Belki, aynı şekilde, göz kırpmak gibi kalbin atışından hareketle denenmiş şiirlerin de olup olmadığı araştırılabilir. İki kalp atışı arasındaki sessizlikte de neticede bir kayıt söz konusudur. Sanırız, modern Türkçe şiirde Behçet Necatigil ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’da bu bağlamda örnekler bulunabilir.

Haiku gibi kalp atışı da “kısalığı” daha çok da “an”ı akla getiriyor. Şiirde kısalık uzunluk da başka bir mesele. Bilinir ki bazı şiirler, biçimsel olarak ne kadar uzatılmış olursa olsun aslında, bir iki dizede başlamış ve bitmiştir. Bunun da modern Türkçe şiirde birçok örneğini bulmak mümkün.

Konuya şöyle de yaklaşılabilir belki. Aslında şiirin uzunluğunu belirlemek bakımından biçimsel öğeler çok da etkili değildir. Kısa, az dizeli, az sözcüklü vb. olsalar bile içerik, ses, söz, dahası etkileme ve etkinin kalıcılığı yönünden “uzun” şiir örnekleri çıkarılabilir. Önemli olan şiirin yapısal yönden bir denge kurabilmesi olsa gerek. Uzunluk kısalık mevzuuna da böyle yaklaşabiliriz. Bir denge oluşturup o dengeyi bozmadan başlayıp tamamlanmış şiir için biçimsel yönden kaç sayfa, kaç dize, kaç sözcük vb. olduğunun bir önemi yoktur.

UZUN ŞİİR KISA ŞİİR

Uzun şiir, kısa şiir meselesini tartışmak değil amacımız. Konu daha önce tartışılmış ve belli bir noktaya gelmiş, ortak bir kanı da oluşmuş gibi. Yine de Melih Cevdet Anday’ın “Uzun Şiir Kısa Şiir” başlıklı yazısını hatırlatmak isteriz. Yazı şiirin uzunluğu ve kısalığı üzerine düşünmeye başlayacağımız eşiği belirlemek açısından kayda değer. Anday andığımız yazısında şiiri tarihi, dini, ansiklopedik bilgilerin, daha önemlisi hikâyenin uzattığına dikkat çekiyor ve “çağdaş şiir anlayışı, şiirden öyküyü atmak amacından doğmuştur” diyor.

Öte yandan günümüzde yazılan şiirde, öyküyle flört hâlâ söz konusuysa “uzun şiir, kısa şiir” üzerine düşüncelerimizi de güncel tutmakta fayda olabilir.

Usta şair, yazının devamında kısa şiirden beş altı dize içinde dönüp durmanın anlaşılmaması gerektiğini vurguluyor. Böyle anlaşıldığında şiirin geliştirilmesinin riske girme ihtimalinin söz konusu olacağını belirtiyor.

Melih Cevdet Anday, kısa şiirin ne olduğu anlaşılmadığında doğacak riski ise şöyle ifade ediyor: “Tembelliği yerleştirir, fantaziyi nükteye indirir ve ozanlığı kolay göstererek şiirin eğitimsel yanını çürütür.” Anday, şiirin uzunluğu ve kısalığı konusunda dize sayısını ölçü almaktan vazgeçmek gerektiğininse altını bilhassa çiziyor.

Aslında modern şiirin, başından itibaren amaçlarından biri olmuştur uzunluk kısalık sorununu aşmak. Modern şiirin erken dönem öncülerinden Edgar Allen Poe, uzun şiirin şiir olmadığı görüşündedir ve “uzun şiir diye bir şey yoktur” diye yazmıştır.

Amaçlananın ne kadar gerçekleştiği içinse deneyime, birikime bakmak gerekir. Görünen odur ki olumlu ve olumsuzluklarıyla birlikte uzun şiirler de kısa şiirler de birikimin içindedir.

BİR AŞKIN ŞİİRİ

Amacımız uzun şiir kısa şiir tartışması değil dedik, ama konu aldı başını yürüdü. Öyleyse artık asıl konuya dönelim. Daha doğrusu sözü buralara getiren kışkırtıcı kaynağa gidelim. Yani Efe Duyan’ın “Tek Şiirlik Aşklar” (2012) ve “Sıkça Sorulan Sorular” (2016) adlı şiir kitaplarından sonra yıl biterken, Kasım 2023’te okurla buluşan kitabına dönelim. Yazının başında sözünü verdiğimiz o “bağlantıyı” gerçekleştirelim. Arada, unutmadan, kitabın kapak tasarımında Savaş Çekiç’in imzasının olduğunu da kaydedelim.

“İki Kalp Atışı Arasında Sessizlik” 128 sayfa ve seksen üç şiirden oluşuyor.

“Kendinden Sonrakiler Gibi” adlı kitabın ilk şiirinden bir bölüm okuyarak devam ediyoruz:

Kendi başına anlamı olmayan

ama kendinden önce gelenleri

sonsuza kadar

değiştiren

bir bağlaç

seninle tanıştığımız gün

Kitaptaki ilk altı şiir birbirinden bağımsız parçalar. Hepsinin ayrı ayrı adı var. Ancak birbirlerinin devamı gibi de okunabiliyor. İlk şiirde geçen “bağlaç” bahsettiğimiz şiirler arasında da oluştuğu izlenimini çıkarmak mümkün. Alıntı, izlenimi örneklemek için bir fikir verebilir. Kitaptan “Keşif” başlıklı şiiri aktaralım:

karşılaşır karşılaşmaz

içimize yayılan

hep tanışıyormuşuz huzuru

yürümeyi yeni keşfetmiş

bir çocuğun dengesi gibi

bozuluyor zaman zaman

koştuğundan değil

durmaya kalktığından

Kitapla ilgili “bir aşk şiirleri” toplamı denilebilir. Ama şunu da eklemek kaydıyla: “Kurulan bir aşk” için şiirler. “Kurmak” fiiline dikkat çekmek isteriz.

İlk beş şiirde şair âşıkla maşukun karşılaşmasına hazırlıyor okuru. Karşılaşma ise “Oklid Dışı Uzay Tehlikelidir” başlıklı şiirde gerçekleşiyor. Şair o anı kaydediyor şiire. Bir bölüm paylaşıyoruz:

daha birkaç gün önce

bir noktaydı dünya haritasında lowa

Prairie Lights’tayız şimdi

sorduğun yazara dair ukalalık yaparken

lafım bölünüyor

arkadaşlar diye bağırıyorsun

haydi bira içelim

(…)

toprağın altında büyüyen

iki tohum

yeryüzüne çıkınca ancak

değebilir birbirine

çiftlikten dönerken

elimi tutmuştun arabada

elin

bir sarmaşık dalı

ŞİİR EMEK ÜRÜNÜDÜR

Her metin kurgusaldır. Şiir de kurgusaldır. Ama “stüdyo kaydı” da değildir. Şiir doğaçlama da içeren, kurgu da içeren, işçilik, emek de içeren bir çalışmanın ürünüdür elbette. Şiir için harcanan “gönüllü emeği” “ticari emekten” ayrı tutmak gerekir. “Stüdyo kaydında” da emek vardır elbette ve daha çok “ticari emek”tir o. Aslında dikkat çekmek istediğimiz, şiirde üretim sürecinde yapaylıktan uzak durulmasıyla ilgili. Yani kastımız şiirin mükemmellik için kurgusallığa heba edilmemiş, kendiliğindenliğiyle “oynanmamış” olmasını vurgulamak.

Şiirin doğallık ve nesnel bağlaşıklık gibi değerlerden uzaklaşmamış biçimde üretilmesi deyim yerindeyse bir tür olmazsa olmazdır. Zaman zaman, mükemmellik uğruna, “yapaylığa” savrulup heba edilmiş şiirlerle de karşılaştığımız oluyor. “Stüdyo şiiri” tanımı daha çok onları kapsıyor. Bu bağlamda Turgut Uyar’ın “efendimiz acemilik” sözünü hatırlatarak şiir için mükemmelliğin çok da matah bir şey olmadığını, hatta bir tür zaaf olduğunu kaydedelim.

“İki Kalp Atışı Arasında Sessizlik” aynı zamanda şiir diliyle kurgulanmış bir aşk anlatısı. Ama anlatılan bir öykü, bir aşk hikâyesi de değil. Bir aşkın serencamı diyebiliriz belki. Anlatıcı âşık özne. Onun şair olduğu söylenebilir. Ama şiirin öznesiyle şair aynı kişi olmadığı sonucu da çıkarılabilir. Şiirden şiire âşık öznenin bakış açısından maşuku ve bir aşkın serencamını okuyoruz. Araya girip bir şiir aktaralım. Alıntılayacağımız şiirin adı “Sadece Bir Başkasını”:

parmağını kestin sabah

dişlerini sıkıp

bir atasözü fısıldar gibi

yaranı

gösteriyorsun bana

ve sadece bir başkasını iyileştirerek

iyileşeceğimizi

ŞAİR TUZAĞA DÜŞMEMİŞ

Efe Duyan’ın şiirlerinde biçimin, biçemin, içeriğin sunumunda şiir dışı öğelerden mümkün olduğunca kaçındığı dikkati çekiyor. Daha açık söylersek şair şairanelik, şiirsellik tuzağına düşmemiş. Oysa kitabın omurgasını oluşturan tema, şairi böylesi bir tuzağa rahatlıkla çekebilecek türden. Bir şiir daha okuyalım. Aktaracağımız betikler “Seninle Aramda” başlıklı şiirden:

seninle aramdaki boşluk

ikimizi de uyandırıyor

sabaha karşı

seninle aramdaki boşluk

seninle aramdaki her şeyi

büyük bir hızla öğreniyor

“İki Kalp Atışı Arasında Sessizlik” daha önce de belirttiğimiz gibi tek temalı bir kitap değil. Olabilirmiş aslında. Ancak çok parçalı bir kitap olduğu da söylenemez. Başka bir iki tema daha var, çok öne çıkmıyor, belki o nedenle kitabın bütünlüğü parçalanıp dağılmıyor. Başka bir deyişle kitapta yamalı bohça havası söz konusu değil. Yine da bir soru; acaba şair kitabın omurgasını oluşturan temayla yetinse miydi? Ancak belli ki daha çok şiirini paylaşmayı amaçlamış. Güncel, toplumsal gelişmelerin yansıdığı, tarihin yakın döneminde yaşanmış olaylarla bağ kuran şiirlere de kitapta yer vermiş. Belki bu şiirler için ayrı bir bölüm düşünülebilirdi. Olabilir miydi? Olsa daha mı iyi olurdu. Kitaba adını veren şiirin birinci bölümünü aktaralım:

pıtpıt

belki sonuncuydu bu

pıtpıt

ya da

bu

pıtpıt

yeniden gergin bir bekleyiş

.

Kemal Özer, 2008’de “Takas” adıyla yayımlanan iki şairin ortak kitabındaki sunu yazısında, Efe Duyan’ın şiirine ilişkin önemli saptamalarda bulunuyor ve şunları kaydediyor: “Benim zamanla kabul ettiğim, yıllardır benimsemekte sakınca görmediğim ‘bana göre’ler onu başkaldırıya yöneltiyor. Dizelerin birim olarak işlevine başkaldırıyor. Dize içindeki uyuma, dize kümelerinin şiir cümleleri oluşturmasına, bu cümlelerden varılacak bütüncül imgeye ve kurulacak şiirsel yapıya da. Verili olana uymak istemiyor çünkü. Tam tersine onu altüst etmeyi seçiyor. Şiir ortaya çıkacaksa, göze aldığı bu boğuşmadan, bu didişmeden çıksın istiyor. Ancak o zaman, yazdıklarına benim diyebilir de ondan.”

Yapacağımız son alıntı kitaptaki “Bütünleşme” başlıklı şiirden:

her şey bitecek yakında

beklerken

birbirimize yeni adlar veriyoruz

seslerini biliyorlar

anlamlarını değil

belleğimizi çeviren çitlerden

küçük çocuklar gibi sıçrayıp arka arkaya

yanımıza geliyorlar

susamışlardır

hepsini nehre sürüklüyoruz peşimizden

Olympos tanrıları gibi birer geyik kılığına girip

anlamlarını söylersek onlara

atmosfere giren

birer göktaşı gibi yanacaklar

Bir şiir kitabının, şairin diğer yazdıklarına ve yazacaklarına yönelik açlık ve merak oluşturarak bitmesi önemlidir. Efe Duyan’ın kitabı öyle bitiyor.


Enver Topaloğlu: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’da yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eylül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Enver Topaloğlu Arşivi