Celal Başlangıç
Katilleri tanıyoruz, bu kanlı kaos planını biliyoruz!
Bir kez daha kaybedenlerin saldırganlığına, kanlı oyunlara kalkışmasına tanık oluyoruz.
Cumhur İttifakı, aynen AKP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra yaşadığı iktidarı kaybetme korkusuna kapıldı.
Çok açıktı ki HDP muhalefette oldukça Erdoğan’ın bir daha seçilmesi anket sonuçlarına göre neredeyse imkansızdı.
Son günlerde her gelen anket sonucu AKP-MHP iktidarının oy kaybetme sürecinin giderek hızlandığını gösteriyordu.
Bir yandan AKP, diğer yandan MHP bu nedenle HDP’ye dönük kullandıkları nefret dilinin, ayrımcı söylemin dozunu zirveye tırmandırdılar.
6-8 Ekim olaylarından neredeyse yedi yıl sonra açılan Kobane olayları davası; her gün partililerin evlerini basmalar, gözaltılar, tutuklamalar; son olarak da kapatma davasıyla işletilen süreç ortaya çıkarmıştır ki; iktidar elindeki bütün enstrümanlarla HDP’nin üzerine yüklenmektedir.
Belli ki bütün bunlara karşı HDP dimdik durunca, onca zulme rağmen bütün gücüyle direnince belli ki şimdi kanlı bir kaos planı devreye sokuldu.
Dün İzmir HDP binasına yapılan saldırının ve içeride bulunan genç bir kadının öldürülmesinin anlamı budur.
Sadece dün ve önceki gün açıklanan iki anket sonucuna bile bakmak bu kanlı oyunun niye devreye sokulduğunu anlamak için yeterlidir.
Daha çok MHP ile çalışan iktidara yakın ORC Araştırma’nın önceki gün açıkladığı anket sonucuna göre Cumhur İttifakı’nın oy toplamı ancak yüzde 44,3’ü buluyordu.
ORC’nin bu güne kadar açıkladığı anket sonuçlarına göre Cumhur İttifakı ilk kez iktidarı kaybediyordu.
Dün açıklanan Avrasya Araştırma’nın anket sonuçlarına göre ise kararsızlar dağıtıldıktan sonra bile AKP ilk kez yüzde 30’un altında kalıyordu.
AKP ile MHP’nin toplamı kararsızlar dağıtıldıktan sonra bile ancak yüzde 37,8’i bulabiliyordu.
İktidar cephesinde aynen 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası yaşanan bozgun havası bu kez seçimden önce güçlü bir şekilde esmeye başladı.
Tek adam rejimi ülkeyi yönetemez hale gelmişti, ekonomide büyük bir çöküntü yaşanıyordu, uluslar arası alanda uygulanan savaş politikaları da büyük bir açmaza sürüklenmişti.
Görünen o ki iktidarın şiddetle ihtiyacı olan karanlık ve kanlı bir planı uygulamanın zamanı gelmişti; aynen 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra olduğu gibi.
Bu filmi daha önceden görmüştük ve perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
İktidar, 7 Haziran seçimlerinde TBMM’de çoğunluğu yitirince büyük bir çıkmaza girmişti. Seçimi yeniletmek istiyordu ama kazanacak gücü de yoktu.
O süreçte henüz merkez medyanın kapıları yüzümüze kapanmamıştı.
14 Temmuz 2015 akşamı CNN Türk’te Şirin Payzın’ın tartışma programını çıkıp aynen şunları söylemiştik:
"AKP, özellikle de Erdoğan açmaz bir durumla karşı karşıya. Bugünkü konjonktürde erken seçime gitmesi mümkün değil. Bu nedenle çatışmalı bir ortamda seçime gitmek zorunda kalabiliriz."
19 Temmuz 2015’te T 24 için hazırladığımız yazı 20 Temmuz’da yayınlandı. Orada da benzeri bir tespit yapmıştık:
"Hem AKP, hem de Erdoğan için erken seçim o kadar kolay başvurulacak bir yöntem değil. Erdoğan dört koldan araştırma yaptırıyor şirketlere. Çoğundan gelen oyların artmadığı (7 Haziran seçimlerine göre) aksine küçük bir miktar da azaldığı yolunda. Erdoğan’ın egemen olduğu AKP anlayışı ne bir koalisyon kurmaktan yana ne de bu şartlarda erken seçime gidecek cesareti buluyor."
Yazının çıktığı gün AKP aradığı cesareti Suruç’ta bulmuştu.
20 Temmuz 2015’te Suruç’tan katliam haberi geldi. IŞİD’li bir canlı bomba Kobane’ye doğru yola çıkan gençlerden 34’ünü katletmişti.
Haberi alır almaz Suruç’a hareket ettim. Bir yandan da yolda bu katliamın ne anlama geldiğine ilişkin yazı hazırlıyorduk Cumhuriyet için.
Daha Suruç’a varmadan Cumhuriyet’e gönderdiğimiz yazı bir tespit cümlesiyle bitiyordu:
"Sonuç olarak diyebiliriz ki IŞİD, Suriye’de ‘vekaleten’ yürüttüğü savaşı artık Türkiye topraklarına taşımış ve iyice köşeye sıkışmış AKP ve Erdoğan için erken seçim kampanyasını Suruç katliamıyla başlatmıştır!"
20 Temmuz 2015’te Suruç katliamıyla düğmeye basılmış ve ülke karanlık, kanlı bir kaos tüneline sokulmuştu. Nitekim öngördüğümüz şekilde 26 Ağustos 2015 tarihinde, 1 Kasım seçimlerinin kararı alınmıştı.
Sonrası malum, kan revan içersinde yaşanan bir süreçten sonra AKP 7 Haziran’da kaybettiği iktidarını 1 Kasım’da geri almıştı.
Belli ki şimdi de aynı kanlı kaos planı için düğmeye basıldı dün HDP İzmir il binasına yapılan saldırı ve işlenen cinayetle.
Katilleri tanıyoruz!
Tetiği çekenler, iktidarın desteğiyle Suriye’de çıraklık ve kalfalık dönemini geçirdikten sonra ustalık döneminde muhaliflere saldırmak üzere geri dönen eli kanlı katillerdir.
Azmettirenleri de tanıyoruz.
HDP üzerinden halkların düşmanlığı için nefret tohumu ekenler, ayrımcı, kışkırtıcı bir dille siyaseti terörize etmek isteyen iktidar temsilcileridir, televizyonlarda kanaat önderi taklidi yaparak zehirli dilleriyle toplumsal barışı dinamitleyenlerdir, HDP ile yan yana gelmekten korkan, bu kokuşmuş düzenin kendi üzerinden devamını isteyen muhalif görünümlü siyaset bezirganlarıdır.
7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasında iktidarın sahneye koyduğu bu kanlı kaos oyununun tekrar etmemesi için demokrasi güçleri, gerçek muhalifler, barışı savunanlar artık el ele verip yan yana omuz omuza durmalı.
Çünkü biz iktidarı kaybetmemek için kan dökmeyi göze alan, bunu daha önce de uygulamaya koymuş siyasi bir anlayışla karşı karşıyayız.
Katilleri de, azmettirenleri de tanıyoruz; bu kanlı kaos planını da biliyoruz!