Maraş’tan Çav Bella’ya camiler

Şimdi ki amaç ne olabilir? Olay yaratmak için seçilen şarkı ve şehir arasında 'müthiş bir bağlantı' var.

İzmir’de 21 Mayıs 2020 günü bazı camilerin hoparlörlerinden "Çav Bella" adlı İtalyan şarkısının çalınması Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline geldi. 

Doğal olarak çok tepki çekti. Bir gün sonra da Selda Bağcan’ın "Yuh yuh" adlı türküsü çalındı. Tepkiler daha da katmerlendi. Ramazan ayındaydık konu camilere yapılan "saldırı" olunca hassasiyet daha da arttı.  

Cumhurbaşkanı ve AKP Başkanı Tayyip Erdoğan’ın konuyu gündemine alması olayı daha da dikkat çekici hale getirdi. 

Erdoğan'ın doğrudan CHP’yi suçlaması soru işaretlerini arttırdı. Çünkü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olayı kınamış, sorumlularının derhal yakalanıp adalet önüne çıkarılmasını istemişti. 

Bu yeterli olmadı. Ana muhalefet partisi ortada hiçbir somut veri yokken bizzat partili Cumhurbaşkanı tarafından "suçlu" ilan ediliyordu. 

Oysa İçişleri Bakanı Süleyman Soylu katıldığı bir televizyon programında "yapanı bulmamız zor" demişti. 

Camiler Diyanet İşleri Başkanlığına bağlıydı. Hesap sorulması gereken birinci adres orası olmalıydı. Bu "büyük saldırı" hakkında Diyanet İşlerinin kendi içinde bir soruşturma açması gerekmez miydi? 

Hiç o yöne gidilmedi. Gidilmeyeceği de belli olmuştu. 

İçişleri Bakanı faili/failleri bulamayacaklarını erkenden açıklıyordu. Eğer Soylu böyle konuşmasa İzmir Emniyeti gelişmiş teknik düzeyiyle bu işi yapanları bulmak için harekete geçebilir, yapanı ya da yapanları bulabilirdi. Ama Bakan’ın söz konusu beyanı adeta "yapanları bulmayın" talimatı gibi algılanmaz mıydı?

***

Şimdi burada bir nokta koyup Eski Türkiye’nin en karanlık yıllarına uzanalım. 1978 yılının son ayına Maraş’ta bir camii provokasyonuna gidelim.

21 Aralık 1978 Perşembe günü sol eğilimli öğretmenler derneği TÖB-DER üyesi iki öğretmen Mustafa Yüzbaşıoğlu ile Hacı Çolak kimliği belirsiz bir kişi tarafından herkesin ortasında Maraş’ın göbeğinde vuruldular. Hacı Çolak olay yerinde, Mustafa Yüzbaşıoğlu ise kaldırıldığı hastanede hayatlarını kaybettiler. 

Cenazeleri ertesi gün Ulucami’den kaldırılacaktı. Maraş’ın köylerine çok tehlikeli bir haber uçurulmuştu:

-Komünistler Cami bombaladılar, Kuran-ı Kerim yaktılar!

22 Aralık 1978 Cuma günü, Ulucami’de iki öğretmenin cenazeleri kaldırılacaktı. Cami çevresi sağcı militanların topladığı "camileri koruyacak" (!) kalabalık tarafından sarılmıştı. Güvenlik kuvvetleri bu kitleye karşı son derece "anlayışlı" davranıyor, kibarca (!) dağılmalarını rica ediyorlar, ama dağıtmıyorlardı. 

Kendilerini "devletin güvenlik kuvvetlerine yardımcı kuvvetler" olarak tanımlayan militan ülkücü grup kaleye çıkmışlar oradan cenaze törenine katılanların üzerine yaşlım ateşi açmaya başlamışlardı. Korumasız halde kalan cenazeyi kaldıran kitle tabutları yere bırakarak bulabildikleri yerlere sığınıyorlardı. Güvenlik kuvvetleri de ancak kendilerini korumaya almışlar, saldırganlara karşılık vermiyorlardı. 

Maraş’ı saldırganlara teslim ettiler!

İşte orada başlayan saldırı tarihe "Maraş Katliamı" olarak geçecek büyük Alevi kıyımına varacaktı. Alevilerin önceden kırmızı boya ile işaretlenmiş evlerine girilerek 108 kişi katledildi. Oysa ortada ne cami bombalaması ne de Kuran yakılması vardı. 

***

İzmir’de camilerden "Çav Bella" çalınması akla Eski Türkiye’nin tanıdık-bildik "karıştırma" operasyonlarını getiriyor. O zamankilerin amacı vardı; Türkiye’yi 12 Eylül Askeri Darbesi’ne doğru sürüklemek!..

Şimdi ki amaç ne olabilir?

Olay yaratmak için seçilen şarkı ve şehir arasında "müthiş bir bağlantı" var:

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in seçim kampanyasında Çav Bella İzmir seçmenine büyük bir coşku yaratmış CHP oyunu yüzde 60’lara dayandırmıştı. 

Basit bir mantıkla İzmir-Tunç Soyer-Çav Bella yan yana duruyor, camilerden de bu parça çalınırsa? 

Olağan şüpheli kim olur? 

Bu kadarıyla bile yetinmeyip kamuoyu algısına bırakmadan doğrudan suçlamaya başlanması iyiye işaret değil! 

Eski Türkiye’de cumhurbaşkanları, başbakanlar hatta bakanlar büyük olaylar meydana geldiğinde "ortada gibi" görünüp yatıştırıcı mesajlar vermeye özen gösterirlerdi. 

Erdoğan ise öncekilerden çok farklı. Başında bulunduğu ülkenin vatandaşlarının huzur ve güven içinde olduklarını telkin edecek mesajlar yerine tam tersi yönde, uyarıcı/suçlayıcı/harekete geçirici/tahrik ve tahkir edici mesajları tercih ediyor. 

Bu özelliğini Cumhurbaşkanı olduğu 2014’te Anayasa üzerine "tarafsızlık yemini" ettikten kısa süre sonra açık seçik söylemişti:

-Ben tarafsız olamam!

İzmir Emniyeti kendi inisiyatifiyle olayın nasıl meydana geldiğini bulup çıkarabilir. Çıkarmalıdır da… 

Diyanet İşleri Başkanlığı da kendi içinde bir soruşturma başlatabilir. Başlatmalıdır da…

CHP de hesap veren değil hesap soran olmalıdır. Camiler CHP’ye değil, Diyanet İşlerine bağlıdır. Diyanet de hükümete… 

"Çav Bella Olayı" bu haliyle bırakılırsa ülke yeniden Maraş 1978’e doğru yola çıkartılabilir!..

Bu yönde çok fazla emare ortalığa saçılmış vaziyette… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi