Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

O tuğla çekilecek mi, o tuğla!

1950’lerde var olan ceberut devlet duvarının eli kanlı tuğlaları 2022’de de Ağar’ıyla Çiller’iyle Akşener’iyle Bucak’ıyla Göktaş’ıyla yerinde duruyor.

General Sabri Yirmibeşoğlu’nun adı "derin devlet" ve "gladio" ile anılıyordu.

1991 yılında verdiği bir röportajda, 6-7 Eylül Pogromu’yla ilgili olarak beklenmedik bir itirafta bulunmuştu:

"6-7 Eylül de bir Özel Harp işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi."

Aslında general herkesin bildiği gerçeğin itirafını, üzerinden 67 yıl geçmiş bir insanlık suçunun faillerinden biri olarak yapmıştı.

O yıllardaki ceberut devlet duvarının bir tuğlasıydı o general.

Uğur Mumcu 24 Ocak 1993’te öldürülmüştü.

Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’ya cinayetin faillerini yakalamayacağını itiraf ediyordu:

"Bir tuğla çekersek duvar yıkılır."

1990’lı yıllarda Mehmet Ağar eli kanlı devlet duvarının güzide bir tuğlasıydı.

Mumcu cinayetinin üzerinden 29 yıl geçti; geldik bugüne…

Albay Levent Göktaş Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesindeki Muharebe Arama Kurtarma Birliği (MAK)’nde Alay Komutanı’ydı.

Geçmişinde 1990’lı yılların eli Kürt kanına bulaşmış JİTEM’inden kontrgerillasına kadar bütün illegal devlet yapılarında görev yapmışlığı vardı.

Ceberut devlet duvarının seçkin bir tuğlasıydı.

Albaylıktan emekli olup avukatlığa başlamıştı.

Müvekkillerinin başında ise dünkü ve bugünkü derin devlette de, Saray’da da kendisine yer bulmuş Kıraça Holding patronu İnan Kıraç geliyordu.

Yurtdışına kaçmadan bir gün evvel İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu ziyaret edip "kaç" sinyali alan Kıraç’ın ortağı Sezgin Baran Korkmaz kısa bir süre sonra bu ortaklıktaki 45 milyon dolarlık hissesini "emaneten" Levent Göktaş’a devretmişti. Hem de beş kuruş almadan.

O Levent Göktaş, devletin derinliklerinden bir kanadın işlediği iddia edilen 19 yıl önceki Necip Hablemitoğlu cinayetinin zanlısı olarak aranmaya başlandı kısa bir süre önce.

Göktaş, birkaç aylık kaçış sürecinden sonra Bulgaristan’da ortaya çıktı ve 24 Temmuz gecesi kendisine ait twitter hesabından tehdit dolu pazarlık mesajları gönderdi:

  "… Kahpe kursağında büyüyenler uyumayın lan uyumayın, o tuğlayı yarın çekiyorum. Altta kalanın canı çıksın!... Devlet denilen aygıtı başınıza geçiririm!"

Görüldüğü gibi 1950’lerde var olan ceberut devlet duvarının eli kanlı tuğlaları 2022’de de aynı yerde duruyor.

Ceberut devlet duvarında seçilmiş bir tuğla olan Levent Göktaş, diğer tuğlaları "devlet denilen aygıtı başlarına geçirmek"le tehdit ediyor.

Şimdi zamanında yapılacak seçimlere 40 Pazar kaldı. En çok merak edilen de Millet İttifakı’nın adayının kim olacağı.

Son birkaç aylık süreçte Kılıçdaroğlu’nun adı ön plana çıkmaya başladı.

Diğer olası adaylara göre Kılıçdaroğlu, Saray iktidarının kurduğu soygun düzeniyle, bu iktidarla bir olup yoksul halkı soyanlarla asla uzlaşmayacağını, hesap soracağını, kaçırılan paraları geri alacağını ısrarla vurguluyor.

Belli ki bu duruş özellikle Saray avenesini çok rahatsız etti. Hatta içlerinde uzlaşma arayışında bile olanlar çıktı. Kılıçdaroğlu’nun bu girişimleri elinin tersiyle itmesi bu cenahtaki paniği arttırdı.

Ancak yine de umutlarını kesmemiş olacaklar ki Millet İttifakı’nın, daha da önemlisi CHP’nin içinden de kendileriyle "varlık barışı" sağlayacak figürlerin peşine düştüler.

Bu nedenle olsa gerek Kılıçdaroğlu geçen hafta tweet bombardımanına tuttu bu çevreleri.

İşte Kılıçdaroğlu’nun 8 Temmuz tarihli tweetlerinden birkaç cümle:

"Son zamanlarda kerameti kendinden menkul bazı kişiler bir anda muhalif yazar oldular. 20 yıllık yandaşlıktan sonra… Bunların bazıları köşe yazarı, bazıları araştırmacı formatında önümüze çıkıyorlar; muhalefet nasıl yapılır, kelle koltukta mücadele eden bana öğretmeye kalkıyorlar… Onların da ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Haksızlıklar karşısında kalemini dahi oynatmayan, televizyonlarda konuşmayan ‘Alo Holdinglerin’ medyası bana ders vermeyi bıraksın, ateş olsalar cürmü kadar yer yakarlar."

Hemen ertesi gün, 9 Temmuz’da daha da sertleşiyor Kılıçlaroğlu’nun sosyal medya hesabı üzerinden gönderdiği mesajlar.

"5’li çeteler, bazı sermayedarlar, varlıkçılar, çantacılar bu ülkenin ikinci 100 yılını dizayn etmeye kararlı. Ben ve arkadaşlarım da onlara karşı dimdik durmaya kararlıyız… ‘AK Parti’nin ihalecisi kötü, gelsin bizimkiler’ demeyen yol arkadaşım olacak. Şimdi bazı sermayedarlar, bir takım medya üzerinden bazı kurmaylarımın beşli çetelerle görüştüğüne dair haberleri devreye sokacakları bilgisi geliyor. Kimlerin bu operasyonun arkasında olduğunu da biliyorum… Bay Kemal’de komisyon olmayacak, ihale olmayacak, haksız zenginleşme olmayacak… Bırakın herhangi bir kurmayımı; bu çetelerle pazarlık yapan evladımın bile gözünün yaşına bakmam. Gidenlere de uğurlar ola."

Anlaşılan o ki, olası bir iktidar değişikliğinden endişe edenler sadece "Saray’ın ihaleci gülleri" ya da bu iktidar sayesinde voli vuran aveneler değil.

Saray çevresinden Millet İttifakı’na hatta CHP içine uzanan geniş bir yelpazede başka bir korku daha var; "ya Kılıçdaroğlu Türkiye’nin geleceğini karartan o ceberut devlet duvarının eli kanlı tuğlalarını da birer birer çekmeye kalkarsa…"

Millet İttifakı’nda CHP’nin ortağı olan İYİ Parti’nin lideri Meral Akşener geçenlerde Şanlıurfa’ya gitti.

Adalet için yüzlerce gündür devletin adliye binası önünde nöbet tutan Şenyaşar ailesini değil de Susurluk çetesinin korucubaşı- eski milletvekili Sedat Bucak’ı ziyaret etmeyi tercih etti; hatta Şanlıurfa birinci sıradan milletvekili adaylığı bile teklif etti.

Bilindiği gibi Akşener, Susurluk kazasından sonra istifa eden Mehmet Ağar’ın yerine İçişleri Bakanı olmuştu ceberut devlet duvarının tuğlalarını korumak için.

İşte Akşener’in ziyaret ettiği Sedat Bucak da Ağar’ın "çekersem duvar yıkılır" dediği tuğlalardan biriydi.

Seçimlere kısa bir süre kaldı. Maşallah Ağar’ıyla Çiller’iyle Bucak’ıyla ceberut devlet duvarının eli kanlı tuğlaları yerli yerinde durmakta

Şimdi bütün mesele olası bir iktidar değişikliğinde bugünkü Saray iktidarının kurduğu soygun düzenin sürüp sürmeyeceği… Ama ondan da can yakıcısı AKP iktidarının MHP ile birlikte bekçiliğini yaptığı ceberut devlet duvarından eli kanlı tuğlaların tek tek sökülüp sökülmeyeceği.

İşte bu yüzden önemlidir Erdoğan’ın karşısına aday olarak çıkacak muhalefet liderinin kim olacağı.

Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği, HDP’ye bakanlık verilip verilmeyeceği ise bugünkü Türkiye’nin can yakısı sorunları karşısında lafı güzaftır.

Siz öncelikle şu sorunun yanıtını arayın; o tuğla çekilecek, o duvar yıkılacak mı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi