Said-i Nursi ve Teşkilat-ı Mahsusa

Kürd ve Türk kamuoyunun doğru bildiği bir yanlış da Bediüzzaman’ın Teşkilat-ı Mahsusa’ya kayıtlı olduğudur. Bu iddianın ilk sahibi; Bedirhan Beg'in torunlarından tarihçi Cemal Kutay'dır.

Önceki Cuma 23 Mart, Seîdê Kurdi’nin 58. Vefat yıldönümü idi. Bu aralar bir hayli zorlaşan geleneği küstürmeden modern çağın gereksinimlerine cevap olabilmeyi başarmış bir Zattan; Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrat Parti devirlerindeki müspet duruşuyla, bizlere miras bıraktığı zengin eserleriyle çağa damgasını vuran, İslam’ın belki de sahabe asrından beri gelmiş geçmiş en vicdanlı, en cesur ve en doğru aliminden Bediüzzaman Said-i Nursi’den bahsediyorum.

Yaşamı boyunca şiddet ve radikalizmi dışlamış, her zaman diyalog ve barış taraftarı olmuş, her devrin despotlarını da ikaz edip titretmekten geri durmamış olan Bediüzzaman; ne hazindir ki mesajını bir türlü anlamak istemeyen devlet ricalinin kendisine reva gördüğü ömür boyu eziyet, hapis ve tazyikat yetmezmiş gibi sevenleri tarafından da doğru olarak temsil edilememiştir.

Kur’andan aldığı imanî ve sosyal mesajlarını dar bir dairenin dışında insanlığa gereği gibi mal edemeyen takipçilerinin hepsini katmasam da belirgin bir kısmı, O’nun duru, pâk, lekesiz, şeffaf meslek ve meşrebine zarar verecek yanlış(lık)lara imza attılar; statükocu tavırlar, iktidar-güç yandaşlıkları, milliyetçilik, zulme rıza, istibdatı okşama ve riya hastalıklarına bulaşmak bir yana dursun; kasıtlı olarak ileri sürülen devletçilik-vatancılık-Turancılık-Abdülhamidilik vb. kimi karalama kampanyalarına da yer yer gönüllü yazılarak dezenformasyona ciddi katkıda bulundular.

Hemen belirteyim ki Kürdler, Türkler başta olmak üzere Müslümanlar ve insanlık alemi olarak bu Zatın ne sorunlarla mücadele yönteminden gereği gibi faydalandığımızı söylemek mümkündür ve ne de ikna edici, samimi bir üslupla bizlere sunduğu tefekkür ve ispata dayalı, şifalı imanî-sosyal reçetelerinden! Bu çok önemli konunun ispatını başka yazılara bırakarak hayatı boyunca gizlilikten uzak şeffaf yaşamış bu zatın kamuoyunda sağlıklı bir şekilde tanınmasını önleyen sis perdelerinden şimdilik bir tanesini aralamaya çalışacağım. Evet; Kürd ve Türk kamuoyunun doğru bildiği bir yanlış da Bediüzzaman’ın Teşkilat-ı Mahsusa’ya kayıtlı olduğudur. Bu teşkilat; Osmanlı'nın 1911-1918 yılları arasında faaliyet göstermiş, İttihat ve Terakkî'nin Türkçü, İslâmcı ve devletçi politikalarıyla uyumlu gizli istihbarat örgütüdür.

Bu iddianın ilk sahibi; Bitlisli Bedirhan Beg'in torunlarından olan tarihçi Cemal Kutay (1909, 2006) olup 1970-1980’lerde yazdığı -Tarih Sohbetleri ve Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı, Nurculuğun Kurucusu Bediüzzaman- isimli eserlerinde Said-i Nursi ile ilgili şa’şaalı iddialar ortaya atmıştır.

Bedüzzaman Seîdê Kurdî’nin Jön-Türklerle arasının sıkı fıkı olduğunu, "Teşkilat-ı Mahsusa’ya kayıtlı olduğunu, Balkan Harbi’ne katıldığını, Cihad Fetvası’nı imzalayan beş isimden birisi olup denizaltı ile gittiği Libya’da bu fetvayı dağıttığını, esaretten dönerken Almanya’da bir otelde kaldığını vb." iddia eden Kutay bu iddialarını; 1914-1915 yıllarında dönemin Osmanlı istihbarat örgütü olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın önce Arabistan kolunun, 1915-1918 yıllarında ise genel örgütün başkanlığını yapan Eşref Sencer Kuşçubaşı (1873, 1964)'na dayandırmaktadır. Cemal Kutay, "Eşref Sencer Kuşçubaşı (1873, 1964) ile birlikte Nisan 1953’te Said-i Nursi’yi Emirdağ’da ziyaret ettik. Ben Said-i Nursi’yi Teşkilat-ı Mahsusa dosyalarında gördüm" (1) diyerek iddialarını temellendirmeye çalışmıştır.

Bu iddialar bilimsellikten tamamen uzak, belgesiz, vesikasız ve şahitsiz idi. Yine de Kutay’ın Nurculukla Kemalizm’i uzlaştırmaya matuf bu kasıtlı iddialarına her ne hikmetse ‘mal bulmuş mağribî’ gibi sahiplenecek Kürd-Türk, yerli-yabancı entelektüeller hiç de az olmayacaktı... 

Kutay’ın verdiği çelişkili açıklamalara rağmen bu iddiaları hemencecik kabullenip yayımlayan Türk yazarlardan; ‘Son Şahitler, Aydınlar Konuşuyor, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi’ gibi eserleriyle Nurcu kamuoyunda epeyce tanınan Necmeddin Şahiner’in (2) emeği de çoktur.

Bu iddiayı yazıp dillendirenler arasında; Avukat Bekir Berk, Sefa Mürsel, Ahmet Şahin, Ömer Çelikdönmez, Emrah Cilasun (Teşkilata üyeliğini değil, Nursi'nin militan bir İttihatçı olduğunu iddia eder), Cengiz Özakıncı (Türkiye'nin Siyasi İntiharı), Soner Yalçın (Beyaz Müslümanlar; Efendi), İslam Yaşar (Zamanın Sesi-1 roman dizisinde teşkilata değinmemiş sadece Said-i Nursi’nin gönüllü milisleri Enver’in teklifiyle oluşturduğunu yazar ki bu da yanlıştır.) ve Prof. Şerif Mardin de yer almıştır. (The Case of Bediüzzaman Said Nursi; Türkiye’de Said Nursi Olayı). 

Uluslararası camiada bu iddiaların epeyce yayılmasına yardımcı olan Şerif Mardin, İngilizce olan bu eserini 1989’da, Türkçesi’ni de Bediüzzaman Said Nursi Olayı / Modern Türkiye’de Din Ve Toplumsal Değişim adıyla 1992’de yayımladı. Ciddi ve seküler bir sosyolog olan Mardin’in kaynağı ise (mealesef yalan-yanlış) iddialarında hep delilsiz, vesikasız, belgesiz, tanıksız kalan Cemal Kutay ve onun bayraktarı Necmeddin Şahiner olmuştur. Mardin’in geç uyanıp belge istemeye başlaması ise zararı telafi etmeye yetmeyecek, kamuoyu ciddi oranda bu çaplı dehayı, şeffaf ve zengin hazine Said-i Kurdi’yi "bir Osmanlı-İttihadçı Ajan" olarak tanıy(t)acaktı.

Bediüzzaman üzerine ciddi bir entellektüel biyografya yazan Şükran Vahide bile konu ile ilgili ilk eserinde (The Author of the Risale-i Nur) bu iddiaya tevessül etmiş ve fakat O da sonradan vazgeçip iddianın ispatlanamadığını teslim etmiştir. (3)

Kürd kamuoyundan da Öcalan, bu yanlış iddiayı dillendirmekten geri durmadı: "Bilindiği üzere 1914’te kurulan Teşkilat-ı Mahsusa başta Ermeni soykırımı olmak üzere homojen Türk ırkçı bir ulus-devlet için katliam başta olmak üzere her yöntemi uygulamakla yetkilendirilmiş ilk faşist örgütlenmelerden biridir. İçinde Said-i Nursi ve Mehmet Akif’in de yer aldığı bir dinci-İslamcı kolu da kendisiyle birlikte faaliyete geçirilmiştir." (Savunmalar, İmralı Notları)

‘Said-i Kurdi-Tırki-Erebi’ isimli eserinde Leyla Atabay; belgesiz bu iddialara şüpheyle baktığını belirtmekle beraber yer yer böyle bir iddianın olanak dışı tutulamayacağını da eklemiş. (Sîtav Yayınları, sh: 243-244). Malmisanıj da "Said-i Nursi" adlı eserinde, Kutay-Şahiner ikilisinin medyada bolca yayımlanan bu iddialarına sahip çıkmıştır…  (Devam Edecek)

(1) "Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı" (sh: 281, 282, 296)

(2) Şahiner Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi adlı kitabının ancak 10. baskısında bu iddianın çürüklüğüne kanaat getirmiştir!

(3) Mary F. Weld, Bediüzzaman Said Nursi, (sh: 142. Etkileşim Yayınları)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi