Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

‘Öküz altında aranan darbe’ bulunmuştur!

Meğer bizim yıllardır barış, demokrasi kahramanı olarak bildiğimiz sosyalist, insan hakları savunucusu Ragıp Zarakolu, hem de Artı Gerçek üzerinden darbe planları yapmaktaymış sinsi sinsi!

Şu koronavirüs sayesinde beş koyun güdemeyen muhalefetten, beş maske dağıtamayan iktidar aşamasına geçtik.

Ağzını doldura doldura söylerdi AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu muhalefet o kadar beceriksiz ki beş koyun versen güdemezler" diye…

Ancak önemli büyük kentleri kazanan CHP’li belediye başkanları koronavirüs salgını sırasında beş koyun güdememek bir yana; ekmek olarak, sıcak yemek olarak, nakit para yardımı olarak milyonlarca insana ulaşabileceklerini gösterdi.

Saray iktidarı da tam aksine, değil beş koyun gütmek, halka ücretsiz beş maske dağıtma becerisinden bile yoksun olduğunu gösterdi.

Bu halk kendisine dağıtılacak ücretsiz iki ekmeği, bir kap sıcak yemeği engelleyenleri kolay kolay affetmez; nitekim etmedi de.

Farklı kuruluşların son bir haftada açıkladığı kamuoyu araştırmaları çok çarpıcı bir gerçeği net biçimde ortaya koyuyor; Cumhur İttifakı’nın toplam oyları yüzde 45’in altında, Erdoğan’ın oyu yüzde 40’dan daha aşağıda, Saray’ın CHP’li belediyelerin bağış kampanyalarını engellemesine karşı çıkanların oranı yüzde 65’in üzerinde. Yani AKP’ye, MHP’ye oy veren seçmen bile Saray’ın ihtiyaç sahiplerine muhalif belediyelerce yapılan yardımın engellenmesine karşı.

Bu işin siyasi yanı, bir de ekonomik boyutu var sürecin.

Ankara, koronavirüs salgınına giderek derinleşen bir ekonomik kriz sürecinde yakalandı. Salgın, ekonomik krizin bütün toplumu bir ateş topu gibi kuşatmasına yol açtı. Zaten çok yüksek olan işsizlik bu süreçte en az ikiye katlandı. Toplumun büyük kesimini, derin bir yoksulluk, hatta büyük bir açlık uçurumundan aşağı attı. 

Saray’ın har vurup harman savurması nedeniyle yoksul, işini yitirmiş, işyerini kapatmış yurttaşlarına yardım edecek tek kuruşu kalmamıştı; hazine tam takırdı. Yurttaşlarına nakit yardım vereceğine, para toplamak için ancak IBAN numarası verebildi Saray iktidarı.

İşte Saray iktidarının böylesine siyasi, ekonomik, sosyal krize girdiği süreçte bir başarı, bir de mağduriyet hikâyesine ihtiyacı vardı.

Çünkü kaybettikleri kitle desteğini geri almak için topluma daha büyük baskı uygulayarak; meslek odalarından muhalif partilere, bağımsız medyadan kendilerine biat etmeyen sendikalara kadar geniş bir kesime karşı topyekûn bir cephe harekâtı başlatmaya karar vermişlerdi.

Koronavirüs salgınına karşı yazmaya çalıştıkları başarı hikâyesi toplumun büyük çoğunluğu açısından inandırıcı olmamıştı. O zaman sıra mağduriyet hikâyesine geldi. Çünkü yapacakları zulmü mazur göstermek için bir mağduriyet hikâyesi çıkartmak istiyorlardı.

Sonunda "bize darbe yapacaklar" üzerinden bir mağduriyet hikâyesi üretme hevesine düştüler.

CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel’in, İstanbul İl Başkanı Canan Kaaftancıoğlu’nun açıklamaları üzerinden bir "darbe" hikâyesi yazmaya çalıştılar. Ancak bu hiç de inandırıcı olmayan bir argümandı. Ama Saray iktidarı "bulduk, bulduk" diye nara atıp bir "darbe havası" yaratmaya çalışıyordu.

İşte tam o sırada değerli yazarımız Ragıp Zarakolu’nun Artı Gerçek’le birlikte Evrensel’de de yayımlanan "Makus kaderden kaçış yok" yazısı Saray’ın radarına takılmıştı.

Evrensel’de, görseli olmadan bir köşe yazısı olarak yayınlandığı için yeteri kadar dikkat çekmedi. Ancak "Makus kaderden kaçış yok" başlığı üzerinde Menderes’in ve Erdoğan’ın fotoğrafları yan yana yayınlanınca aradıkları malzemeyi bulduklarını sandılar.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ından İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a kadar altı boş, yalana dayalı mesajlar düştü sosyal medyaya. 

Sosyal medyadaki trollerine Tarkan’ın söylediği gibi "Atıl kurt" diyorlardı sanki.

İstedikleri sonucu aldılar. Maaşlı trolleri, gözü dönmüş yandaşları okumadıkları, okusalar da anlamadıkları, anlasalar da anlamazdan geldikleri bir yazı üzerinden hem Zarakolu’na hem de Artı Gerçek’e küfür kıyamet saldırdılar.

Önce Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ardından da AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Ragıp Zarakolu hem Artı Gerçek hem de Evrensel hakkında suç duyurusunda bulundu.

Altun’un suç duyurusuyla ilgili haberi eskinin "amiral gemisi", yeninin "havuz batığı" gazetesi "İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan skandal ifadelere suç duyurusu" başlığıyla verdi.

Ancak "skandal ifadeler"in ne olduğuna ilişkin tek satır yoktu haberde. Keza Altun’un suç duyurusunda da Zarakolu’nun hangi paragrafından, hangi cümlesinden, hangi sözcüğünden "Erdoğan’a karşı açıkça darbe ve idam tehdidi" yapıldığına ilişkin tek bir kanıt, tek bir alıntı yoktu.

Allah için söylemek gerekirse Erdoğan’ın avukatı Hasan Özel’in Zarakolu ile Evrensel Gazetesi ve Artı Gerçek İnternet Gazetesi "Sorumlu Müdürü ve bağlı olduğu yetkili"ler hakkında yaptığı suç duyurusunda Ragıp’ın yazısından iki cümle alıntılanmıştı.

"Korona günleri, bırakın Türkiye’yi tüm dünyayı bir sorgulamaya yöneltmekte. Bundan RTE’nin ve tayfasının kaçınması mümkün değildir."

Şimdi sıkı durun, Erdoğan’ın bu cümleden hareketle yaptığı suçlamaya bakın:

"… şeklindeki ifadeleriyle de açıkça darbe çığırtkanlığı yaptığını ortaya koymuştur."

Şimdi yukarıdaki yazıyı bir kez daha okuyun ve elinizi vicdanınıza koyup yanıt verin; Zarakolu’nun bu cümlesinin neresinde darbe çığırtkanlığı var!

Erdoğan’ın kendisi demiyor muydu, "Salgından sonra dünya eskisi gibi olmayacak" diye.

Ragıp da onu söylüyor işte. 

Suç duyurusunda "olmayana ergi" yöntemi de denenmiş elbette.

"Kamuoyunda büyük tepki yaratan anti demokratik beklentilerle dolu sözde yazıda açıkça ‘darbe özlemi’ vurgulanmış ‘darbe seviciliği’ yapılmıştır."

Şimdi suç duyurusunda alıntılanan Ragıp’ın iki cümlesini bir kez daha okuyun; herhangi bir yerinde ‘darbe özlemi’nin vurgulandığını, ‘darbe seviciliği’ yapıldığını görebilecek misiniz?

Aslında doğrusunu söylemek gerekirse bir ülkenin cumhurbaşkanına da, onun avukatına da yakışmıyor böyle dayanaksız, delilsiz bir suç duyurusu yapmak.

Ayrıca bu dil de nereden çıktı? "Sözde yazı" diye bir şey yoktur, bir yazı ya vardır ya da yoktur. Siz de bu yazı üzerinden suç duyurusu yaptığınıza göre bu "sözde yazı" değil, "özde yazı"dır. Görülmemiş bir şeyi başardı Saray iktidarı; "sözde yazı"ya suç duyurusunda bulundu. 

Bir ülkenin cumhurbaşkanının "sözde yazı"nın "sözde yazarı" hakkında suç duyurusu yaptığı görülmemiştir.

O zaman bu da "sözde suç duyurusu"dur. 

Bu uyduruk dili nereden edindiğinizi biliyorum ama şimdilik oraya girmeyeyim.

Elbette bir cumhurbaşkanına, onun avukatına yakışmayan bir şey daha var bu suç duyurusunda.

Eğer bir yurttaşınız hakkında suç duyurusunda bulunuyorsanız hiç değilse onun adını doğru dürüst yazmak zorundasınız.

Müşteki Erdoğan adına İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç durusundaki "şüpheliler" bölümünde Ragıp Zarakolu’nun soyadı yanlış yazılmış; "Ragıp Zarakoğlu."

Bu da Saray’ın hukuk işportacılığı…

Tesadüf bu ya, Ragıp’ın bu yazısıyla aynı gün Artı Gerçek’te yayınlanan köşeme "Mağduriyet yarat ki zulmün mazur görülsün" başlığını atmıştım. Saray iktidarına "öküzün altında darbe arama" eleştirisi yöneltmiştim.

Nereden bileyim ki, meğer bizim yıllardır barış, demokrasi kahramanı olarak bildiğimiz kıdemli sosyalist, insan hakları savunucusu Ragıp Zarakolu, hem de Artı Gerçek üzerinden darbe planları yapmaktaymış sinsi sinsi!

Artık Saray’a jurnal edebilirim; "aradığınız darbe öküzün altında bulunmuştur."

***

YARIN: Ayılana darbe, bayılana koronavirüs!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi