Anayasa Mahkemesi’nin ‘erkeklik’ meselesi ve baro başkanlarının sorumluluğu

Bugüne kadar AYM üyeliği yapmış olan 116 emekli ve 15 mevcut üyeden, yani 131 kişiden yalnızca 5’i, yani yüzde 3,8’i kadın. Bu tablo utanç verici değilse, nedir?

Türkiye’de yargı sisteminin en tepesindeki kurum olan Anayasa Mahkemesi (AYM) Anayasa tarafından güvenceye alınan tüm hak ve özgürlüklerin Türkiye’de herkes tarafından etkili bir şekilde kullanılabilmesinin teminatı.

Teoride öyle ama iş pratiğe geldiğinde AYM’nin zaman zaman verdiği kararların bizzat bir hak ihlaline yol açabildiği herkesin malumu.

AYM ve hak ihlali söz konusu olduğunda tek mesele AYM’nin aldığı kararlar da değil maalesef. AYM’nin kendisi, yani üyeleri konusunda gündeme getirmemiz gereken bir başka, hatta utanç verici bir mesele var.

1961 Anayasası ile kurulan AYM son düzenlemelere göre 15 üyeden oluşuyor. Bu üyelerden biri başkan, ikisi ise başkanvekili olarak görev alıyor. 15 üyeden birisi baroların Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) isimlerini sunduğu üç avukat arasından seçiliyor. AYM’nin şu an görev yapmakta olan üyelerinin tamamı erkek. Daha kötüsü, AYM’nin emekli 116 üyesinden de yalnızca 5’i kadın.

Yani bugüne kadar AYM üyeliği yapmış olan 116 emekli ve 15 mevcut üyeden, yani 131 kişiden yalnızca 5’i, yani yüzde 3,8’i kadın. Ülkedeki avukatların yarıya yakını, yargıçların da yüzde 46,26’sı kadın iken bugüne kadar AYM üyeliği yapmış olan kişilerin yalnızca yüzde 3,8’i kadın. En son 1995 yılında bir kadın AYM üyesi olarak atanmış. Bu üye 2015 yılında emekli olmuş ve o tarihten beri de AYM üyelerinin tamamı erkeklerden oluşuyor. Bu tablo utanç verici değilse, nedir?

Anayasanın 10. Maddesine göre "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür." Aynı madde "Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz" diyerek gerekli hallerde kadınlar ve erkekler arasında eşitliğin sağlanabilmesi için pozitif ayrımcılığın yapılabileceğini söylüyor. Yani Anayasa, yalnızca hukuk önünde değil, fiiliyatta kadınlarla erkeklerin eşit olması sağlanmalı derken, Anayasanın uygulanmasını gözetlemekle yükümlü olan AYM’nin üyeleri arasında cinsiyet eşitliği hiçbir zaman sağlanmamış. İşin kötüsü bu eşitsizliği ortadan kaldırmak kadınlar dışında kimsenin gündeminde de değil.

Bu meselenin kadınlar olarak şu sıralarda gündemimizde olmasının bir nedeni var. Şu anda AYM üyesi olan avukat yakında görev süresi dolacağı için emekli olacak ve onun yerini alacak olan avukatın seçilmesi gerekiyor. Türkiye Barolar Birliği (TBB) 5 Ocak 2022 tarihli duyurusunda AYM üyeliğine aday adaylığı için başvuru yapan avukatların listesini yayınladı. Listeye göre 32 avukat aday adaylık için başvuruda bulunmuş ya da en azından adaylık için gerekli koşullara sahip olarak listeye girebilmiş. Türkiye’deki bütün baro başkanları 15 Ocak günü Ankara’da toplanıp bu adaylar arasından 3 kişiyi seçerek isimlerini TBMM’ye bildirecekler. Meclis de bu 3 kişiden birini AYM üyesi olarak seçecek.

Adaylık için başvuru yapan 32 avukattan 11’i kadın. Geçmiş yıllara ve başka seçimlerde, mesela baro başkanlığına, baroların yönetim kurulu üyeliğine, TBB başkanlığına, TBB delegeliğine, TBB yönetim kurulu üyeliğine aday olan kadınların sayısının erkeklerin sayısına oranına bakıldığında 32’de 11 fena görünmeyebilir. Bütün zorlayan şartlara rağmen 11 kadın avukatın AYM üyeliği için aday adayı olmasının kadınların on yıllardır hayatın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için verdiği mücadelenin bir sonucu olduğunu düşünüyor, aday olan kadınların hepsini cesaretleri ve örnek davranışları için tebrik ediyorum.

Aday adayı olan kadın avukatlardan kaçı aday gösterilir bilmiyoruz. O konuya geleceğiz. Ancak mevcut aday kadın avukat sayısının hala kadın-erkek avukat sayısı ile orantılı olmadığını hatırlamak lazım. Şöyle ki; TBB’nin Aralık 2020 tarihli verilerine göre Türkiye’de 143 bin 330 avukat var ve bunların 65 bin 533’ü kadın. Bu da Türkiye’deki avukatların yüzde 45,7’sinin kadın olduğu anlamına geliyor.

Yani ülkedeki avukatların yaklaşık olarak yarısı kadın. AYM üyeliği için aday adayı olan avukatların ise yalnızca yüzde 34’ü kadın.

İleride daha fazla sayıda kadın avukatın aday adayı olması için daha fazla çalışmamız gerektiği ortada. Bu tablonun değişmesi, üyelikte kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için yapılacak çok şey var elbette. Ancak şu anda 15 Ocak günü baro başkanlarının yapacağı seçime odaklanmakta fayda var zira bu seçimde belirlenecek 3 kişiden 1’i Meclis tarafından AYM üyesi olarak seçilecek.

Bu seçimde bütün baro başkanlarının sorumluluk alması, bu utanç verici tabloyu değiştirmek için elini taşın altına koyması gerektiği aşikâr. Bazıları baro başkanlarının Meclis’e bildireceği 3 isimden en az birisinin kadın olması gerektiğini söyleyebilir.

Ben ise biraz daha ileriye gideceğim. Bana kalırsa baro başkanlarının seçeceği 3 kişinin de kadın olması gerekiyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi, Meclis bu 3 kişiden yalnızca birisini AYM üyesi olarak seçecek. Dolayısıyla baro başkanları da tarihsel bir sorumluluk alarak, AYM’nin gelecek dönemki üyelerinden en az birisinin kadın olmasını güvenceye almak için yalnızca kadın avukatlardan oluşan bir liste sunmalılar Meclis’e.

Bu imkansız mı? Elbette değil demek istiyorum ama konu toplumsal cinsiyet eşitliği olunca barolar ve TBB’deki ahvalin de hiç iç açıcı olmadığını hatırlamadan edemiyorum. Ülkedeki 83 baro başkanından yalnızca 9’u kadın. TBB’nin başkanı erkek. TBB’nin 10 kişilik Yönetim Kurulu’nda yalnızca 2 kadın var. TBB’nin 348 delegesinden yalnızda 55’i kadın. Ayrıca bugüne kadar AYM üyeliğine seçilen avukatların tamamı erkekti. Dolayısıyla bu tabloya bakınca baro başkanlarının AYM üyeliği ve temsiliyet konusunda duyarlı davranmalarını beklemek fazla iyimserlik mi olur, bilemiyorum.

Son yıllarda sivil toplum kuruluşları üzerinde bu kadar baskı varken ülkede insan haklarını savunmada en önemli kurumlara dönüşen baroların bir insan hakları meselesi olan toplumsal cinsiyet eşitliğini hayatın her alanında sağlamak için sorumluluk alması gerektiği ortada.

Son TBB genel kurulunda başkanın değişmiş olması, yeni başkanın ve yönetim kurulu üyelerinin insan haklarının korunması konusunda şimdiden güzel adımlar atmış olmaları iyi gelişmeler. Belki baro başkanları da bizi sevindirecek, nefes almakta dahi zorlandığımız şu günlerde bize biraz moral verecek bir adım atarlar, yapmaları gerekeni yaparlar. Neden olmasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nurcan Kaya Arşivi