AKP iktidarı Rusya’nın bölgedeki çıkar ilişkilerini gözardı ederek Güney Kürdistan’a karşı güç göstermek istedi. Bunu Rusya’ya rağmen yapamayacağı büyük bir ihtimalle Erdoğan’a hatırlatıldı.
Yoksa Erdoğan artık Kürt oylarının kendisi için çok da önemli olmadığını, bir şekilde iktidarda kalmanın daha önemli olduğunu mu düşünmeye başladı.
Ya farklılıkların bir zenginlik olduğunu kabullenerek geçmişimizle yüzleşeceğiz ve bizden farklı olanlara saygı duyacağız. Ya da bu insanlık dışı vahşete boyun eğip dağılıp gideceğiz.
Ülkenin bu faşizm döngüsünden çıkabilmesi için CHP’nin devletçi, sağcı ve milliyetçi arayışları bir tarafa bırakıp Kürtler ve demokratik muhalif güçlere yan yana durmaktan başka çaresi yok.
Erdoğan, 'Masum sivillerin hedef alındığı operasyonları' kınamış. Nerede? Hakkari ve Lice’de mi? Myanmar’da mı?
Cumhurbaşkanı bütün istihbarat kurumlarını kendine bağlayarak tam bir istihbarat devleti oluşturuyor. Orwell buna "Ağebey sizi gözetliyor devleti" adını vermişti.
Salih Müslim Artı TV’de, 'Musul Konsolosluğu’nun işgal öncesinde bir IŞİD karargahı haline geldiğini' söyledi.
Devletin Kürt paradigması Türkiye’nin yönünü Tahran ve Şam’a çevirdi: “Ülkemiz Kürtler’in sınır ötesindeki kazanımları nedeniyle beka sorunu yaşıyor.
Kahraman olarak nitelendirilen Özel Kuvvetler Komutanı Aksakallı niçin tasfiye edildi diye soruluyor. Erdoğan kahramanlık ya da cesurluktan çok sadakatle ve körü körüne itaatle ilgili.
Jeremy Corbyn 'Solla olmaz' diyenlere güzel bir cevap veriyor. 'Solla olur. Yeter ki halkın ne istediğini ne beklediğini iyi anlayın ve uzağa gitmeyin, çözüm yolları belli.'
Darbe korkusu sürekli canlı tutulmalı ki, uyguladıkları zulüm ve vahşet politikalarından bezip kendilerinden desteği çeken insanların bağımlılığını sürdürebilsinler.
İki yıl içinde en iyimser bir hesapla asker, polis, gerilla, sivil 3 bin kişi yaşamını yitirdi. Tabii bu 3 bin kişi, trafik kazalarında ölmedi.Dolayısıyla bunlara cinayet demek daha doğru.
Türkiye’de hızla yerleşmekte olan rejime artık ‘AKP Rejimi’ ya da ‘İslami faşist rejim’ demenin anlamsızlığı her olayda ortaya çıkıyor. Yerleşmekte olan rejimin adı ‘Erdoğan Rejimi’dir.
Erdoğan işadamlarına, “Biz OHAL’i sizin için yaptık” diyor. “Siz rahat rahat para kazanasınız diye grevleri yasaklıyoruz” diye de ekliyor. E hani OHAL’i darbe girişimi için ilan etmiştiniz.
Öyle anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı 'Patronları bu kadar kolluyoruz ama onlar OHAL’i desteklemiyorlar' diye hayal kırıklığı içinde.
AKP Genel Başkanı bir gün Rojava Kürtlerini tehdit ediyor. Ertesi gün Selahaddin Demirtaş’a kimsenin inanmayacağını bildiği halde ‘terörist’ diyor.
Eskiden 'Söz konusu devlet olunca hukukun, adaletin lafı bile olmaz' diyen bir yargımız vardı. Şimdi de, söz konusu Erdoğan olunca hakkın, hukukun, lafı bile olmaz diyen bir yargımız var.
Uzmanlar, Türkiye Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkilerini tanımadığı için “şimdilik Erdoğan ve suç ortaklarının yargılanamayacağını” söylüyor. Ama bu pekala mümkün olabilir.
İnsan hakları savunucularına operasyon haberini, ‘yeni bir darbe girişimi toplantısı’ imasıyla veren Milliyet’in Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan’ın uçağında yerini aldı.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun başlattığı Adalet yürüyüşünü “Bunlar şimdi terör örgütleriyle el ele kol kola” ithamlarıyla hedef alırken, 15 Temmuz'un yıl dönümünde halkı sokaklara davet ediyor.
Erdoğan’ın saldırmayı düşündüğü Efrin’de YPG Kobani günlerindeki YPG değil. 20 bin kişilik, ağır silahlarla donatılmış bir ordudan, IŞİD’i dize getiren bir güçten sözediyoruz artık.
'15 Temmuz'la ilgiili iddialara itibar etmeyin. Göreviniz darbenin arkasındaki gerçeği perdelemektir'
CHP’nin ‘adale’t için başlattığı bu eylemde Kürtler ve diğer muhalefet güçleri asla dışlanmamalı. İktidarın bu yürüyüşü boşa çıkartma hamleleri ancak bu sayede engellenebilir.
Tan, “Kürtler IŞİD’le anlaştı mı?” iddiasını sordu. Şimdi Kürtler, bu savaşta yaşamlarını yitiren yüzlerce gencin kimlik bilgilerini paylaşarak bu iddiaya cevap veriyorlar.
Varsayalım ki Kato’yu ele geçirdiniz. Buralara Türk bayrağını asarak, ‘Ele geçirdik’ hamaseti yaptınız… Ne olacak? Kürt meselesini çözmüş mü olacaksınız?
Ya darbe ihbarı Cumhurbaşkanına ulaşmışsa?
Öyle anlaşılıyor ki duruşmalarda sanıkların son açıklamaları ve iddiaları iktidarın bayağı huzurunu kaçırmış.
İşte aynı zamanda Alman vatandaşı olan Gazeteci Deniz Yücel. Resmen rehin. Çünkü cumhurbaşkanı bunu ilan etti. “Ben cumhurbaşkanı olduğum sürece onu bırakmayacağım” dedi. Ötesi var mı?
Evet ağır bir baskı, polis-yargı şiddeti ve hukuksuzluk var. Ama uyum yasaları çıktıktan sonra parti devletine karşı bir eleştiri bile mümkün olmayacak.
Avrupa ve genel olarak Batı, yaratılmasından sorumlu olduğu uluslararası cihadçı terörü işlerine geldiği gibi kullanmayı biliyor ama...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.