Göstermelik kültür sanat

Bizim yerel yönetimlerin genel olarak kültür ve sanata olan ilgisizliğini düşündüğümüzde kitap fuarlarının ancak bir ‘artwashing’ etkinliği olduğunu söyleyebiliriz hakikaten.

Belediyeler arasında son yılların en popüler kültür sanat etkinliği kitap fuarı düzenlemek. Hatta bazı belediyeler için yegane kültürel etkinlik bu oldu desek çok da haksızlık etmiş sayılmayız. Bir tür moda oldu, Türkiye’nin dört bir köşesinde irili ufaklı birçok belediye bu işi yapıyor. Toplam kaç fuar düzenleniyordur bilmiyorum. Sadece benim çalıştığım yayınevi doksana yakın fuara katılıyor. Bunların içinde İstanbul Kitap Fuarı gibi yayıncılık sektörünün ekonomisiyle gerçekleştirilen fuarların sayısı biri, ikiyi geçmez. İzmir Kitap Fuarı bile artık TÜYAP tarafından değil İzmir Belediyesi tarafından düzenleniyor.

Tabii bundan şikayetçi olacak değiliz. Yazarları ve kitapları okurlarıyla buluşturan, doğru dürüst bir kitapçısı bile olmayan kentlerde on gün boyunca kitabı gündeme dahil eden bu yerel fuarlar önemli. Sadece bu fuarlar sayesinde yazarlarla tanışıp kitap imzalatmak, sohbet etmek imkanı bulan genç-yaşlı sayısız kitap okuru var.

Şimdi yaz aylarında açık hava fuarları yoğunlaşıyor. Birer yaz festivali havasındaki bu fuarlar sonbahara doğru kapalı yerlerde düzenlenen fuarlara bırakır yerini. İster AKP’li belediye tarafından düzenlensin ister CHP’li, hemen hepsinde benzer bir format vardır. Mümkün mertebe ünlü bir yazar onur konuğu yapılır. O ünlü yazarın afişleri kenti kaplar, belediye başkanı ile yan yana oturdukları bir açılış töreni düzenlenir. Plaketler verilir, konuşmalar yapılır. Sonra başkan stantları gezer, burada kitapların arasında bol bol fotoğraf çektirir. Sonra gider… Geride kalan günlerde resimli afişi yapılmayan yazarlar söyleşi ve imza günlerinde okurlarla buluşur… Yazarların konforu, etkinliklerin niteliği ve katılımın çapı ise fuar şirketinin insafına ve becerisine kalır çoğunlukla…

Bu yerel kitap fuarlarına katılanlar, düzenleyen belediyelerin aslında kültürle ne kadar da mesafeli olduğunu hisseder, görür ve bilirler ne yazık ki. Geçen hafta Oksijen’deki köşesinde yazar Yekta Kopan da bu konuya değinmiş. Yazıda, belediyelerin aslında bir tür ‘artwashing’ yaptıklarını, yani kendilerini kültür sanat aracılığıyla yıkayıp parlatmak için bu etkinliklere başvurduklarını anlatıyor.

Artwashing daha çok uluslararası firmalar için kullanılan bir kavram. Hatta BP, Shell gibi uluslararası petrol şirketlerinin nasıl da bir dönem İngiltere’deki sanat dünyasına destek olarak kendilerini aklamaya çalıştıklarını anlatan Artwash adlı iyi bilinen bir kitap da var. Ama bizim yerel yönetimlerin de genel olarak kültür ve sanata olan ilgisizliğini düşündüğümüzde kitap fuarlarının ancak bir ‘artwashing’ etkinliği olduğunu söyleyebiliriz hakikaten. Nitekim Yekta Kopan konuyu pek de güzel özetlemiş: “Bir halk kütüphanesi kurmamış, beldesinde kültür çalışmaları yapanları desteklememiş, seçim öncesi tek vaadi konserler düzenlemek, tek hayali de çok amaçlı kültür merkezi yapmak olan bir yerel yöneticinin çektirdiği o fotoğrafların ne inandırıcılığı var ne de kalıcılığı…”

Son seçimlerde yerelde yönetimi devralan çok sayıda CHP’li belediye başkanının kültür sanata özel önem vereceklerini sanmıyordum. Ama yine de CHP’nin yıldızı Ekrem İmamoğlu’nun bu alanda hiç de küçümsenmeyecek şeyler yapmış olması, onun izinden yürüyecek diğer başkanları da etkiler mi diye merak etmedim değil.

Geçen beş ayda merakımı giderecek olumlu bir gelişmeyle karşılaşmadım. Gelecek dört buçuk senede farklı bir gidişat ummak da iyimserlik olacak gibi. İyimserlik olacak, çünkü son yıllarda garip bir atmosfer hakim olmaya başladı. Sol ve muhalif çevrelerde kültür ve sanat hiç olmadığı kadar geri plana itiliyor. Özellikle Türk ve Kürt solunun kültürel temellerinde edebiyat ve sanatın etkisi büyük olmasına rağmen, bu böyle…

Sorarsanız, muhalif medyada ya da muhalif partilerin kazandığı yerel yönetimlerde en küçük çalışandan en tepedeki yöneticiye herkes kitap-sanat dostu. Ama nedense o medyada bir dakika bile sanata yer ayrılmaz, yerel yönetimlerin stratejik planlarında kültür sanata, etkinliklerinde başarılı kültür insanlarına yeterince yer verilmez. Adeta Türkiye’nin sol ve muhalif çevreleri AKP ile geçen yirmi yılın atmosferini içselleştirmiş, çatışma ve popülizmden başka bir şeyi gözü görmez olmuştur.

Yerel yöneticilerimizin sanatı önemseyen, kendi hemşerileri için en iyisini isteyen kültürlü insanlar olmalarını dilemek hakkımız. Memlekette görünüşü kurtarmak değil gerçekten, yönettikleri kentin halkı için evrensel kültürü ulaşılabilir kılmak isteyen belediyeler olsun istiyoruz.


Cem Erciyes kimdir?

Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi