Hudeybiye’den Efrîn’e Fetih Suresi

Fetih Suresinin anlam çerçevesine girmek istiyorsak önce 'düşmanlarımızla' barış masasına oturmayı başarmalıyız. Kadîm Kürd şehri Efrîn’e Fetih Suresi ile asker yollamak dezenformasyondur.

Zeytinlikleriyle meşhur ve güvenli olduğu için aldığı göçlerle nüfusu yarım milyonu geçen tarihi şehir Efrîn’e sınır ötesi operasyon gerçekleştiriliyor. Efrîn’in jeopolitik konumu ve demografik yapısı da hesaba katıldığında operasyonun Kürd Sorunu ve Suriye Savaşında yeni bir aşamaya geçildiğinin habercisi olduğu tartışılıyor. İsmine ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ denilen bu girişim, gelenekte barış için uzatılan "zeytin dalı’’, yerini yeni bir savaş ve şiddet konseptine bırakıyor. Rojava’nın üç kantonundan belki de en sakini olan Efrîn’e uzatılan dal şimdiden nice ölüm ve yıkımların habercisi oldu bile.

Ülke de 25 milyon Kürt vatandaşının hissiyatını dikkate almayıp, meclisi de tatile göndererek bu kararı alan devlet aklı ‘ulul emr’ olunca iktidar ve muhalefet el ele, savaşların acı tecrübelerini büyük bir özlemle bekliyormuş gibi hemen aralarındaki tezatları bir tarafa bırakıp "kurtuluş savaşı" veya "kutsal cihad" havasına sokulan harekâta tam desteklerini sundular. Ortaya çok sesli ama söyledikleri güfte aynı olan bir koro çıktı. Toplumun tüm kesimlerini kuşatarak hak ve özgürlüklerde birleşemeyenler, "milli menfaatlerde" birleşmiş oldu. Bu birliktelik acaba hangi ahlaki değerler ve ilkeler üzerine bina ediliyor? Oysa hak olan; 9 cani ve 1 masumu barındıran bir gemiyi batırmanın hiçbir kanun-u adaletle bağdaşmadığıdır. "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten alıkoymamalı’’ ilkesini nereye bırakacağız. Ya kendine "Yurtta sulh, Cihan da sulh"u şiar edinenler!

Bir de halkı mobilize edecek ve politikalara meşruiyet kazandıracak Diyanet var! Maalesef Diyanet, bir manası da "barış" olan dinimiz İslam’ın evrensel ve apaçık mesajlarını tüm yurtta ve cihanda temsil etmesi gerekirken bu önemli vazifesinden ödünler vererek iktidarın elinde epeyce aşınmış bir kurum pozisyonundadır.

"Özgür olmayan" bir ülkenin resmi din kurumu olarak aldığı talimatı aynen yerine getirerek manipülasyona ciddi bir katkı sundu. 90 bin camide sabah-akşam Fetih Suresi’nin okunması talimatını vererek iktidarın makyavelist politikalarına iyice eklemlenmiş oldu. Peki Fetih Suresi’nin Müslümanlara ve tüm insanlığa mesajı neydi?

Kur’an’da 29 ayetli bir Medeni sure olan Fetih Suresi hicretin altıncı yılında (628) Hz. Muhammed’in büyük bir diplomasi başarısı olan Hudeybiye Barış Antlaşması dönüşünde daha Medine’ye varmadan indirilmiştir. Yani nüzul sebebinde savaş yoktur. Hz. Peygamber ve beraberindeki 1500 arkadaşının sırf umre ibadeti için Mekke’yi/Kâbeyi ziyaret etmelerine izin vermeyen Mekkeli Kureyş müşrikleri onlarla barış masasına oturmayı kabul ederler. Hz. Muhammed, sahabenin ciddi itirazlarına rağmen ilk bakışta çok ağır olan sulh/aşitî/barış maddelerini kabul eder. Hem de antlaşma metnine "Allah’ın elçisi Resul Muhammed’’ yerine "Abdullah oğlu Muhammed’’ yazmak pahasına da olsa. Zira barış; hamasi sloganik tavırlarla değil fedakârlık ve akılla inşa edilecek onurlu bir çabadır. İşte Kur’an bu antlaşmadan sonra indirilen Fetih Suresiyle antlaşmayı büyük bir zafer olarak görüp bir sonraki fetihlerin de anahtarı olarak nitelendirir. Bugün Fetih Suresinin anlam çerçevesine girmek istiyorsak önce "düşmanlarımızla’’ barış masasına oturmayı başarmalıyız.

Bu antlaşma kısa sürede meyvelerini vermiş, şiddet ortamında hakikati iyice anlaşılamayan Kur’an ve İslam’ın nice güzellikleri barış atmosferinde herkesçe okunup anlaşılınca kalpler yumuşamış, inatlar terk edilip kılıçlar kılıfına sokulmuştur. Nihayet savaşlarla kazanılamayan kalp ve akıllar, Kur’an’la tanışmış oldular. Çok değil sadece iki yıl sonra Mekke gönüllülerle beraber fethedilince İslam’da ilk genel af ilan edildi…

Yüzyıllardır Anadolu’ya komşu olan kadîm Kürd şehri Efrîn’e Fetih Suresi ile asker yollamak ciddi bir dezenformasyondur. İddia edildiği gibi "teröristlere" açılmış bir savaş bile olsa, adabı ve usulü olmalıdır. Sivil kayıplar şimdiden 45’e dayandı. Oysa İslâm savaş hukukuna göre; saldırmayana saldırılmaz. Bize saldırmayan çöldeki yılanı bile öldüremeyiz. Hele ki kadın, çocuk ve yaşlılara, ağaç ve hayvanlara bile zarar verilemez!

Suriye’de binlercesi çocuk 500 bin insanın hayatını kaybettiği ağır savaş bilançosu yanı başımızda dururken, nüfusunun yüzde sekseni Müslüman olan Efrînlilerle zeytin ticareti yaparak zeytin dalı uzatacağımıza kolay olan tahribatı yani o dalları kırıp dökmeyi seçiyoruz. Bin yıl yaşayabilen zeytin ağaçlarının tam verimli hale gelmesi için en az yirmi yıl gerekirken, tahribatın onarımı ve elli milyon Kürd’ün kırılan kalplerinin kazanılması çok daha zor görünüyor. Efrîn’in zeytinlikleri gibi komşuluğuyla coğrafya, kaderin yeryüzüne bastığı kalıcı bir mühür iken daha ortada bu hamasi siyaseti güdenler yoktu.

Diyanet ve dindarlar, yarın hesabını veremeyecekleri fetvalarla "menfaat üzerine dönen siyasete" meşruiyet kazandırmak yerine Peygamberimizin siyasetler ve kimlikler üstü şu hadisini referans alıp, başta Türkiye siyaseti olmak üzere tüm dünyaya tebliğ etsinler:

"Vallahî iman etmemiştir, vallahî iman etmemiştir, vallahî iman etmemiştir;
Komşusu kötülüğünden emin olmayan kimse." (Hadis-i Şerif)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi