Nurcan Kaya
Listelere isyan, mücadeleye devam
Herhalde milletvekili aday listeleri açıklandıktan sonra kadınların tepkilerini başlıktaki gibi özetlemek mümkün.
Siyasi partilerin milletvekili aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na sunmalarından beri aday listelerine farklı kesimlerden, farklı sebeplerle tepkiler geliyor. Önceki yazımda bahsettiğim gibi aday listeleri genel olarak demokratik ve katılımcı bir şekilde hazırlanmadığı, birçok durumda adaylıkları liyakatten ziyade güç, network ve para belirlediği için şikayetlerin çokça olması şaşırtıcı değil.
Aday listeleriyle ilgili kısmen şaşırtıcı olan şey ise kadınların temsilinde yine bir arpa boyu yol alınmadığını görmek. Kısmen diyorum çünkü adaylık yarışının ve karar verme mekanizmalarının erkek egemen bir şekilde yürütüldüğü ülkede radikal bir ilerleme beklenmese de kadınların eşit temsili için bu kadar söz söylenir, bu kadar kampanya yürütülürken az da olsa olumlu yönde bir gelişme yaşanması bekleniyordu.
Eşitliğin ve özgürlüklerin güvenceye alındığı yeni bir cumhuriyeti inşa etmek iddiasıyla yola koyulan muhalefet partilerinin çoğu, kadınlara ezcümle “o seçim bu seçim değil” dediler. Hem de Cumhur İttifakı yıllardır kadınların kazanımlarına saldırmakla meşgulken. Daha önemlisi, yeni bileşenlerle büyüyen Cumhur İttifakı adeta kadın düşmanlığı etrafında kenetlenmiş durumdayken. Dolayısıyla daha fazla kadın aday göstermenin kendisi dahi bu kadın düşmanlığına güçlü bir cevap olabilecekken.
Henüz aday listeleri kesinleşmediği ve partiler güncellenmiş verileri biz fani seçmenlerle paylaşma gereği duymadıkları için haberlerde adaylar konusunda farklı sayılar yer alıyor. Kadınların eşit temsili için kampanya yürüten kurumlar ve gruplar da her gün bin bir çabayla listeleri ve verileri güncellemeye çalışıyorlar. Paylaşılan sayılarda ufak tefek farklılıklar olsa da tablonun genelini etkileyecek, sağlıklı bir değerlendirme yapmayı engelleyecek boyutta değiller. Eldeki bazı verilere göre:
Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin adaylarının da dahil olduğu CHP’nin aday listelerinde 153 kadın yer alırken, seçime kendi listeleri ile giren İyi Parti, listelerinde 145 kadın adaya yer verdi. Eşitlik için Kadın Platformu’nun (EŞİK) kesin olmayan verilere dayanarak yaptığı hesaplamaya göre, CHP listelerinde kadın aday oranı yüzde 26,33 iken, İyi Parti listelerinde kadın aday oranı yüzde 26,02. Yani mevcut kadın aday oranı CHP’nin uyguladığı yüzde 33 kadın kotasının dahi epey gerisinde.
Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinden TİP kendi listelerinde 161 kadın adaya (yüzde 40), Yeşil Sol Parti de 193 kadın adaya (yüzde 42,65) yer verdi.
Hatırlatmak gerekir ki listelerdeki adayların kaçının kadın olmasından daha önemli olan husus, bu kadınların kaçının seçilebilecek yerlerden aday gösterilmiş olmaları.
Kadınların siyasette eşit temsilini sağlamak konusunda çalışmalar yürüten Ben Seçerim Derneği’nin verilerine göre :
CHP seçilebilir sıradan 25 kadın ve 120 erkek aday gösterdi. Yani kadınların muhtemel temsil oranı %17,2 oldu.
İYİ Parti ise seçilebilir sırada 3 kadın ve 41 erkek aday gösterdi. Böylece İyi Parti’de kadınların muhtemel temsil oranı %6,8 oldu.
Deva Partisi ile Gelecek Partisi ise seçilebilir sıradan 2 kadın ve 7 erkek aday çıkardılar. Böylece bu partilerde potansiyel kadın temsil oranları %22,2 oldu.
Görüldüğü üzere Millet İttifakı bileşenleri TBMM’de kadınların eşit temsilini sağlamak konusunda bir gelişme göstermediler.
Hali hazırda TBMM’de kadın milletvekili konusunda en yüksek orana sahip olan HDP, yani Yeşil Sol Parti ile TİP ise seçilebilecek yerlerden kadınlara en çok yer veren partiler oldular.
ÖFKELENMEMEK MÜMKÜN DEĞİL
Şu tabloya bakıp isyan etmemek, öfkelenmemek mümkün değil. 12 Nisan akşamı EŞİK’in twitterdaki sohbet odasında (*) söz alan kadınlar öfkelerini de isyanlarını da net bir şekilde dile getirdiler. Kimi farklı partilerden aday adayı olmuş, kimi aday gösterilmiş, kimi ise kadınların eşit temsili için çalışmalar yürüten aktivistler olan kadınlar düşüncelerini, deneyimlerini paylaştılar. Söz alan kadınlara göre partiler eşit temsil konusunda ‘mış’ gibi yapıyorlar, sözlerini tutmuyorlardı. Adaylar belirlenirken eşit temsil için pozitif ayrımcılık yapmayı bırakın, liyakati bile dikkate almıyorlardı.
Yıllardır sahada emek veren, hak mücadelesi yürüten, sivil toplumculuk yapan kadınlar yerine, genel olarak toplum faydası için hiçbir çaba göstermemiş olan, network, güç ve para sahibi erkekler seçilecek yerlerden aday gösteriliyordu. Seçilebilecek yerden aday gösterilen bazı kadınlar dahi çalışmaları nedeniyle değil, sahip oldukları akrabalık bağı ya da network nedeniyle tercih edilmişlerdi. Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarda daha önce milletvekilliği yapmış erkekler ya da onların çocuklarına öncelik tanınıyordu. Bazı partiler temayül yoklaması düzenlemişlerdi ancak aday listeleri hazırlanırken yoklama sonuçları dikkate alınmamıştı. Liyakat sahibi kadınların seçilebilecek yerden aday gösterilmemeleri yetmiyormuş gibi bu kadınlardan seçim çalışmalarında yer almaları, adayları maddi ve manevi olarak desteklemeleri bekleniyordu. Yani yüzsüzlüğün dibi yoktu!
Kısmen özeleştiri de yapıyordu kadınlar. Kampanyalar yürütmeye daha erken başlamak, kampanya yürütürken daha fazla ortaklaşmak, dayanışmak gerekiyordu belki de. Partilerin yalnızca kadın kollarında görev almak ya da yalnızca kadınları ilgilendiren meselelerle ilgili çalışmalara katılmak ya da katılıyor gibi görünmek yeterli değildi belki. Kadınların memleketteki bütün meselelerle ilgili çalışma yürütecek kapasitede olduklarını daha fazla göstermeleri gerekiyordu belki de. Ama esas mesele erkek egemen zihniyet ve erkekler ittifakıydı. Kadınlar liderlere katılmıyorlar, bu seçimde yalnızca rejim değişikliğinin hedef alınmasını yeterli görmüyorlardı. Ezcümle, eşit temsil için o seçim tam da bu seçimdi.
Ama enseyi karartmamak gerekiyor. Şu hali sineye çekmek bundan sonraki mücadelenin daha güçlü olmayacağı anlamına gelmiyor. Kadınlar, umutsuzluğa kapılmadan, bir sonraki genel seçim ve yerel seçimlerde nasıl örgütlenebileceklerini, önümüzdeki seçimlerden sonra mücadeleyi nasıl daha güçlü bir şekilde sürdürebileceklerini konuşuyorlar. Mesela, bahsettiğim sohbet odasında, seçimlerden sonra Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulması ve kadın hakları konusunda TBMM’de gerekli çalışmaların yürütülmesi için nasıl çetin bir mücadele verilmesi gerektiğinden bahsedildi. Yani kadınlar bir yandan bugün yaşananlara isyan ederken, bir yandan ve şimdiden geleceği konuşuyorlar.
Kadınların şimdiden geleceği konuşmalarında şaşırtıcı bir şey yok. Çünkü kadınlar asla yılmıyorlar; hep geleceğe bakıyorlar. İste bu nedenle “listelere isyan, mücadeleye devam” diyorlar.
* EŞİK’in düzenlediği sohbet odasının kaydı şuradan dinlenebilir.
Nurcan Kaya: İnsan hakları –özellikle uluslararası insan hakları ve Avrupa Birliği hukuku kapsamında azınlık hakları, eşitlik ve ayrımcılık yasağı, ayrıca AİHM yargısı alanlarında- uzmanlaşmış bir hukukçu ve Diyarbakır Barosu'na üye bir avukat. Essex Üniversitesi’nde uluslararası insan hakları hukuku alanında yüksek lisans yaptı. İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde uzman/araştırmacı olarak çalıştı. Global Dialogue’da Türkiye Direktörü olarak, Uluslararası Azınlık Hakları Grubu’nda (MRG) ayrımcılık yasağı hukuku uzmanı, Türkiye ve Kıbrıs koordinatörü olarak çalıştı.