Z kuşağı okuyor

Z kuşağı sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde kitaplarla ilgili ve en büyük okur kitlesini oluşturuyor. Her şeyin olduğu gibi kitapların da geleceğine Z kuşağı karar verecek.

Z kuşağı kitaba sanılandan çok daha düşkün. Yeni milenyumda dünyaya gelen bu genç insanların, binlerce yıllık teknolojiye yani basılı kitaplara ilgi göstereceğini kimse tahmin etmezdi. Ama neyse ki durum tahminlerin ötesinde gelişti.

Sosyal medya ile kitabın birbirini destekleyen bir ilişkisi var. Sosyal medya her kuşak yazar ve okur için önemli bir buluşma alanı. Ama özellikle gençler, en gençler sosyal medya kanallarından kitaba gidip geliyor. Wattpad’de yıllardır yayımlanan romanlar, zamanla milyonlarca okuru kendine çeken yeni yerli gençlik yazarlarının ortaya çıkmasını sağladı. Bu konuya Wattpad yasağıyla ilgili yazımda, iki genç kadın yazar aracılığıyla değinmiştim.

En yeni sosyal medya kanalı TikTok’ta kitap tanıtan sayısız genç insan var. ‘BookTok’ hashtag’iyle arama yaptığınızda bunlarla karşılaşıyorsunuz ve buradaki tavsiye listeleri eski bir yazarı ve kitaplarını tekrar best seller yapacak kadar etkili olabiliyor. Mesela Amerikalı yazar Colleen Hoover hem de birkaç kitabıyla birden NYT listelerine girdi geçtiğimiz yıllarda.

Türkiye’de gençlik edebiyatının, yayıncılığımızın buz dağı olduğunu düşünüyorum. Hem de yıllardır böyle. Anlı şanlı yayıncıların binlerce başlıkla, çok ünlü edebiyatçılarla ulaştıkları satış rakamlarını, adı sanı duyulmadık yayınevleri on-yirmi genç yazarla kat kat aşıyor. Yıllardır bunun en büyük delilini kitap fuarlarında görüyoruz. Genç yazarların Z kuşağından genç okurlarına kitap imzaladıkları salonlar miting alanı gibi binlerce hayranı ağırlıyor.

Tabii gençlik yayıncılığı sadece yerli yazarlardan ibaret değil. Bu küresel bir eğilim ve dünya çapında pek çok ünlü, büyük yazar var. Romantik metinler, erotik aşk ve büyüme hikayeleri çok sayıda fantastik macera bu gençlik edebiyatı evrenini oluşturuyor. Konuyla ilgili bir Guardian haberinde en önemli alt türün genç kız edebiyatı olduğu söyleniyor ve bunu da ikiye ayırıyor: ‘ateşli genç kız edebiyatı’, ‘hüzünlü genç kız edebiyatı’. Tabii bunu genelleyemeyiz. Anı kitaplarını, klasikleri, eskinin ünlü yazarlarını çağdaş edebiyatı takip eden pek çok genç insan var. Ama yine de önemli bir kısmının kendinden önceki kuşakların edebiyatını ve kitap dünyasını neredeyse yok saydığını ve sadece kendi kitap evrenlerinde yaşadıklarını söyleyebiliriz.

Gençlik kitapları basan yayınevlerinin sosyal medya hesaplarını izlerseniz kendinden emin, zor beğenen bir kitlenin varlığını siz de gözlerinizle görürsünüz. Yazarları tutkuyla takip eden, serileri büyük bir zevkle kütüphanesine dizen, onları özel kutuların içinde, posterler ve çıkartmalarla zenginleştirilmiş bir halde almayı seven bir okur kitlesi. Bu dünyada kitaplar anlattıkları hikayeler kadar, çeviri kaliteleri ile de kapak tasarımıyla da cildi ve şömizi ile de önemli. Yani bizim o eski dostumuz hiç olmadığı kadar nesne olarak da değer görüyor.

Basılı kitap belki de günümüz dünyasına ait bir şey olmadığı için ‘cool’ bir kültürel nesneye dönüşüyor ve gençlerin ilgisine mazhar oluyor. Bunu ‘kitabın bir oyuna dönüşmesi’ olarak tanımlayanlar da var. Eğer öyleyse oyun yaşı geçince ilgi de biter. Ama ben öyle olmadığını düşünüyorum. Kitabın nesne olarak kutsallaştırılması tarih boyunca tüm tutkulu okurlar için geçerliydi. Bugün ‘kitapseverliğin’ yeni sürümünü yaşıyoruz bence.

Bu büyük okur kitlesinin büyüdükçe evrilip farklı türleri de okuyacaklarını var sayıyoruz. Bu da kitabın geleceğine dair içimiz rahat, okuyup yazmaya ve yayımlamaya devam etmemizi sağlıyor.

Tabii bu eğilim küresel bir özellik taşıyor. Z kuşağı sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde kitaplarla ilgili ve en büyük okur kitlesini oluşturuyor.

Kütüphaneler hiç olmadığı kadar popüler. Türkiye’nin her yerinde tüm kütüphaneler tıklım tıkış genç insanlarla dolu. Bu nedenle yerel yönetimlerden Milli Eğitim'e, bütün kurumlar yeni kütüphaneler açmak için yarışıyor. Bu bağlamda bizimkiler daha şanslı diyebiliriz. Çünkü ABD ve İngiltere gibi yerlerde kütüphaneler kamusal masraf kapısı olarak görülüp kapatılmaya çalışılırken bir yandan da orada olmayı ‘cool’ bulan, kütüphanede bir yaşam kültürü kuran genç insanlar her geçen gün artıyor. (Bu kütüphane mevzuu başlı başına bir konu, ona sonra tekrar döneceğiz.)

Geçenlerde kitapçı dükkanlarının yeni müdavimlerinin de Z kuşağı olduğunu okuyunca iyice şaşırdım. Çünkü netice itibariyle bilgisayara doğan bu insanların hem de daha ucuza satan e-ticaret sitelerinden başka yerden alışveriş yapmayacaklarını düşünebilirsiniz. Guardian’ın haberine göre kitapçılar da yeni cool olmuş. Gençler kitaplarını buradan almayı, burada vakit geçirmeyi, buradaki görevlilerle kitap konuşup onların tavsiyelerine göre kitap almayı ve tabii ki burada selfie çekip yayın yapmayı seviyormuş… Bizde de özellikle okuma salonları kuran Penguen, BKM gibi kitapçı zincirlerinde neredeyse sadece genç insanları görmeye alıştık. Burada insanlar hem sosyalleşiyor hem de gerçekten kitap alıp okuyor.

Oxford’lu edebiyat profesörü öğrencilerin dikkatlerinin dağınıklığından şikayetçi. Bu yüzden okuma listelerini tamamlayamıyor, haftada üç roman okumaları gerekirken üç haftada bir roman ancak okuyabiliyorlarmış… (Eh Oxford’da edebiyat okumak kolay değil tabii.) Bu dikkat dağınıklığından hepimiz mustaribiz. Ama gençlerin durumu bizden daha fena değil. Hatta anlaşılıyor ki onları kitaba yönlendiren başka motivasyonlar var.

Annesi Cindy Crawford gibi modellik ve oyunculuk kariyerini seçip böylece meşhur olan Kaia Gerber, bu yıl bir kitap kulübü kurdu. 23 yaşındaki Kaia Gerber meğer gerçek bir kitap kurduymuş ve kitap okumayı çok seksi buluyormuş… Haberi yazan Guardian muhabiri bunun Z kuşağının ortak kanaati olduğunu savunuyor ve dikkatimizi İngiltere’deki kitap satış rakamlarına yönlendiriyor: 2023’te İngiltere’de tüm zamanların rekoru kırılmış ve 669 milyon basılı kitap satılmış. Bu rakam Türkiye’de de 400 milyon civarı. (Biz satılan değil ama basılan kitap sayısını biliyoruz. Bunun 175 milyonu ders kitabı).

Yani sonuçta kitap dünyamız hiç de fena durumda değil. Üstelik Türkiye tarihinin en baskıcı, kitabın kültürün en az desteklendiği kitlelerin ‘modern’ olan her şeyden uzaklaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde durum bu. Böyle çünkü Türkiye dünyadan kopuk, izole bir ülke değil. Küresel gelişmeler bizi de etkiliyor ve bunların bir sonucu olarak gençler kendi kitap dünyalarını kuruyor, nesne olarak basılı kitabı seviyor, alıyor ve okuyor. Bu durum yayıncılığı da yazarlığı da farklı yönlere götürecek sonuçlar doğuracak. Her şeyin olduğu gibi kitapların da geleceğine Z kuşağı karar verecek.


Cem Erciyes kimdir?

Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi