Zülkarneyn’in seyahatleri ve Çin Seddi

Bediüzzaman’a göre küllî sedde örnek olarak, Dünya’nın yedi harikasından biri sayılan tarihî Çin Seddi'ni verebiliriz. Anlaşılan onun inşasına rehberlik eden de Zülkarneyn'dir.

Kur’an yorumcuları O’nu en çok 3. Aleksandros’la karıştırırlar. Ama O, Aristo’dan ders almış ve tüm Asya’nın hâkimi olmak için uzak doğuya ta Hindistan’a kadar sefere çıkmış Helen İmparatoru Makedonlu İskender (M.Ö: 323) değildi. O; Ahamenişlerin kurucusu, meşhur Kiros Silindirine ‘ilk insan hakları bildirgesi’ni yazdıran; Medya, Babil, Sümer ve Pers topraklarının imparatoru Büyük Keyhüsrev-Büyük Kiros-2. Koreş (M.Ö: 530) de değildi. Avrupa’yı ciddi olarak hırpalayan, acımasız Avrupa Hun İmparatoru Attila (M.S: 453) hiç değildi.

Zülkarneyn bu cihangir imparatorlardan çok önce, milattan en az iki bin yıl önce yaşamış ve yeryüzü seyahatlarına onlardan çok daha farklı gayelerle çıkmış bir padişahtı. Dolayısıyla egemenlik ve saltanat hırsı için kan döken gaddar bir kral değildi.

Hz. İsa’dan en az iki bin yıl önce Hz. İbrahim döneminde yaşamış, Yemen’in Himyeri Hanedanına mensup olduğu düşünülen bu adalet düşkünü padişahın ‘zül-karn-eyn’ lakabı; çift boynuz sahibi, iki boynuzlu, iki asır sahibi gibi anlamlara gelir. Zülkarneyn, ülkesinde kalıp saltanatını rahatça sürmek varken Yeryüzü’nün uzak diyarlarına üç büyük seyahat düzenler. Bu uzun ve meşakkatli yolculukların amacı bir Dünya imparatorluğu filan kurmak değil mazlumları zalimlerden kurtarmaya yönelikti. Kur’an, bu seyahatların amacını şöyle belirtmiştir:

"(Zülkarneyn) Dedi ki: Kim zulmederse; onu, cezalandıracağız. Sonra Rabbine döndürülür ve Rabbi; onu, görülmemiş bir azaba uğratır. Fakat kim de, iman eder ve salih ameller işlerse; ona, mükâfat olarak güzel şeyler vardır." (Kehf: 86-87)

Cin ve melek olmayıp, Peyğamber olup olmadığı da kesinlik kazanmamıştır. Fakat Allah tarafından desteklenen iyi ve güçlü bir insan olduğu tartışmasızdır.

Kur’an’da Yeryüzünde yaptığı biri Doğu’da Hint Okyanusuna diğeri Batı’da Atlas Okyanusu’na yaptığı iki büyük yolculuğundan bahsedilir. Üçüncü seyahatinde ise Hind Diyarı’na ve Çin’e uğramıştır. O coğrafyada bulunan mazlum ve mağdur milletleri, Kur’an dilinde Ye’cüc ve Me’cüc olarak geçen yağmacı, vahşi, saldırgan Mançur ve Moğol kavimlerinin tecavüzlerinden korumak için aralarına Himalaya dağ silsilesine yakın iki dağ ortasında çok sağlam bir sed inşa eder.

Bediüzzaman’a göre bu küllî sedde bir örnek olarak, Dünya’nın yedi harikasından biri sayılan ve yıkılan kısımlarıyla beraber 8.851 kilometre uzunluğunda, 4-7 metre yüksekliğinde olan tarihî Çin Seddi'ni verebiliriz. Anlaşılan onun inşasına rehberlik eden de Zülkarneyn'dir. Seddin en eski, en önemli ve en sağlam kısmını kendisi yapıp Çinliler de O’nun izinden giderek yıllar boyu Seddi uzatmaya devam ettiler. Adalet ve özgürlük kaygısı taşıyan başka padişahlara da ilham kaynağı olan bu çığır açıcı hizmetine karşılık kendisine teklif edilen maddi yardımı kabul etmeyen ‘Büyük İskender Zülkarneyn’in bu erdemli tutumu Kur’an’da övülmüştür:

"Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cûc ve Me'cûc (Mançur ve Moğol gibi saldırgan kavimler) bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi-ücret verelim mi?

Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel, bir sed yapayım." (Kehf: 94-95)

Burada Allah’ın kendisine verdiği destekle Seddi yapabilecek kuvvette iken yardımlarına koştuğu mazlum ve mağdur milletlerden yaptığı hizmete bir tür katkı olarak çaba sarf edip çalışmalarını istemesi kayda değer bir nüktedir. Yani; Ey mazlum ve mağdur milletler! Allah’ın yardımı sizin kendinize yardım etmenizle beraberdir.

Sedd-i  Zülkarneyn ve onu örnek alarak dağlar ortasında yapılan başkaca sedler yanında, Diyarbekir Surları gibi şehirlerin etrafını çevreleyen surlar da uzun yıllar medeni milletleri vahşi barbarlardan, mazlumları zalimlerden koruyan kadîm tarihin başat çareleri ve önemli yöntemleri olmuştur. Hz. Muhammed ise; vahşi ve saldırgan Mekke putperestlerine karşı medeni Medinelileri kentin etrafında kazdığı hendeklerle savunmuştu.

Tabi günümüzün kitle imha gibi modern vahşi silahlarına karşı bu klasik yöntem ve çareler artık cevap olamamaktadırlar. Modern çağın vahşetine karşı koyacak, mazlumların sığınağı olacak modern Zülkarneyn Sedlerine duyulan ihtiyaç büyüktür. Bediüzzaman’ın Medresetüz-Zehrası ve Cenevre Sözleşmesi gibi bu çağdaş sedlerin harcı mutlaka (b)ilim, hukuk, sevgi ve insanlıktan yapılmalıdır. Demir ve bakır ise yine lazım ama Zülkarneyn’in elinde olmak şartıyla!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Muhammed Salar Arşivi