Nurcan Kaya
Baroların yönetimlerinde kadınların adı var (mı?)
Zaman zaman sosyal medyada sivil toplum kuruluşlarının (STK) ve başta barolar olmak üzere bazı meslek örgütlerinin paylaştıkları etkinlik ya da toplantılarla ilgili fotoğraflarda çok az sayıda kadın olduğunu ya da hiç kadın olmadığını gördüğümde durumu eleştiren bir şeyler yazıyorum. Bu kurumların başkanları ya da yönetim kurulu üyeleri bazen benimle karşılaştıklarında, bazen de bir konuşmamız sırasında bana ‘biraz’ sitemde bulunuyorlar. Başkanlarının neredeyse tamamı erkek olan bu kurumlarda kadınların yönetimde temsilini artırmak için çaba harcadıklarını söylüyorlar. Bu konuda samimiyetle epeyce çaba gösteren kişiler olduğunu biliyorum ben de. Hem bu konudaki gayretleri hem de insan haklarının korunması için verdikleri emek için sağ olsunlar. İlerleme yönünde atılan her adımı görmek gerekir elbette. Ancak tablo o kadar iç karartıcı ki bu konuda çokça düşünmek, tartışmak ve değişim için bir şeyler önermekte fayda olacağına inanıyorum. Dolayısıyla, bu yazının mevcut yöneticilerle ilgili olmadığını, herhangi bir kurumu hedef almadığını, yalnızca süregiden genel bir soruna dikkat çekmek için yazıldığını hatırlatmak isterim.
Bu yazıda ağırlıklı olarak avukatların dünyasında kadınların yönetim organlarındaki temsilinden bahsetmek istiyorum. Türkiye Barolar Birliği’nin web sitesindeki bilgiye göre 31 Aralık 2019 tarihi itibariyle Türkiye’deki tüm barolara kayıtlı avukat sayısı 127.691. Avukatların 57.184’ü kadın, 70.507’si erkek. Bu da demek oluyor ki Türkiye’deki avukatların yüzde 44,7’si, yani yarıya yakını kadın. Bu avukatların tamamı Türkiye’deki 80 baroya üyeler. Bu barolar da Barolar Birliği’ne. Yani avukatlarla ilgili, tabiri caizse, en tepedeki örgüt Barolar Birliği. Birliğin şu anki başkanı bildiğiniz üzere bir erkek. Daha önemlisi, Birliğin daha önceki bütün başkanları da erkekti. Şu anda, Barolar Birliği’nin 10 kişiden oluşan yönetim kurulundaki kadın sayısı ise 3. Yani başkanı da dahil ederseniz 11 kişilik yönetim kurulu üyesinden yalnızca 3’ü kadın.
Birliğe üye olan baroların yönetimlerinde kadınların temsili açısından da durum pek farklı değil maalesef. Türkiye’deki 80 barodan yalnızca 6’sının başkanı kadın. Evet yanlış duymadınız. Üyelerinin yaklaşık olarak yarısı kadın olan baroların yalnızca yüzde 7’sinin başkanı kadın. Yönetim kurullarında da genel olarak, çok şanslıysak, 10 kişiden 3’ü kadın. Üstelik kendine bağlı olan yapıların yönetimlerinde eş başkanlık sistemi ve kotalar uygulayan Kürt hareketinin etkili olduğu illerde dahi durum farklı değil. Bölge barolarının hepsinin başkanı erkek.
Kadınların baroların yönetimlerinde temsili konusunda durumun ne kadar feci olduğunu görmek için hiç ummayacağınız bir kurumun, Diyarbakır Barosu’nun tarihine bir göz atabiliriz. Diyarbakır Barosu’na kayıtlı olan ve mesleğini aktif olarak icra eden 1536 avukatın 494’ü, yani yüzde 32’si kadın. Baronun şu anki başkanı bir erkek avukat. Bunda bir problem yok elbette ama Diyarbakır Barosu’nun bugüne kadarki baro başkanlarının tamamı da erkekti. Yani 1927 yılında kurulan Diyarbakır Barosu’na bugüne kadar bir kere bile bir kadın avukat başkanlık etmemiş. Baro başkanlığına aday olan kadın sayısı da diğer illerde olduğu gibi epey sınırlı kalmış. Diyarbakır Barosu’nda yapılan seçimlerde bugüne kadar yalnızca iki kadın avukat başkanlık için yarışmış. Şaşırtıcı değil mi? Diyarbakır’dan bahsediyoruz sonuçta, Amed Barosu’ndan! Yönetim kurulunda kadın temsili konusunda da genel durum pek iç açıcı görünmüyor. Bir önceki dönemde baronun yönetim kurulundaki kadın üye sayısı yalnızca 1’di. Yani 11 kişiden yalnızca 1’i kadındı. Bu sayı son seçimde neyse ki 3’e yükseldi.
Şehirdeki diğer meslek örgütlerinde, hatta insan hakları alanında çalışan STK’larda da durum bir hayli benzer. Kadınlar tarafından kurulan ya da kadınlar konusunda çalışmalar yürüten kurumların dışındaki bütün meslek örgütleri ile insan hakları konusunda çalışmalar yürüten STK’ların başkanlarının neredeyse tamamı erkek. Bölgedeki bütün illerde de durum üç aşağı beş yukarı aynı. Ve ülkenin genelinde de…
Bu tablonun ortaya çıkmasının çeşitli nedenleri var elbette ama 2020 yılında, insan haklarını korumakla yükümlü kurumlarda, hele insan haklarını korumayı ve demokrasi için mücadele vermeyi kendine şiar edinmiş barolarda kadınların temsilinin bu kadar zayıf olması karşısında bir şeyler yapmak gerektiği aşikâr. Bana kalırsa başta kadın avukatlar olmak üzere, bu tablonun değişmesini isteyen bütün avukatlar şimdiden düşünse, tartışsa, örgütlense ve kampanyalar yürütse gelecek seçimlerde bir şeyler değişebilir. Her baroda kadın sayısı da koşullar da farklı ve her baroda aynı kampanya yürütülemez elbette ancak bir takım temel ilke ve taleplerde anlaşarak ulusal düzeyde kampanyalar yürütülmesi mümkün olamaz mı? Kadın avukatlar başkanlığa da yönetim kurulu üyeliklerine de aday olmak için cesaretlendirilseler ve aktif olarak desteklenseler mesela? Pek çok baroda başkan adayları liste ile seçime giriyorlar. Ekim ayında yapılacak baro seçimlerinden başlayarak, listesinin yarısı kadınlardan oluşmayan başkan adaylarına katiyen oy verilmeyeceği deklere edilse nasıl olur mesela? Bu talepleri paylaşmak için etkili sosyal medya kampanyaları yürütülse faydalı olmaz mı, ne dersiniz?
Daha pek çok şey düşünülebilir, talep edilebilir. Kadınlar farklı şekillerde örgütlenebilir. Yeter ki vakit varken bu konuyu kendine dert edinen avukatlar bir şeyler yapmaya başlasınlar. Kadınlar bugüne kadar ne çok şeyi değiştirdiler bu ülkede. Bu tabloyu da değiştirmeleri elbette mümkün.