Tersane halka ve sanata açıldı

Haliç’teki beş asırlık tersanelerin devlete ait kısmı rezidans olurken, yerel yönetimde kalan kısmı bu hafta sonu müze olarak açıldı. ‘İstanbul Sanat’ adı verilen bu kültür merkezi Haliç Tersanesi’yle iç içe…

Şöyle bir genelleme yapabiliriz: İşlevini yitirmiş devlet binalarını sağcı belediyeler ranta, solcu belediyeler kamusal alana dönüştürür.

Bu genellemenin sağlamasını günümüzün AKP’li ve CHP’li belediyelerine bakıp yapmak mümkün. Nerede yeniden işlevlendirilmesi gereken bir alan ya da yapı varsa, AKP’li belediyeler en masum halleriyle bile orada yeni dükkanlar, konutlar inşa edip projeyi mutlaka gelir getirici bir hale dönüştürür. CHP’li belediyeler ise bazen sürdürülebilirliğin sınırlarını zorlamak pahasına bile olsa mutlaka müze, park, restoran, konser ve etkinlik alanı gibi insanların bir araya mekanlar üretmeye çalışır.

Bunun tabii ki tercih edilen yaşam biçimleriyle, dünya görüşü ve ideolojilerle açıklanabilecek bir temeli var. Ama hiç o kadar derinlere girmeden bugün anlatacağım yeni kültür merkezine bakmak bile yeter. Haliç’teki beş asırlık tersanelerin devlete ait kısmı rezidans olurken, yerel yönetimde kalan kısmı bu hafta sonu müze olarak açıldı.

TERSANE 1445’TE KURULMUŞ

Haliç Tersaneleri, Osmanlı’daki adıyla Tersane-i Amire 1455’te kurulmuş. İmparatorluk büyüyüp donanma ihtiyacı arttıkça Haliç boyunca genişleyip yayılmış. Önce küçük tekneler yapılan tersanede sonra kalyonlar, kadırgalar ve en nihayet buharlı gemiler üretilmiş. Bu ihtiyaca uygun bazıları günümüze kadar gelebilmiş, hatta hala kullanılan devasa kızaklar ve havuzlar inşa edilmiş. Tamamen bir donanma üssüne dönüşen, Kaptan-ı Derya’nın köşkünün de bulunduğu tersane alanı sahilden içeriye doğru genişlemiş. Önceleri yelkenlerin, küreklerin imal edildiği daha sonra vinçlerin kurulup, metal atölyelerinin ilave edildiği bir sanayi kompleksi halini almış.

1900’lerde tersane idari olarak Haliç, Camialtı ve Taşkızak olarak üçe ayrılmış. 1930’larda askeri tersanelerin taşınmasından sonra sivil gemilerin üretim ve tamiri ağırlık kazanmış. Bu üç tersaneden hala faal olan vaktiyle Şehir Hatları’na devredilen ve dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan Haliç Tersanesi. Unkapanı’ndan Taksim’e doğru çıkarken solda gördüğümüz tersane burası. Diğer iki tersane ise yıllar önce kapatıldı, sonra ihaleye çıktı, bir kısmı yıkıldı, yerine Haliç’in tarih boyunca gördüğü en büyük modern yapılar inşa edildi ve bu yapılar tam da geçen hafta astronomik rakamlarla yabancılara satılmaya başlandı

Bu alanın korunabilen bazı eski yapılarında üç dört yıldır ‘CI, İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı’ düzenleniyor. Fuar sayesinde, Tersane İstanbul adını alan bu alandan İstanbullular yılda bir kereliğine yararlanabiliyor. Tabii sadece kentin kalburüstü kesimine dahil olanlar…

Tersanenin belediyede kalan kısmı ise üretime devam ediyor. Dünyanın hala faal olan en eski tersanesi kabul ediliyor. Belediye yetkilileri tersaneyi kapatmayı düşünmüyor. Öte yandan kentin bu kadar merkezinde yer alan bu endüstriyel kültür mirasının halka açılması gerektiğini düşünmüş olmalılar ki içinde büyük bir müze ve etkinlik alanı oluşturmuşlar. ‘İstanbul Sanat’ adı verilen bu kültür merkezi Haliç Tersanesi’yle iç içe…

İBB MİRAS VE İMAMOĞLU

Açılışta konuşan Ekrem İmamoğlu, tersane ve kültür merkezinin aynı anda çalışacağın, bunun da dünyada bir başka ilk olduğunu söyledi. Kıyıya demirlemiş bekleyen şehir hatları vapurlarının, irili ufaklı teknelerin hemen yanı başında deniz kıyısında oturup vakit geçirmek, müzede resimleri izlemek ve kapalı etkinlik alanında konser dinlemek mümkün olacak. İmamoğlu, bir sonraki aşamada tersanenin bazı yapılarını da ‘Denizcilik Müzesi’ olarak düzenleyip açacaklarını duyurdu.

Açılış aynı zamanda İmamoğlu’nun ‘İBB Miras’ın yaptıklarını ve yapacaklarını anlattığı bir tanıtım toplantısıydı. Malum, CHP’li belediyenin kurduğu İBB Miras kentin mezarlıklarından çeşmelerine, terk edilmiş konaklardan saraylara, apartmanlara, surlara sayısız kültürel mirası en iyi şekilde restore edip kullanıma açarak büyük beğeni toplayan uygulamalardan biri oldu

Bu uygulamanın başında olan, şimdi Fatih Belediye Başkanlığına adaylığını koyan Mahir Polat da toplantıdaydı… İmamoğlu eğer yeniden seçilirlerse kente yüzden fazla yeni müze ve kültür merkezi kazandıracaklarını, gazhaneleri müzeye dönüştüreceklerini, restorasyonu süren dört önemli tiyatroyu yeniden açacaklarını, arkeoparklar kuracaklarını, Moda’daki gibi diğer başka vapur iskelelerinde de kitapçı ve kafeler açacaklarını, Feshane’nin ikinci etabını başlatacaklarını duyurdu.

İstanbul Sanat’ın müze kısmı epey kapsamlı bir sergiyle açıldı. Bu müzenin ‘başyapıtları hiç kuşkusuz İBB tarafından satın alınıp Türkiye’ye getirilen Fatih portresi ve madalyonu. Her ikisi de Fatih Sultan Mehmet’i hayattayken gören sanatçılar tarafından yapılmış bu çok eski ve nadir eserleri İmamoğlu yönetimi Avrupa’daki müzayedelerden satın almıştı. Gentile Bellini imzalı, Fatih’i bir gençle birlikte gösteren ve bilinen üç gerçek resminden biri olan tablo ile Constanza de Ferrara imzalı 1480 tarihli madalyon artık yine Fatih’in kurduğu tersanede sergilenecek.

‘Ah Güzel İstanbul’ adını taşıyan sergi ise Türk resminin erken dönemlerinden günümüze kadar gelen örneklerinden oluşuyor. İBB koleksiyonundaki güzel ve nadir resimleri özel koleksiyonlardan derlenen sayısız resimle zenginleştiren sergide üç yüz kadar eser var. Portreler ve kent manzaraları ağırlıkta. Hoca Ali Rıza, Abdülmecid Efendi, Avni Lifij, İbrahim Çallı, Komet, Fikret Mualla, Fahrelnissa Zeid, Cihat Burak, Naile Akıncı, Neşe Erdok, Ömer Uluç ve Murat Germen gibi çok farklı kuşaklardan önemli isimlerin güzel, bazıları epey tanınmış işlerini görebiliyorsunuz. Mesela Şehzade Abdülmecid Efendi’nin ünlü Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan portreleri ile Tevfik Fikret’in şiirinden esinlenerek yapıldığı söylenen Sis tablolarının İBB Koleksiyonu’na ait olduklarını ben bu sergide fark etmiş oldum. Sergide, her yerde çok göremeyeceğiniz bir ressam, Mıgırdiç Civanyan imzalı, yine İBB koleksiyonundan da çok sayıda resim yer alıyor.

‘İstanbul Sanat’ta 9 Mart’a kadar ücretsiz konserler var. Sergi ise 3 Eylül’e kadar açık kalacak.

İmamoğlu’nun yönettiği İBB’nin beş yılda kentin kültür hayatına, yaşam kalitesine çok önemli katkıda bulunduğu açık. İstanbul, güçlü belediyesi destek verdiğinde kültürel olarak nasıl da hızlı ilerleyebiliyor bunu gördük. Ve tabii kültüre mesafeli yönetimlerin bize yirmi yılda neler kaybettirdiğini de daha iyi görebilir olduk. İmamoğlu yönetiminin tarihi mirasa verdiği bu önemin, ona muhafazakar kesimden de oy kazandıracağını savunanlar var. Umuyorum haklı çıkarlar ve İstanbul’un tarihi mirasıyla kültürel hayatının kazanacağı bir şekilde sonuçlanır seçimler…


Cem Erciyes: Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi