Gündem ve Süleyman İleri’nin ‘Çıkar Gelir Sardunya’sı

Bekleyiş için tahammül gerekir; tahammül içinse şiirden evla ilaç mı olur. Şiir sihirli değnek olmayabilir, ama onun kendine has sihirli dokunuşlar içerdiğini de kabul etmek gerekir.

Yazıya “Gündem” diye başlayan bir başlık atınca gündemin son gelişmesine kısaca da olsa değinmeden geçmek olmaz. Şiire odaklanan gündemin en son gelişmesi şair Tevfik Taş’ın (1962) yaşamını yitirmesi oldu. Taş’ı önce, şiirlerinden kısa da olsa bir alıntıyla selamlamak istiyoruz:

Kelebek ve ipekle ört soruyu

Soruyla kalbini ört.

Soru saklı. Yanıt:

A

ş

k

Nifaktır Aşk

“Eskatalogya”, “Günün Kapıları”, “Irak Yakın Acı” adlı şiir kitaplarının da şairi olan Tevfik Taş’ı yazar, öykücü Adnan Özyalçıner’ın sözleriyle uğurlayalım: “Tevfik Taş, şiiriyle, yazılarıyla edebiyatımıza güç katan yazarlarımızdandı. Onu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Tevfik Taş’ı kaybetmekle onun bize gönderdiği güzellikleri, yaşattığı umutları, yaşamdaki çelişkilere rağmen yaşamanın güzelliğinin duyumunu da yitirdik. Tevfik Taş ile, edebiyatımız çok şey yitirdi. Hepimizin başı sağ olsun.”

ÇOMAK ARAMIZDA NİHAYET

Otuz yıldır cezaevinde tutulan ve haksız biçimde tahliyesi geciktirilen İlhan Sami Çomak’ın nihayet serbest bırakılması, şiir eksenli gündemin son günlerdeki en önemli bir başka gelişmesi oldu. Çomak, 1994 yılında, 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyken hakkında hiçbir somut delil bulunmamasına rağmen tutuklandı. O tarihten itibaren 30 yıl 3 ay 6 gün cezaevinde kaldı ve 26 Kasım 2024’te özgürlüğüne kavuştu. O, artık yirmi bir yaşında girdiği cezaevinden hem de “şiir atı süvarisi” olarak çıkmış biri olarak aramızda…

İlhan Sami Çomak, uzun cezaevi yaşamı sürecinde, kendini deyim yerindeyse şair olarak yeniden yaratmış ve şiirleriyle özgürlüğe aslında çoktan kanat açmıştı. Onun hapishane koşullarında Türkçe ve anadili Kürtçe yazdığı şiirler, yurt içinde ve yurt dışında geniş okur kesimleriyle buluştu ve ilgiyle karşılandı.

Çomak’a, onun dizeleriyle aramıza hoş geldin demek istiyoruz:

Tüm sesimle, biraz sabırsız biraz öteki
Vazoda durmanın ağır yüküyle
Gecikmiş zamanlarla seviyorum
Gül gibi kuruyup kuruyup yol almak gibi
Bunun için çarpıştım kayalar parçaladım
Kokum ki bir çekişmenin görkemi
Ödünç vermenin diğer anlamıdır.
Yapraklarıma su yürüyor
Demek ki genişleyen bir şeydir
Hayat.

BURUK SEVİNÇ

Toplumsal, kültürel, politik duyarlılığı ve farkındalılığı yüksek kamuoyu tam Çomak’ın dört duvar arasından çıkmasına sevinirken gelen haber, “sevinenleri” şoke etti. Deyim yerindeyse “sevinenlerin sevinci” yarım kaldı. Bu defa hep beraber, Diyarbakır’da düzenlenen ev baskınlarında şair A. Hicri İzgören’in de gözaltına alındığı haberiyle şaşkınlık yaşandı.

Türkiye Yazarlar Sendikası, İzgören’in derhal serbest bırakılmasını isteyen bir açıklama yayımladı. Sendika, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Tüm yaşamını edebiyat ve sanata adamış, yalnızca okumak ve yazmakla meşgul olan, aynı zamanda ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele eden sendikamız üyesi, şair Hicri İzgören’in gözaltına alınmasını, derin bir endişe ile karşılıyoruz.

Sanatçıların özgürce üretim yapabildiği bir ortam, demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsurudur. Bir edebiyat insanının gözaltına alınması, yalnızca bireysel bir mağduriyet değil, aynı zamanda kültür ve sanata yönelik bir tehdit anlamına gelir. Hicri İzgören’in sağlık koşullarının göz önünde bulundurularak gereken hassasiyetin gösterilmesini talep ediyoruz. Bu sürecin sonuna kadar takipçisi olacağımızı ve hukuki dayanışmamızı sürdüreceğimizi kamuoyuna duyururuz.”

İzgören’in apar topar ev baskınıyla gözaltına alınmasına yönelik tepki gösterenlerden biri de Artı Gerçek’in yayın yönetmeni Ali Duran Topuz oldu. Topuz’un Artı Gerçek’te yer alan “Özgürlük İstemek Suçsa Bu Suça Ben de Ortağım” başlıklı yazısından kısa bir alıntı paylaşalım: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakırlı şair Ahmed Arif’in şiiriyle rakiplerine meydan okudu son grup toplantısında. Bir Diyarbakırlı şaire yaslanarak nutuk kurarken adı Diyarbakır ile özdeşleşmiş (Urfa doğumlu) bir şairi gözaltına almak ancak “Cumhur İttifakı”nın inşasını sürdürdüğü yeni rejimde yakışık alır bir iş gibi görünür. Üstelik Erdoğan’ın okuduğu (Anadolu adlı) şiirde sadece İskender’e değil, şahlara ve sultanlara da şiir diliyle posta koyan şair Cumhur ittifakı mensuplarının değil, onların nazlı seher sabah uykularını bölüp aldığı Hicri İzgören ve beraberindekilerin yanındadır.”

İzgören, çıkarıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. A. Hicri İzgören’e, şiirin “Hicri Abisine”, bir şiiriyle geçmiş olsun demek istiyoruz ve bu amaçla onun “Bir Ömür Yetmez” başlıklı şiirinin ilk iki betiğini aktarıyoruz:

Bahtı teninden yanık bir serencamdı
Bir ömrün bana giydirdikleri
Kaçamadım şerrinden şamarından feleğin
Daha tüysüz bir çocukken dilim dağlandı
Yasaklarla korumaya alındı bütün düşlerim

Ardım sıra kurallar devriyeler gezerdi
Başım üç numara tıraş trahomlu gözlerim
Babamın ters-yüz ceketi gibiydi hayat
Acısı bol bir ağıt gibi dururdu bedenimde
Ya da sokaklarıma dar gelirdi.

fotoram-io-2024-12-06t160655-974.jpg

İLERİ’NİN İKİNCİ ŞİİR KİTABI

Şiirle ilgili güncel gelişmeler denildiğinde, hiç kuşku yok ki ilk sıralarda, yeni çıkan şiir kitapları bulunur.

Yakın zamanda okurla buluşan şiir kitaplarından biri de Süleyman İleri’ye (1979) ait “Çıkar Gelir Sardunya” oldu. Biz de bu hafta gündemimize Pikaresk yayınlarından çıkan İleri’nin kitabını aldık. Elli altı sayfa ve yirmi dört şiirden oluşan kitabın editörlüğünü, şair ve ressam Engin Turgut’un üstlendiğini kaydedelim. Ayrıca, Süleyman İleri’nin 2018’de “Kırmızı Mürekkep” adıyla yayımlanan bir şiir kitabının daha bulunduğunu ekleyelim.

Kitapların ilk şiirleri önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü kitapların ilk şiirleri hem şairin yoğunlaştığı sorunsala hem de kitabın dil, biçim ve biçemine ilişkin ipuçları verir. Okurda, oluşan izlenimde önemli rol oynar. Yol açıcı olmak gibi bir işlevi bile söz konusudur.

“Çıkar Gelir Sardunya”nın ilk şiiri “Cumartesi” için de söyleyebiliriz bunları. “Cumartesi” de kitabın ana sorunsalına ilişkin, yol açıcı bir izlenim oluşturuyor. Şairin de şiirlerin de kavranmasında, dilin, imgelerin, çözülmesinde, yorumlanmasında okurla ortaklığa açık olduğunu duyumsatıyor. Adı geçen şiirden bir bölüm okuyarak devam edelim:

Beşi kardeş
Altı gülü kaldı haftanın
Cumartesiyi kaybetti anneler
Saçlarını taramasa da olur
Damlarda yıldızlarla örgütlenen çocuklar

Kitabın ilk şiirinden başladık söze. Ama aslında daha önce, kısaca bile olsa kitabın adı üzerinde durmak gerekirdi. O nedenle başa döneceğiz.

Kitap isimleri, örneğin şiirlerde, aynı zamanda bir karşılama cümlesidir. Buna göre Süleyman İleri’nin, okuru, “Çıkar Gelir Sardunya” diyerek karşıladığını söyleyebiliriz. Ayrıca İleri’nin kitabına ad olan belirtisiz ad tamlamasının hem okuru içeriye, kapağın altındaki sayfalara, şiirlere çağıran bir davet hem de o davete katılacaklar için bir kapı olarak düşünülebileceğini kaydedelim. Ayrıca kitaba ad olan tamlamanın kararlılık ve umudu pekiştirici bir muştu içerdiğini de belirtmek isteriz.

Kitabın sayfalarını çevirir, şiirden şiire okuma yolculuğu sürerken şair sözü birden, şiir okumanın neye yarayacağına getiriyor. Birden dediysek aslında kitabın hemen hemen ortasına gelince karşılaşıyoruz “Şiir Okumak Neye Yarar” başlıklı şiirle. Onun için aslında pek de birden denilemez. İleri, “yarar” redifli ve “Şiir Okumak Neye Yarar” başlıklı şiirinde, adeta içinin üzümünü ezip şiir olarak mayalandırdıktan sonra beyit kadehlerine doldurup sunuyor okura. Bu defa alıntımız, o “serbest gazel”den, devamı gelse belki “modern çağ divanı”nda bir bölüm bile olabilecek şiirden:

İstesen de umuda açılmaz bazı geceden günler
Uçmayı eğitip kumrulardan yakana iliştirmeye yarar

Birkaç beyit ağlıyorum buraya senin satırlarına
İçimizin üzümünü bir şaraba ezmeye yarar

Bu arada, divan şiiri kalıplarıyla modern Türkçe şiirde yazılmış örnek olarak hatırımıza Turgut Uyar’ın 1970’te yayımlanan “Divan”ı geliyor. Uyar’ın girişimi, şiirde geçmişin birçok yönden aşılmış teknik ve imkânlarının güncellenmesi ve kullanılması yönünden de önemli ve öğretici bir örnektir.

SARDUNYANIN BÜYÜLÜ KIZILLIĞI

Sardunyanın sol kesimin büyük bir bölümü için simgesel anlamı da, çağrışımı da Can Yücel’in “Sardunyaya Ağıt” ve Yeni Türkü’nün aynı şiirden yaptığı şarkıdan beri hapishane ve oradaki siyasi tutsaklarla ilgili olduğu bilinir. Kitabın arka kapağındaki yazısında Haydar Ergülen de sardunyanın sol kültürdeki yerine ve önemine değiniyor. Ergülen’in, “Çıkar Gelir Şiir!” başlıklı arka kapak yazısından bir bölüm sunalım: “ (…) bence şiir çiçeği unutmamaktır, sardunyaya da ezelden değilse de evvelden aşinayız, dip kapalıya atıyorlardı ya Can Baba’nın şiirinde... Bu sardunya işte o sardunya! Hani şu Avrupa’nın üzerinde dolaşan bir hayalet vardı ya, kafasını kaldırıp göğe bakanlar görecek, hâlâ dolaşıyor, ‘yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek’ de dolaşacak ya, sardunya da öyle, şiir gibi, bir yolunu bulup firar ediyor mahpus damından, 1 Mayıs’ın kırmızı karanfili gibi hepimizi ‘yaka’lıyor, ‘yaka’mızı hiç bırakmasın tabii, ‘derken karanfil elden ele’ oluyor, sardunya da şiirden şiire! Uğramadığı yer yok! Cumartesine uğruyor, şairin ‘hepimiz buraya doğduk Sanrım/göğsümüze taş basma avlusuna” dediği dizeye, incir kuşunun uyandığı şiire, şiir de bir çalar saat değil midir, sınıfa da uğruyor, hangisi olur mu işçi sınıfına elbette…”

İleri, kitaptaki şiirler de gösteriyor ki kapsama alanı hayat olan ve “yepyeni bir güneşe başlayan ustalar”ın yanından konuşan, “içini dökmek için bir deniz” arayan şiirlerin şairi olmayı seçmiş. Şu betik “Çeldiren Ağaç” başlıklı şiirden:

Her akşam her akşam
Tıklatır şiirlerin penceremi
Anneme sezdirmeden
Gülten Edip Cemal yetmezmiş gibi
Söğüt dalıdır uzanıverir geceden
Dahasını demeyeceğim ama
Aşk olsun Haydar Ergülen

Dip kapalıya atılan sardunyanın orada kalmayacağını da söylüyor Süleyman İleri. Bir gün çıkıp gelir diyor, bir gün çıkıp geleceğine ilişkin bekleyişimizi, umudumuzu kaybetmeyelim diyor. Açıkça demiyor elbette, şiir aynı zamanda ima sanatıdır. Tüm bunları şiirin diliyle nasıl söylenebilecekse öyle söylüyor.

Sardunya, örneğin İlhan Sami Çomak olur gelir. İlhan Sami Çomak olarak çıkıp gelen sardunya Selahattin Demirtaş olarak da çıkıp gelir. Sonra Can Atalay, Osman Kavala, Selçuk Kozağaçlı ve sayıları binleri bulan siyasi tutsaklar olarak da çıkar gelir. Sardunyayı çıkıp getirecek olan biraz da onu bekleyenler değil midir? Süleyman İleri’nin şiirinin yüzü işte onlara, yani bizlere dönük. Yani umutla, ısrarla, inatla bekleyenlere, beklemeye…

Bekleyiş için tahammül gerekir; tahammül içinse şiirden evla ilaç mı olur. Şiir sihirli değnek olmayabilir, ama onun kendine has sihirli dokunuşlar içerdiğini de kabul etmek gerekir. Paylaşacağımız dizeler “Yağmur İşçileri” başlıklı şiirden:

Hayalcileri tanırsın
Yağmur taşırlar gecelere ürkersin
Erguvan dökülür yaralarından
Bahar sanırsın

Sardunyanın büyülü kızıllığının içimize düşürdüğü ışıkta konuşuyor Süleyman İleri. Hem de dinlemeye değer şeyler söylüyor. Onun da kitabında, biraz yaklaşınca sesine kulak misafiri olmakla yetinmeyip kulak kesilmek istenecek şiirler var. İleri’yi, “Çıkar Gelir Sardunya”daki şiirleri okuyanların, bundan sonraki yapıtlarını da merak ettikleri için takibe almaları isabetli olur.

şiir edebiyat İlhan Sami Çomak Tevfik Taş