Cemmay Dağıtım bir anlamda 12 Eylül karanlığında ışığı canlandırmayı başaran bir inisiyatif hareketi idi. A. Kadir’lerin, genç şairlerin, asım Bezircilerin uğrak yeri olmuştu Cemmay.
Zarakolu’nun anımsattığı direnişçi yayıncılığın öncülerinden Akşam Kitap Kulübü’nün ve de Cem Yayınevi’nin kurucusu bir bilge ve dost insandı o…
Sevan’ın hayatı bir maceralar dizisi gibidir. Ama en başından beri o, süper aktif, cin bir çocuktu.
Bugün görmezden gelinse de Ragıp Zarakolu'nun anıt-yapıt'ı Türkiye'nin insan hakları sicilinde hakettiği yeri mutlaka alacaktır.
Dünya Türkiye halklarının demokrasisini tartışırken Erdoğan Boss'la Bass arasında kalmış. Sen en iyisi BASS gaza, BOSS ver gitsin...
İyi ki varsın sevgili Eren Keskin. Bu ödülü kabul ederek sen de Hrant Dink Vakfını onurlandırdın, İsmail Hoca gibi.
1960 sonrası geçen on yıllardan sonra, “gençlik ideallerini” gerçekleştirme yolunda olduklarını düşünüyorlar. Sıra artık, 'yeni insanı', 'yeni toplumu' yaratmakta!
TC, uluslararası hukuk ve yargı sisteminin sağladığı olanakları kötüye kullanarak, muhalifleri, “terörist” oldukları iddiası ile tutuklatma kampanyası başlatmış vaziyette.
Denen sadece şundan ibarettir. Artık sıra bizde! Yani herkesin yer alacağı, katılacağı bir siyasal ortamı yaratmak yerine, baskı ve zulüm uygulamada artık sıra bizde havasına girilmektedir.
Cemal Azmi, darbeden sonra 3 yıl illegal yaşamayı becerdi. Sonra parti tarafından Avrupa’ya çıkarıldı. Emekçi kimliğini emekli olana kadar ömür boyu gururla taşıdı.
Baba Türkeş, '“Biz hapisteyiz, ama fikrimiz iktidarda' demişti 12 Eylül günlerinde. Bugün ise, Baba Türkeş’in ruhu bırakın Hükümeti, Türkiye’ye egemen!
Daha en başından daha cumhuriyet kurulmadan da önce Ankara, sadece Komünistlere değil solun her türüne karşı düşmanca bir tavır takınacaktı.
Tarihimizde ilk 'kıt’al' Anadolu’nun ve Güneyin Türk, Kürt ve Arap Alevilerine yönelik olarak başlatıldı. Bunu coğrafyamızın ilk soykırımı olarak da niteleyebiliriz.
Kitaba karşı açılan Haçlı Seferlerinin ya da Cihadın tarihi çok eski… İnsanlığın antik çağına kadar ulaşıyor…
Ve şimdi yine nice aile bu durumu yaşıyor. Gazeteci, siyasetçi, akademisyen…. Çocuklarından koparılan anne ve babalar… Anne ve babalarından koparılan çocuklar…
Hayatının her anında sevgiyi, aşkı, kardeşliği, barışı ve özgürlüğü kendine bir pusula edinen; futbolcu, yurtsever, öğrenci, öğretmen, işçi Kenan, artık aramızda değil.
Ve öldürülmenden sonra bütün Kürt halkı ayağa kalktı, sokaklarda cenazenin geçişini selamladı. Şimdi bir heykelin var oralarda. Sana “Kürdistan’ın Kızı” diyorlar.
Ne olur ne olmaz. “Yeni Türkiye”nin sahaflara da yönelmesi ihtimaline karşı biran önce, devletten önce bizim, kitap “toplamamız” gerek! Kitaplar yetim kalmasın!
Aradan geçen geçen 20 küsür yıl sonra Alman gazetecileri sınır dışı edilmek bir yana hapsediliyorlar sevgili Helmut.
Rosa Luxemburg’un deyişiyle, “ya sosyalizm ya barbarlık” günümüz dünyasında çok daha derin bir anlam taşıyor.
'Daha önceden verilmiş tüm toplatma kararlarını hükümsüz hale getiriyoruz... Altı aylık bir geçiş süreci içinde, yasaklı durumda bulunan 23 bin kitap özgürleşecek.
'Yıldızı gören bir muhbir ihbar edince de, yayıncı arkadaş kendini gözaltında ve sekaya yolladığı derginin yayın kurulu ile illegal örgüt mensubu olarak yargılanır buluyor!'
Şiirlerimizi bazen görüşçülerimize ezberleterek, bazen de limonlu kalemlerle mektuplarımızın satır aralarına yazarak çıkardık dışarıya. Bizden önce özgür oldular.
Bütün bunların ahı tuttu ülkede. Tutuklayacak kimse kalmayınca, polis polisi, hakim hakimi, savcı savcıyı tutukluyor! Dünyada böyle bir ülke örneği var mı acaba?
Schleswig-Holstein’da Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Danların Yerel Partisi SSW’nin oluşturduğu bir koalisyon hükümeti var. Eyalette Danlar, kendi partilerini kurma hakkına sahip.
Türkiye’de sosyal demokrasi sadece bir palavradan ibaret kaldı. Devletin A takımı olma şansını yitirince devletin B takımı olmaya razı oldu.
Erdoğan, ılımlı islam liberalizminin temsilcisi olarak görüldü, ilk 10 yıllık iktidarında. Şimdi ise, dünyada yükselen yeni otoriter sağın öncüsü olarak görülüyor.
O yaşımda tiksinmiştim insanların kimlikleri ve inançları nedeniyle, kadın, erkek, çocuk, genç yaşlı ayrımı yapılmadan kıyıma uğratılmalarından.
Ne yazık ki, kifayetsiz sözde ana muhalefetin de katkısı ile, hadi reformdan demokratikleşmeden vazgeçtik, normalleşme şansı da kaçırıldı ve inisiyatif tiranlığın eline bırakıldı.
TC’ye göre; zaten solun her türü, komünizmle bağlantılı idi. 50’li yılarda, artık komünist propagandayı şiirlerde, resimlerde pervasızca arar duruma düşmüştü mahkemeler.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.