Goethe, insanın ruhunu şeytana satabileceğini düşünür ama bundan erdemleri sayesinde kurtulup, değerini koruyabileceği umudunu da taşır. Ve ekler: Dünya hassas kalpler için cehennem gibidir.
Suriye’de yaşayan Hristiyanlar ve Müslümanlar ortak bir hayat kurmak istiyorlardı. İttihatçılar bu nedenle öfkeliydiler. Şiddet politikalarını uygulamak için uygun zamanı bekliyorlardı.
Siyasi iktidar ülkeyi nereye doğru savurduğunun farkında mı? Her şeyin bittiği bir noktada gidişi görenlerin çaresiz bir haklılık içinde Kassandra çığlığı atmaları hiçbir işe yaramayabilir.
Hukukta zorlama ve güç kullanma kurallara bağlıdır. Kurallara, hukuka bağlı olmayan zorlamalar kaba güç ve terör haline dönüşür. Şiddetin sıradanlaştığı yerde ise medeniyet bulunmaz.
Anayasanın 121. maddesinin 3. fıkrasına göre OHAL döneminde KHK’lar ancak 'olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda' çıkartılabilir. Oysa KHK’larda bu koşulun göz ardı edildiği görülüyor.
ABD, İngiltere, Rusya ve Çin’in Birleşmiş Milletler'i kilitlemeleri, ahlak dışı bir siyasetle dünyayı hukuksuz, otokratik bir yapıya mahkum etmeleri ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmakta.
Küresel düzeyde demokrasiye ulaşılması bir iç politika sorunu olmayıp, devletler arası ilişkiler alanında da ulaşılmaya çalışılması gereken bir hedef.
Öfkeyi durduracak olan şey geçmişin izlerini yok etmek değil, aynı acıları bir daha yaşamamak ve yaşatmamak için o izleri gelecek kuşaklara da aktararak yeni bir gelecek kurmak.
Ceza muhakemesi hukukunun evrensel anlamda uygulanıp uygulanmadığı hususu insan hakları bakımından bir ülke için medeniyet, gelişmişlik ve hukuk güvenliği kriteridir.
Devlet, tüm dinler, inançlar ve mezhepler karşısında tarafsız, eşit mesafede ve nötr olmalıdır. Demokrasinin ve laik hukuk devleti olmanın gereği budur.
Empati kurabilmek için acılarımızı sonuna kadar cesaretle yaşayabilmeliyiz. İnsan acı ve merhamet hissetme yetisini kaybederse, geriye insanlığından bir şey kalmaz.
Devlet, tekçi ve total bir ideolojik zihniyetle, yarattığı seçkinler aracılığıyla ve toplum mühendisliği yoluyla toplumu biçimlendirmeye çalıştı.
Yine de biz hüzünlü Eylüllere sarılalım. İçimizdeki gökkuşağı bize yeniyi, umudu ve sevgiyi vaat etmeye devam ediyor.
Osmanlı’dan bu yana hiçbir sorunu uzlaşıyla çözememek ve çok boyutlu sorunları sadece asayiş ve güvenlik zaviyesinden görerek şiddet yoluyla çözmeye çalışmak zihniyet kodlaması devam ediyor
Cumhuriyetin kurucuları, kendi iradelerinin egemenliği altında yaratmaya çalıştıkları ulusun iradesini, halk egemenliği gibi göstererek siyasi, toplumsal ve kültürel bir inşaya giriştiler
İktidarın yozlaştırıcı gücü herkes için geçerli. Gücün, iktidarın ve kurumların şeffaflığı, sivil demokratik denetime tabi olması, hukuk tarafından sınırlanması hayati önemde.
Hayat, hareketsizlikle mücadeledir; yaratılıştır, oluşmadır, “olduğu gibi durmanın” ataletine karşı durup, sonsuz, ileriye, daha yükseğe sevk eden bir dürtüdür.
Sevgi, yararlanmaya dayalı, sırf motivasyonla oluşan doğal bir ihtiyaç değil, aksine özgürce iradi bir tutum almayı öngören kesin bir ihtiyaçtır.
Cumhuriyet, İtalya’da olduğu gibi sert bir liderlik çerçevesinde tek partili bir sistem, ”ekonomik milliyetçilik” ve “din yerine devlete tapmak” yolunda ilerlemeyi benimsemişti.
İnsandaki adalet duygusu bencil isteklerine karşı çıkan, kendini evrenin merkezinde görme duygusuna dur diyen bir iç sestir. Bu nedenle haksızlık etmemek de kişinin erdemidir.
Türkiye bugün gerçek adalet değerinden uzaklaşıp, gücün adalet anlayışına teslim olmuş, medeni bir toplum olma vasfını kaybetmiştir.
Türkiye demokrasi, hukuk ve medeniyet kaybı yaşamakta. Bir toplumun hukuk toplumu olabilmesi için özgürlük ve adaletin gerçekleşmesi zorunlu.
'Hakim teminatı' hakimlere tanınan bir ayrıcalık değil, adil yargılanma hakkına sahip yurttaşlar için kabul edilmiş bir güvencedir.
Bölgesel ve azınlık dillerinin korunup, anadil bağlamında yaşanır kılınması insani ve demokratik bir değerdir ve bunun sıkıntısını en çok Kürtler çekmiştir...
Ana dilde öğrenim ve eğitim özgürlüğü insanların doğuştan getirdiği doğal bir durum. Bu özgürlüğü devletin bir lütuf olarak tanıması düşünülemez.
Devlet dairelerinde ve resmi yazışmalarda kullanılan resmi dil birden çok olabilir. Mesela İsviçre’de anayasada öngörülmüş 4 resmi dil vardır.
Türkiye, merkezde topladığı yetkiler ve rant dağıtma tekeli nedeniyle demokrasiye evrilememekte giderek otoriterleşmekte.
“İnsanlığı, kendinde ve başkalarında hiçbir zaman bir araç olarak değil, hep bir amaç olarak görecek gibi davran !” Immanuel Kant
Şiirlerimizi bazen görüşçülerimize ezberleterek, bazen de limonlu kalemlerle mektuplarımızın satır aralarına yazarak çıkardık dışarıya. Bizden önce özgür oldular.
100 yıla yakın bir zamandır sahih bir demokrasi ve hukuk rejimi kuramayan, faşist ve fasit bir dairede ve demokrasi ve hukuk krizi içinde debelenip duran Türkiye en dibe vurmanın eşiğinde.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.