Kentsel dönüşüm denilen "her kazma-her yer beton" sloganıyla özetlenebilecek inşaat bölgelerini bu huzur ortamının dışında tutmak gerekiyor.
Bütün bu yapılanlar açık olarak gösteriyor ki, bu topraklarda yaşamak kolay değil. OHAL'in savurduğu yerin bir adı var: Yaşanması yasak ülke!
Devletin iftiracı mekanizması bütün hışmıyla çalışıyor. Suç olmayan alanlardan sanıklar yaratıyor, çamur atıyor, hapse atıyor, yıllarını alıyor. Zaman kaybettiriyor. Ömür tükettiriyor.
Devletin itibarıyla insan hakları arasında da sıkı ilişkiler söz konusudur. Tıpkı basın özgürlüğü, demokrasi, bağımsız yargıda olduğu gibi.
2017'nin 'özgür', 'demokratik' parlamentosu açık Türkiye'sinde 224 bin tutuklu ve hükümlü var. Bunların 69.301'i de öğrenci... Hapishanelerde onlarca üniversite kelepçelenmiş halde duruyor.
Bu ulus (Türkler) sadece bombacılardan, yağmacılardan, hırsızlardan ve katillerden ibaret değildir. Vicdanı olanlarımız çoğunluktadır. İnsan olmak ve insan kalmak için çaba harcıyoruz.
Barışın önünde o kadar çok engel var ki, hangi taraftan başlasan bir eksik kalıyor. En başında da "siyasi akıl" geliyor.
Kitap, Elia ile yapılan yolculuğu anlatıyor anlatmasına ama o kadarla sınırlı değil. Bu yolculuğun içinde Zülfü Livaneli de var, Fatih Sultan Mehmet de , Stalin de...
Hiçbir iktidar sonsuza kadar yönetim kademelerinde oturamıyor. Tıpkı Karadeniz türküsünün "Bu dünya bir pencere/ Her gelen bakar gider" dediği gibi...
Çocuklara din eğitimi veren özel kurslar var. Bu kursların başlarında bulunanlar şimdiye kadar o kadar çok suça karıştılar ki. Kişi sayısı çok ama suçun niteliği tek: Taciz ve tecavüz!
Ülke böylesi bir atmosfer içinde ağır ağır oturacak bir yer arıyor. En büyük kaygı ise "şapa oturmak" olarak akıllarda yer ediyor. Herkes işte bu halde...Yorgun ülkenin insanları!
İsrail elindeki avantajlı pozisyonları bir çırpıda Filistinlilere terk edip kendi topraklarına çekilmez. Ama iktidar tek harekette Nuriye ve Semih'i işlerine dönüşlerini sağlayabilir.
Türkiye ülkeyi kimin, kimlerin karıştırdığını Talat Turhan'ın görkemli savunmaları sayesinde öğrendi.
Bir toplumun yüz akları insanlığı savunanlar arasında çıkıyordu. Geçmişte böyle oldu, günümüzde böyle oluyor, gelecekte de böyle olacak.
Sadece gazeteden değil, Cumhuriyet Türkiye'sinden de intikam alınmak isteniyor. Onun yerleştirdiği bütün değerlerden, yetiştirdiği aydın kuşaklardan da intikam arzulanıyor.
Yürüyüş adıyla da gündemi belirledi. İktidar çevresinin sivri unsurları eyleme ve adına o kadar kızdılar ki, "ADALET" kelimesinden nefret eder hale geldiler.
Veli Saçılık bir KHK ile işinden atıldı. O günden beri Ankara'da tek kolu ile iktidarı sarsıyor! Veli'yi devirmek için kalkan coplar, iktidarın prestijini yerlerde süründürüyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'dan uzaklaştıkça halka yakınlaşıyor. Halkla bütünleşiyor.
Maltepe'ye varıldığında ne değişecek diye merak edenlerin, öncelikle yürüyüşün içinde ortaya çıkan değişimi görmeleri gerekiyor. Eylem bütün ülkeyi ve vatandaşları yakından ilgilendiriyor.
Silahlı mücadeleyi seçmiş olan dinsel kökenli siyasi yapılar, bayram namazlarında da "eylem koyma" dönemlerine girince, farklı mezheplerin camileri bombalanıp kurşunlanmaya başlandı.
Yürümek başlı başına faydalı bir eylem... Hem günümüz açısından böyle hem de tarihsel anlamda derin izleri var.
Bütün bunlarla baş edebilmek için elimizde bir tek şey var: Gerçek! Ve bir de şuna ihtiyacımız kaçınılmaz: Ahlaklı gazeteciler!
Doğan Heper, Abdi İpekçi'nin öğrencisi olarak arkasında temiz sayfalar bırakabildi. Gazetecilik kaygısını en öne aldığı için Milliyet "haberde güven" markasına sahip olmuştu.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça beyinleriyle, bedenleriyle, canlarıyla "demokrasi mücadelesi" veriyorlar. Eğer başarılı olurlarsa ülkenin de yüzünü ağartacaklar.
Kadıköy Belediyesi'nin Haydarpaşa Kitap Günleri bir anlamda tarihi binaya sahip çıkmak olarak yorumlanabilir.
3 Haziran 1963'te Nâzım Hikmet hayata gözlerini kapadı. Onun çektiği çilelerden destansı oyunlar, filmler, belgeseller yapıldı.
Ramazan ayı ile ilgili olarak en büyük yarış, televizyonlar arasında ve de Ramazan Özel programcıları, televizyon hocaları içinde yaşanıyor.
Artı Gerçek yazarı Nazım Alpman yeni kitabı Dostlar Bizi Hatırlasın’da bir bir aramızdan ayrılan insanların dünyamıza bıraktıkları izleri anlatmış.
Cumhuriyet tarihinin en ağır zulüm dönemi olarak kabul edilen 12 Eylül 1980 askeri darbesi, AKP iktidarının son yılları yanında küçük bir canlandırma projesi gibi kaldı.
21 Mayıs 2017 günü Türkiye'yi basketbolda Avrupa'nın zirvesine taşırken demokrasi açısından en dip noktasına götürdü!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.