cumhuriyet’in temsil ettiği, kurucusu mustafa kemal atatürk, kuruluş süreci kurtuluş savaşı olan rejim, tarihi boyunca gördüğü en büyük saldırı karşısında yenik düşmek üzere.
bu insanlarda allah korkusu varsa, bütün bunlar nasıl olabiliyor? daha önemlisi, müslümanlık artarken günahlar da nasıl artabiliyor?
bugün türkiye’de suriyeli mültecilere duyulan tepkide bu cahilce önyargıları aşan ve aslında dünyanın pek çok yerinde karşımıza çıkan bir acımasızlık var.
türkiye hiçbir zaman gerçek bir hukuk devleti olmadı ama lgbti+’lere karşı işlenen suçları cezasız bırakmak için hukukun bu kadar esnetildiği bir dönem de azdır.
bugün gencecik ve yoksul çocukların, sebebini bilmedikleri davalar uğruna ölmesini, birilerinin kârı uğruna ölümden dönmesini nasıl engelleyeceğiz?
öncelikle mavi marmara, sadece ihh’nın organizasyonu değil, uluslararası filistin’le dayanışma hareketinin, birçok bileşeninin oluşturduğu özgürlük filosu koalisyonu’nun filolarından biri.
Artıgerçek yazarı Ayşe Düzkan’a yönelik ırkçı saldırıya karşı imza kampanyası başlatan feministler, 'Barış talebimiz savaş çığırtkanlarının tehditleri ile sönümlenmeyecek güçtedir' dedi.
şirin kendisini feminist olarak tanımladıktan sonraki yılları çalışkan bir örgütçü ve eylemci, aynı zamanda içkisini, keyfini, şıklığını ihmal etmeyen bir ateş böceği olarak geçirdi.
türkiye’de, özellikle iktidara yakın islami çevreler, filistin’le ilgili faaliyet ve söylemlerini son bir yıl içinde, kudüs’ün islamlaştırılmasına odakladı.
kınayanlar, lanet okuyanlar, hele de küfürler savuranlar bir kenara çekilsin çünkü savaşı kışkırtmaktan başka bir işe yaramıyorlar.
insan ne kadar zırva fikirleri benimsemiş olursa olsun, uzun namlulu silahı falan yoksa en fazla ailesinin ve konu komşunun başına bela olabiliyor.
insan 24 yaşında ölmez, ölmemeli evet. ama faşizme karşı mücadele edilmese ölecek 24’lüklerin daha fazla olacağını bilmek, savaşacak ve ölecek cesareti veriyor insana
30 bin kişinin katıldığı gösterinin başlığı 'iki devlet tek umut-50 yıllık işgale son' .
politikayla ilgilensin, ilgilenmesin, solcu olsun olmasın, bizim kuşağımız için 12 eylül önemli bir dönüm noktası. özellikle kişisel hayatlar açısından.
şu yangın yerinde haber alma, haber verme, ifade özgürlüğü haklarımıza ve cezaevlerindeki meslektaşlarımıza sahip çıkamamanın vebali de az şey değil.
israil yeni yerleşimlerle filistin toprağı üzerindeki işgalini gün be gün genişletiyor. nitekim, sınırları halen belirsiz, sürekli genişliyor.
mücadele araçları açısından çaresiz kaldığımız tek mekân hapishane, tek an mahpusluk mu?
öyleyse muhalefetin şu soruya cevap vermesi gerek; bu ahval ve şerait altında, iktidar seçime gitmelere falan kalkar mı? peki değişecek ahval ve şerait iktidar partisiyle sınırlı mı kalır?
sınıfın gündeminin birinci maddesi taksim yasağı değil, işten çıkartmalar, kıdem tazminatına yönelik değişiklikler başta olmak üzere acil meseleler var.
mümkün olduğunca akp’nın yanında durmanın bedelini mhp dağılarak ödüyor, aynı şeyin chp’nin başına gelmeyeceğini kim garanti edebilir.
şiddet ve hukuksuzluk gelmiş kapımıza dayanmışken ne hata yapmaya ne de yenilmeye hakkımız var.
yalnızken mutsuz, umutsuz ve karamsarız, ama birlikte güçlüyüz. o yüzden hep birlikte emek vermek, tek başına umut etmekten bile daha güzel.
elbette, pazar günü hayır’a vuracağımız mühür bu ülke için hayal ettiğimiz muazzam geleceği ifade etmeye yetmiyor. ama bir de, bunun sonradan gelen pişmanlığı var, daha iyisini yapana kadar, daha iyisi için güç toplayana kadar, aklınıza yatmıyorsa, içinize sinmiyorsa bile, en azından hepimizin hatırı için, sandığı ihmal etmeyin.
türkiye muhalefeti uzun bir süredir vicdan ve kınama siyasetinin adeta esiri. belki örgütlü bireyler değil ama geniş bir kesim için olgular, olaylar siyasal ve toplumsal sonuçlarından bağımsız olarak, kimin vicdanının neyi kaldırdığıyla ilintili olarak ele alınıyor.
bu kıyaslamalar ne alaka demeyin, neredeyse bütün güzellik merkezleri, "hanımların/ bayanların/ kadınların hizmetinde" olduğunu iddia ediyor oysa siz de...
en hazin, insanı en fazla öfkelendiren olay kemal kurkut’un öldürülmesi oldu. okumuşsunuzdur, üzerinde kürdistan yazan bir tişört varmış, tişörtü...
15 temmuz’dan bu yana atina’da ev alan türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının sayısı 25 binmiş! bir kısmı satın aldıkları evi, ancak işlemler için yunanistan’a...
siyaset, hele de devrimci siyaset, harekete geçmiş insanları yönetecek araçları yaratmak değil, harekete geçmiş insanlar olmak anlamına geliyor. geçmişte de...
sözümüzü sakınmadan, cesaretle konuşmanın bedeli olarak simit satmaya kalkabiliriz tabii. ama simitçiyi, limoncuyu en süfli, en zor halimiz olarak tanımladıkça...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.