neden örtülü kadınlardan beklentimiz cemaat hocalarıyla falan aynı? neden bu kadınların kimliklerini, kişiliklerini, tıpkı o hocalar gibi, örtülerine hapsetmek istiyoruz?
örtüleriyle kamusal alanda yer almak isteyen kadınlar esas olarak devletle yüz yüze gelmişlerdi. başlarını açmak isteyen kadınlarsa aile ve çevre baskısıyla karşı karşıya.
herhangi bir mecranın hem bağımsız hem muhalif olmasının yolu, sadece muhalefetin gündemini takip etmekten değil, halkın gündemine dair gerçekleri açığa çıkartmaktan geçmiyor mu?
yakın tarihin hemen her aşamasında ve dünyanın hemen her yerinde, hukuk, devletin ihtiyacı olan baskıya yetmediğinde devlet aklı dedikleri suç erbabı devreye girer.
ince, açık biçimde toplumdaki yahudi düşmanlığından yani antisemitizmden yararlanmaya çalışıyor; filistin halkının davasını, ırkçılık pahasına gündelik politik çıkarlara alet etmek istiyor.
yatırım danışmanlığından bahsetmiyorum, ekonomik okuryazarlığın sağlanmasından söz ediyorum. yani olması muhtemel olanın da halk için anlaşılır ve gerçekçi bir tahlilini sunmak gerekir.
tek adam rejimleri belli bir ruh halindeki adamlar da gerektiriyor. putin’in de, trump’ın da, türkçe bilseler kasımpaşa’da emanet durmayacaklarını gösteren veriler var elimizde.
bir örgütü, örgütleri çeşitli biçimlerde, örneğin inançla da ayakta tutmak mümkün. ama işe yaramak için inandırıcı olmak, ikna etmek ve harekete geçirebilmek de gerekiyor.
ahed tamimi salındıktan sonra türkiye’de iktidar yanlısı islamcıların nefret nesnesi haline geldi. onlara göre, örtüsüz başıyla filistin davasını temsil etmesi mümkün değildi!
vicdani ret, savaşın kötülüğüyle gerekçelendirilse de, bunun temellerini sorgulamayan, ve savaşın insani kaynaklarını kurutmak gibi, gerçekçi olmayan bir gerekçeye dayandırılan bir talep.
arzuladığı birinin kendisini arzulayıp arzulamadığını dikkate almadan, zaman zaman farklı güç araçlarına da başvurarak onu 'elde etme'ye çalışmak, toplumsal erkekliğin bir parçası.
'kitap'ı okuyup anlamaya ne sabrı ne zamanı ne de bilgisi yetenler, doğduklarında nüfus kağıtlarına yazılan dini onların aracılığıyla öğrendi. onların aracılığıyla itaate yönlendirildiler.
hem böyle bir intikamcılık nereye kadar varır? bize karşı kabul edilemeyecek, örneğin milliyetçi eleştirilerde bulunanlar, işkence görseler içimiz soğur mu, mesela? yazarken bile irkildim.
keşke bu hafta sonu, çay bahçelerinden kulüplere, kafelerden dükkânlara her mekân, müziğini sevsin sevmesin intizar’ın bir şarkısını çalsa. her sosyal medya hesabı bir şarkısını paylaşsa.
halkın refahının gerçek olmasını mı hedefleyeceğiz, güçlü devlet yalanını mı? bu gerçek ve bu yalan arasında süren tartışmayı anlatmanın araçlarını bulmak sol siyasetin ta kendisi bence.
ikisini karşı karşıya getirmek amacıyla yazmıyorum ama remziye tosun'un beyaz tülbenti, odtü'nün eğlenceli pankartlarından daha inatçıdır.
hukukun adaleti sağlamada yetersiz olduğu fikri, cezasız kalan suçların toplumda oluşturduğu infialin bir parçası. çaresi de tabii ki cezayı ağırlaştırmak değil, cezayı vermek ve uygulamak!
kurtarılmış bölge addedilen ege de dahil olmak üzere herhangi bir köyde, herhangi bir mahallede kıraathanenin önünden geçerken insanı meme sahibi olduğuna pişman ederler.
beni en şaşırtan, muharrem ince’den, taraftarlarını sokağa çağırmasının, onlara öncülük, liderlik etmesinin beklenmesi oldu.
belki düşüp bir daha kalkacağız, bir daha deneyeceğiz. bu seçim sürecinde yaşadığımız dayanışma, birlik, heyecan ve kararlılık bundan sonra yola devam etmemizi sağlayacak tek şey.
asgari ücret hem sofraya hem sinemaya hem kitaba hem ruja yetsin, kimse ekmeği için ölmesin, ölümüne çalışmasın. en azından şimdilik bunu diyoruz, çok şey mi istiyoruz?
ince'nin diyarbakır konuşmasında, kürt meselesiyle ilgili birkaç nokta öne çıkıyor; birincisi anadilde eğitim. ikincisi son derece muğlak olan 'kürtler onore edilmek istiyor' cümlesi.
diktatör, tek başına olmuyor. onu oraya sadece seçmenler taşımıyor. bir de siyasal kadro gerekiyor; kendi ikbali için, o ne yapsa destekleyecek bir ekip.
millet ittifakı ve hdp’nin sandık başında bir arada hareket edeceğine inanıyorum. ama aynı şeyin, sandıklara müdahale ihtimalinin bulunduğu illerde de gerçekleşmesi çok önemli.
bugün sınıflar arasındaki çatışmayı görmek entelektüel bir tercih olmanın ötesinde bir işleve sahip. bugün yoksulluğun nasıl yaygınlaştığını, ancak sınıf çatışmasıyla açıklamak mümkün.
ezhel gibi, kendi deneyimini, başkalarının deneyimini sanatının bir parçası olarak ustaca aktaran bir müzisyen sahtekârlığın parçası olmadığı, gerçek hayattan söz ettiği için cezalandırıldı.
hdp’nin üyesi olan ve çeşitli illerden aday gösterilen pek çok feminist var. akp siyaseti düşünüldüğünde muhalif bir partinin kadınları aday göstermesi, başlı başına anlamlı bir tutum.
politik görüşü ne olursa olsun bütün emekçileri etkileyen gerçeklerin içyüzünü göstermek yani seçimin sonrasını da belirleyecek bir siyasal kampanya daha doğru olmaz mı?
cesaretle, sabırla direniyorlar. cesaret bulaşıcıdır, biliyoruz. ama cesaretin kalıcı olması siyasi bir maharet gerektiriyor ve bu konuda bütün dünyanın filistinlilerden öğrenecekleri var.
gündem, seçim falan boğaziçili öğrencileri unutturdu bize. yeni herhangi bir gelişme olmamasına rağmen olay durulmuyor. çok yakında bir boğaziçi üniversitesi öğrencisi daha tutuklandı.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.